Başbakan Yardımcısı Nurettin Canikli’nin bir televizyon programında açıklamaları oldu.
Öncelikle foreks konusunda geri adım atmayacaklarını belirtti. Ben bu tavrın son derece doğru olduğunu düşünüyorum.
Geçtim finansal okur yazarlığı, aile bütçesi yapma alışkanlığını bile kaybetmiş, finansı yönetemeyen bir toplumda ‘dolar alıp satmak kadar kolay’ olarak tanıtılan bu yapının, çok büyük mağduriyetler yarattığına şahit olduk.
Bu nedenle Canikli’nin ‘dijital kumarhane’ tanımlamasını haklı buluyorum. Bununla birlikte bu tip düzenlemeleri getirirken de, götürürken uzmanlarından görüş almak, mağduriyetlere neden olmamak gerekir. En azından devlet ciddiyeti bunu şart koşar.
Aslında Türkiye gibi derinliği olmayan, dış paraya bağımlı olarak büyüme hayali kuran ülkelerin türev piyasalardan uzak durması gerektiğine inanıyorum. Şu ülkede türev piyasa kadar, mal ve hizmet üretiminde türev ürünü konuşsaydık; şimdi katma değer diye bir sorunumuz olmayacaktı.
Canikli’nin açıklamalarının ikinci bölümüne geldiğimizde ise, ne yazık ki bu tavrı kadar desteklemek mümkün değil. Kabul edelim ki, Türkiye üzerinde finansal bir hareket oluştu. Bunun siyasal sebepleri olabilir mi? Nedenlerin içinde elbette.
Fakat tüm meseleyi buraya bağlamak büyük bir yanılgı olur. Türkiye’nin ekonomik hatalarını dizmeye kalksak, buradan Fizan’a yol olur. Yani bugün birileri bize finans üzerinden oyun oynuyorsa, önce onlara bu ortamı sağlamanın, sonra da bu kadar korumasız bir ekonomi yaratmanın hesabını vermek zorundasınız.
Ben başkasına kızmam; ‘ben ne yaptım’ diye bakarım. Ne yazık ki bu konuda da karnemiz hiç hoş değil. Doların düşüşünü ya da çıkışını operasyona bağlamak, günlük dalgalanmaları bir nebze açıklasa da, sorunun kendisini ortadan kaldırmıyor. Günlük hareketler, sizin ayaklarınız yere basıyorsa günlüktür.
Ama Türkiye’nin daha temelde yanlış ekonomi politikalarından kaynaklanan bir savrulma sorunu var. Dünyadaki para politikalarının değişimine paralel de bunu yaşayacağız. Eğer gevşeyen dolar, şişen borsa sizi tatmin diyor ve halen başarılı ekonomi palavrasını sürdürmekte ısrar ediyorsanız, işimiz var demektir.
Çünkü sorunlarıyla yüzleşmek ve ona göre çözümler aramak yerine, ortaya konulan gereksiz ve mesnetsiz bir özgüven, daha büyük maliyetlerle karşı karşıya kalmamıza neden olur. Nisan’dan sonra söylemini de bırakın. Zira Türkiye’nin iktisadi sorunlarının referandum ile hiç ilgisi yok. Risk puanını arttırır ya da düşürür; ama sorun daha yapısal.
O nedenle yine ‘öcü’ aramayı, lunaparktaki dev aynalarda kendimizi izlemeyi, gereksiz bir özgüvenle gardını açıp büyük dayak yemeye neden olacak pozisyon vermeyi bırakın da, bir an önce sorunlarla yüzleşip, çözümlere geçelim.
FACEBOOK YORUMLAR