Hazine ve Maliye Bakanlığı, kayıt dışı ile mücadeleye halkın da etkin katılımını sağlamak için yeni bir hamle yaptı. Bakanlık sitesine açılan bir bölüm ile, bu konuda vatandaşın önerilerini de toplayacak.
Fikir olarak güzel, eylem olarak şık, ama bu kadar büyük bir hamle yapana kadar iktisat bilimini reddetmemeyi deneyebilirdiler. Çünkü İktisada Giriş’te öğretilen ilk şey ‘ne kadar çok vergi, o kadar çok kayıtdışı’ ilkesidir.
Peki eğilim bunun tersine döndürülmesi yönünde mi? Yakınından bile geçmiyor. Her geçen gün dolaylı vergileri arttırmakla kalmayıp, tahsil edemeyecekleri vergi oranlarını insanlara tahakkuk ettiriyorlar.
Bizler vatandaş olarak zaten artışları iliklerimize kadar hissediyoruz. Firmalara gelince, neredeyse tahakkuk/ tahsilat oranlarına baktığınızda kimse vergi ve primlerini ödeyemiyor. Çoğu yeniden yapılandırma adı altında önce bütçede gelir gösteriliyor, sonra yapılandırılıp, ertesi yıla yeni gelir kalemi olarak konuluyor. Ama tahsilatta dolar bazında baktığınızda ciddi düşüşler yaşanıyor.
Elbette bu süreçte hakkıyla vergi ve primlerini ödeyenler, ‘nasılsa yapılandırma çıkacağı’ beklentisiyle mağdur ediliyor. Son durum ne? Bilhasssa Bağ-Kur primlerine öyle bir zam geldi ki, Mersin’den ses yükseldi.
Mersin Esnaf ve Sanatkarlar Odaları Birliği Başkanı Talat Dinçer, esnafın vergi ve primlerini ödeyebilme kabiliyeti kalmadığını vurgulayarak yükün azaltılmasını istedi. Bu yeni mi; değil. Yıllar önce Tesisatçılar Odası Başkan Yardımcısı canlı yayında koca koca Maliyeciler’in anlayamadığını şöyle anlatmıştı.
“Benim gücüm 10 kg taşımaya yeterken, sen bana 15 kg yüklersen, 5 kg’yi yolda mecburen atarım. Aksi takdirde 10 kg’yi de taşıyamam.” Hazine ve Maliye Bakanlığı kayıtdışının çözümü için öneri mi istiyor? Alın size gerçek ve tersine yaptığınız yük bindirme yaklaşımı çelişkisi…
Ekonomiye dair söylenen hiç bir şeyi dinlemiyorsunuz ki… Yıllarca meslek örgütleri, dernekleri, odalar size gelip gittiler. Durumu ve ihtiyaçları anlattılar. Herkesi dinliyoruz adı altında toplantılar yapıp, sonra tekrar bildiğinizi okudunuz. Sonuç: Yükümlülüklerini yerine getiremeyen ve ayakta duramayan bir reel sektör.
Yıllarca tüketim ekonomisi uygulanırken, bunun hatalı olduğunu cari açık nedeni olan dış ticaret açığını beslediğini anlatmaya çalıştık. Fakak silsile halinde AKP iktidarları o kadar başarılı ki, cari açık azalırken de yükselirken de kendilerini başarılı ilan ettiler.
Yakın döneme bakalım. 128 milyar dolar dövizi tutabilmek adına kullanılmadı mı? Sonuç ne? Yanıtı ortada zaten. Üretim yapılmayan, üretilenden de para kazanılmayan hiçbir ekonomide ne enflasyonu, ne kuru, ne kayıt dışı başta olmak üzere diğer konuları halledemezsiniz. Hiçbir zaman da paranız yetmez.
Bir faiz zorlaması içerisinde ekonominin gerçeklerinden koparken, insanların sahte bir enflasyonla zam almasına ama gerçek maliyetlerle yaşamasına göz yumdunuz. Bunlar size söylenmedi mi? Dinlediniz mi? Hayır…
İhracatçının gelirinin yüzde 25’ini TL’ye park etmesini zorunlu kıldığınızda, ihracatçıyı kaçıracağınızı dile getirdim; kaleme aldım. Ders aldınız mı? Hayır önce yüzde 40’a çıkarttınız, sonra da kredi kullanma şartlarını yüzde 70 oranda TL’ye park ve bir ay boyunca döviz almamaya bağladınız.
Yine söylüyorum dinlemiyorsunuz ki… Günün sonunda bu firmaların çoğunun önce yurtdışı hesap açıp ödemelerini oraya yönlendirdiğine, sonra da merkezlerini Avrupa’ya taşıdığına da şahit olacaksınız. Çünkü bilmiyorsunuz ve dinlemiyorsunuz. Şimdi hat açıp, vatandaştan kayıt dışı ile mücadele için öneri bekliyorsunuz öyle mi? Önce ‘geçinemiyorum’ sesine ‘abartmayın’ demekten vazgeçin.
[email protected]
FACEBOOK YORUMLAR