Koronavirüs süreciyle birlikte hepimiz evlerimize kapandık. Bu süreçte bir yandan korunuyor, sevdiklerimizi koruyor; bir yandan da sağlık çalışanlarının işlerini kolaylaştırmaya çalışıyoruz.
Fakat her dönemin ortaya çıkarttığı kendi gerçekleri de vardır. Her zamankinden daha çok dijital ortamları kullanıyoruz. Bu bazen film izlemek, bazen sosyal medyada sohbet etmek, kimi zaman toplantıları bu sistem üzerinden yapmak, kimi dem de işimizi internet üzerinden yürütmek şeklinde hayatımızda yer alıyor.
Esasen çok uzun zamandır yaşanan bir gelişmenin, kendi içinde yaşananlar acı da olsa pilot bir uygulamasını, kendi hayatımıza adapte ettik. Biliyoruz ki bugün hayatımızın vazgeçilmezi haline gelen internet ve teknolojileri, önümüzdeki yıllarda çok daha fazla yaşamımızda yer edinecek.
Şimdi başlığa bakıp da sosyolojik veya psikolojik bir analiz yapacağım aklınıza gelmesin. O benim uzmanlık alanım değil ve eminim daha sonra bu süreçle ilgili son derece ilginç kitaplar, tezler okuyacağız. Ben bir sektörden bahsediyorum.
Şu süreçte en çok kullandığınız interneti oluşturan yazılım ve daha genelde bilişim sektöründen söz ediyorum. Zor bir dönemden geçiyoruz. Bu süreçte de sektörlere yönelik bazı ötemeler gündeme geldi.
Kısa çalışma ödeneğini bir kenara koyalım. Çünkü o normal koşullarda da, özellikleriniz uygunsa kullanabileceğiniz bir enstrüman. Vergi ve primlerde yaşanan ötemeler ve mücbir sebep niteliği son derece önemli bir hal aldı. Ama sektör ayrımı yapıldı.
Oysa bu başlık, hem firmaların dönemsel sıkışıklıkta boğulmaması, hem de maliyetlerin altında ezilerek olası bir istihdam kaybı yaşamaması için önemli. Şimdi tekrar başa dönersek, hem özel hayatımızda hem de iş yaşamımızda dün de, yarın da göz ardı edemeyeceğimiz sektörlerden birinin gıda olduğunu gördük.
Fakat bu fotoğraf bize, yarın için de göz ardı edilmemesi gereken stratejik sektörün, tarımla beraber bilişim ve yazılım olduğunu anlatıyor. Lakin ne hikmetse ötelemelerin dışında bırakılan bir sektörden söz etmenin de hem şaşkınlığı, hem de halen meselenin anlaşılmamış olmasının verdiği üzüntü içindeyim.
YASAD, TÜBİSAD, TÜBİDER, TBD gibi sektörü oluşturan bir çok dernek bir araya gelerek bu sektörün de vergi ve prim ötemelerinden faydalanmasını istiyorlar. Niye istiyorlar? Çünkü bu denli stratejik bir sektör olmalarına rağmen, paketin dışında tutuldular. Şimdi tekrar başvurdular ve sonuç bekliyorlar.
Konuyu Endüstri Radyo’da konuğum olan Yazılım Sanayicileri Derneği Başkan Yardımcısı ve Başarsoft CEO’su Alim Küçükpehlivan’a sordum. Şunlar söyledi: “Biz de elektrik gibi gizli kahramanlardan biriyiz. Olmadığında değeri anlaşılan bir iş yapıyoruz. Bu konuda özel bir ilgi bekliyoruz. Para, pul, destek, hiçbir talebimiz yok. İki başlığımız var.
Birincisi vergi ve primlerden yararlandırılan sektörlerin arasında olma isteğimiz var. İkincisi de Ar-Ge merkezlerinde ve teknoloparklarda çalışanlar için 2 aylığına orada olma şartı kaldırıldı. Bizim sektörümüzün zaten mekan sorunu yok. Biz sağlamayı çıktıyla yapan bir sektörüz. Bu özelliğin sektörümüze de verilmesiyle verimliliğin artacağını düşünüyoruz. Bilişim sektörü bunu hak ediyor.”
Şimdi bakalım süreç ve talepleri nasıl sonuçlanacak? Ama benim bu konuyu ele almamın nedeni, artık sadece sosyal medyada geçirdiğimiz zamanla değil, ne iş yaparsak ya da neyi tüketirsek hayatımızda olan bir başlık olması.
Dünya bu konuya özel önem veriyor. Tek bir örnek vereyim, Almanya Başbakanı Merkel, konuyla ilgili düzenlenen dünya çapındaki fuara bir iki gün zaman ayırıp, gelişmeleri takip ediyor. Ticaret savaşlarının burada yaşandığını, veriye sahip olmanın yolunun bilişim, yazılım gibi başlıklardan geçtiğini biliyoruz.
Ne var ki böylesine olağanüstü bir durumda bile, ekonomi algısının içinde bilişim ve yazılım sektörünü hatırlamıyorsak, yeni ekonominin çok uzağına düşüyoruz demektir. Tavır buysa, geri kalan söylemler hamasetin ötesine geçmez.
Bunun sonucu da ancak verimlilik, katma değer, inovasyon, dijitalleşme, e-ticaret ve benzeri kavramları, içini boşaltıp slogan haline getirir. Bu da geri kalan tüm sektörleri bilişimde dışa bağımlı ya da rekabet edemez noktaya iter. Şimdi tekrar soruyorum. Geleceğin ekonomisinde yerli üreticimizle var olmak istiyor muyuz, istemiyor muyuz?
Sizce Türk bilişim ve yazılım sektörü bu dijital yalnızlığı hak ediyor mu? Ediyorsa, emin olun işin sonunda yarın verirse, başkasının verdiği borçla, başkasının ürününü tüketen ve sürekli kaynak ihtiyacı olan ülke özelliğinden çıkamayız. Karar sizin...
FACEBOOK YORUMLAR