Halk arasında uzak akrabalar için kullanılan bir terim vardır: Dıdısının dıdısı… Bu zaman zaman ilişkilendirmenin uzak olduğu manasında da kullanılır. 2021 yılında Türkiye’de ekonomik sorunları tarif ederken ortaya konulan tez tam da buna uygun. Dıdısının dıdısı…
Türkiye’de ekonomik kriz var mı? Sokakta iliklerinize kadar yaşadığınızı biliyorum. Ama yine de bir araştırmayla ortaya koyalım. İstanbul Üniversitesi’nde Prof. Dr. Sühpan Nasır Başkanlığı’nda bilim insanları tarafından ortaya konulan bir araştırma söz konusu: Türkiye’de seçmenlerin siyasi kimlik temelli profil analizi…
İşin siyasi sonuçlarını bir kenara bırakıp, ekonomi algısına göz atalım. Bu araştırmanın sonuçlarına göre: Ülke ekonomisinden memnun olmayanların oranı yüzde 95. Ekonominin iyiye gitmediğini düşünenlerin yüzdesi 90,5.
İmkan ve kaynakların eşit, adil dağıtılmadığı konusunda katılımcıların yüzde 93,3’ü hemfikir. Ekonomiden memnuniyet düzeyi 10 üzerinden puanlandığında sağ seçmende 3,18, merkez seçmende 2,20, sol seçmende de 1,62 düzeyi ortaya çıkıyor.
Çabaların karşılığının alınmadığını düşünenler yüzde 90,1 iken, toplumun adil olmadığı kanaatini bildirenlerin yüzdesi de 70,6. Toplumun iyiye gitmediğini düşünenler de yüzde 90,6 ile net bir mesaj veriyor.
Peki araştırmayı bir kenara bırakıp kendi gerçeklerimiz üzerinden gidelim. Türkiye’de bir geçim sıkıntısı var mı? Var… Vatandaştan firmalara kadar herkes borçlu mu? Evet… İkisinin toplam borcu 200 milyar dolar civarında.
İhracatta toplam rakam artsa da birim kazançlar düşüyor mu? Düşüyor… İşsizlik, enflasyon kronik bir halde ve insanların canını yakacak düzeyde kemikleşiyor mu? Evet… İnsanların yüzde 80’i yoksulluk sınırının altında yaşıyor mu? Alınan ücretlere bakılırsa yüzde 100. Hatta büyük bir çoğunluğu da açlık sınırının altında mücadele veriyor; emekliler dahil.
Finansman problemi yaşıyor muyuz? TL / dolar paritesi pamuk ipliğine bağlı seyrediyor mu? Dış ticaret yapımız dengesiz ve ürettikçe kaybediyor muyuz? Çiftçi tarım topraklarını terk ediyor mu? İmtiyaz haline dönüşen projelerden, çeyrek asırlık borca bağlanmaya kadar bir dizi açmazımız var mı? Bu ve bunun gibi soruların hepsinin yanıtı ne yazık ki evet. İster kabul edilsin ister edilmesin, gerçeği herkes biliyor.
Peki tüm bunların nedeni ne imiş? Cumhurbaşkanı Erdoğan bunun yanıtını Şişecam fabrikasının açılış törenindeki konuşmasında verdi. Hepsi 2001 krizinin sonuçlarıymış. Bugün esnafın iflas etmesinden yoksullaşmaya kadar tüm sorunlar o zamanki krizden dolayı yaşanıyormuş.
El insaf… Artık bahane üretmenin sınırı kalmadı da, 20 yıl önceki krizimize mi atıfta bulunur hale geldik? Bu ülkeyi 1 dolar 1 TL diyerek üretim yapılamaz hale getiren kim? Milyarlarca dolar sıcak parayı ülkeye geldikten sonra borç ve tüketim ekonomisi uygulayan kim? Tarlayı para kazanamaz, zincir marketleri piyasayı sömürür hale sokan kim?
Ülkeyi beton yığınına gömerek, sonra da af dileyenlerin, 20 sene önceki krize sığınacak noktaya geldiği bir ortamı yaşıyorsak, vah bizim halimize. Ne derler bilir misiniz? Müflis esnaf eski defterleri karıştırırmış.
Karıştırın karıştırmasına da adama sorarlar: O zaman 20 yıl boyunca ne yaptın? Cumhuriyetin birikimleriyle kurulan fabrikaların özelleştirilip kapatılmasından başlayalım mı? Gözüken o ki, yaptığı yanlışı kabullenemeyenler, hatalarını itiraf edemeyenler, krizi kabullenmiş de, sorumlusunu dıdısının dıdısında arıyor.
Bu ülke servetini açıklayamadığı için annesinden kalan çıkındaki altınları göstereni bile gördü, ama bu kadarını beklemiyorduk gerçekten. Yazık…
[email protected]
FACEBOOK YORUMLAR