Çetin ÜNSALAN

Çetin ÜNSALAN

EKOPOLİTİK
[email protected]

Daralmaya hazır mıyız?

24 Mart 2022 - 00:20

Türkiye, ekonomide kendi hayal denizinde yüzüp, sokakta insanların yaşadığının aksine olmayan iyileşmeleri olmuş gibi göstermeye devam etsin, dünyada da, ülkemizde de sorunlar giderek ağırlaşıyor.

En önemlisi sahte bir rüya içerisinde, yaşananlar da yaşanmamış gibi yapılmaya çalışılıyor. Mesela son açıklanan Fitch öngörüsü, hem dünya ekonomisi, hem de Türkiye adına önemli uyarılarla dolu.

Söylemlerden değil, tahmin edilen rakamların anlattıklarından bahsediyorum. Derecelendirme kuruluşu küresel ekonomiye ilişkin büyüme beklentisini 2022 yılı için yüzde 25, Türkiye için de yüzde 50 düşürdü.

Bizim için öngörülen yüzde 2,4 tam bir dram. Aslında düşürmeden önceki yüzde 4,3 de onbinlerce mezun gencin, mevcut işsizliğe ilave olacağını anlatıyor ya o da ayrı. Çünkü yüzde 5 ortalamayla büyüdüğümüzde bile üniversite mezunlarının tamamına istihdam sağlayamıyoruz. Çalışıp da işsiz kalanlar da cabası.

Elbette bu gerçeklerin gölgesinde ülkedeki işsizlik nasıl düşüyor; o da artık sır değil. Hepimiz bu sanal dünyanın bir parçası yapılmaya çalışılıyoruz ama ne yazık ki geçim derdi büyüdükçe dikiş tutmuyor.

Bu öngörü tutar mı, tutmaz mı tartışılır. Zira Türkiye rakamsal olarak büyüse bile kalkınmayı yakalayamadığı için, geriye kalan sadece rakamdan ibaret kuru bir avunma haline dönüşüyor.

Fakat oranlar değişse de ve 2021 yılını rakam bazında da olsa rekor büyümeyle kapatan ülkemiz, daralmaya hazırlanmak zorunda. Peki bırakın bu konuda bir hazırlık yapmayı, meseleyi yeterince kavradığınızı düşünüyor musunuz? Bunun yanıtı koca bir hayır.

Dünyanın da eş zamanlı daraldığını, hammadde başta olmak üzere maliyetlerin arttığını, finansın daha pahalı hale geldiğini ve jeopolitik risklerin etkisini arttırdığını dikkate alırsanız, stabil bir ortamdaki daralmadan çok daha dikkatle ve özenle yönetilmesi gereken bir süreçteyiz; ama kime anlatıyorsunuz?

Bakan Türkiye’nin kırılganlıklarını aştığını iddia edecek kadar ekonominin gerçeklerinden kopmuş durumdaysa ve ekonomi sorulduğunda hamaset yaparak cevap veriyorsa, sorunumuz görünenden daha büyük demektir.

Zaten çok sıkıştıklarında da ihracattan ve turizm gelirlerinden bahsediyorlar. Bu sene istediğimiz turizm gelirlerini elde edecek miyiz; şüpheli. Ayrıca turist sayısı gönlümüzü ferahlatabilir ama kazancımız sudan ucuz ülkemiz adına ihtiyacımızı karşılamayacaktır.

İhracat tarafına bakarsak, ağırlıklı olarak marka ya da alternatifsiz ürün geliştirmeyen, tedarikçi olan bir ülke olarak bu daralmadan payımızı maksimum düzeyde alacağız demektir.

Yetmedi, bir de bu üretimleri gerçekleştirirken çok yüksek bedeller ödüyoruz. Onu nereden anlıyoruz? Son açıklanan ihracat ve ithalat değer birim oranlarındaki artışa bakın.

Ocak ayı itibariyle ihracat birim değer endeksi, yani ihracat yaparak kazandığımız para yüzde 6,5, üretmek için ithalata bağımlı ülkemin ithalat için ödediği bedel yüzde 42,7 yükseldiyse durup düşünmek gerekiyor.

Aslında gözüken o ki yükselen enflasyonu da dikkate alırsanız stagflasyon adım adım geliyor. Üstelik hem bizde hem dünyada eş zamanlı. Yani sorundan kaçacağımız bir arka kapımız da yok.

Peki biz ne yapıyoruz? Hayalden bir ekonomi yaratıp, gözler kalbin aynasıdır şarkısı eşliğinde tatlı tatlı, sorunları hallettiğimizden bahsediyoruz. Sizce daha başka bir soruna gerek var mı?

[email protected]
 

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum