Ülkede kiralar üzerinden yaşanan tartışmalar dinmek bilmiyor. Anormal kira artış talepleri gündeme gelince, bakanlık yüzde 25 oran ile artışı sınırladı. Hukuka yansıyanların dışında da tek bir uygulama bile yapılmadı.
Bu süreçte sorun dinmek yerine alevlenince süresi uzatıldı. Bakıldı ki, mesele asayiş problemine dönmeye başladı, yapılan bir düzenlemeyle arabuluculuk şartı getirildi. Öncelikle arabuluculuk, ara formül olarak önemli; ama çözüm değil.
Çünkü gerçek problem konut satış fiyatlarındaki anormal yükselişten ve onun üzerinden yapılan kira hesaplamasından kaynaklanıyor. Satışlardaki anormal fiyatlara neşter vurmadan yapılan arabuluculuk ise sorunu çözecek mi; tartışmalı.
Ama bundan da önemlisi ortada ilkesel sorunlar var. Mesela resmen yüzde 80’leri aşmış bir enflasyon ortamında neye göre yüzde 25 şartı konuldu; belli değil. Şu an itibariyle yüzde 61,5 enflasyon açıklanırken, neye göre bu devam ettirildi, o da belli değil.
Çünkü hakkaniyet arıyorsak, sadece veren değil, alan açısından da sorunu görmek durumundayız. Bu kaotik ortam elbette sorunları içinden çıkılmaz bir noktaya getirdi. Şimdi arabuluculuk uygulanmaya başlandı.
Medyaya yansıdığı kadarıyla İzmir’de bir örnek dava sonuçlandı. Uzlaşılan miktar yüzde 71 zam. Bununla birlikte kademeli ikinci bir zam da yine uzlaşılan metinde yer alıyor. Peki yüzde 25’i sorguladık da, yüzde 71 neye göre belirlendi? Belli değil; yanıtı pazarlık.
Şimdi bu vakada yüzde 71 olan, bir başka vakada kaç olacak? 80 mi, 90 mı, 65 mi, 100 mü? Var mı bir kriteri? Kurbanlık pazarlığı gibi rakam nerede durursa artık. Peki bu meselenin düşünülmeyen yanı ne? Eskiden kira artışlarının bir oranı vardı. İTO TÜFE’ye göre ayarlanırdı mesela. Şimdi kriter ne olacak? Tutturabildiğine oran kriteri...
O zaman enflasyonla mücadele ettiğini söyleyen bir ekonomi yönetimi bundan rahatsızlık duymayacak mı? Tıpkı senetler gibi. Kırtasiyeden al üzerine bir şey yaz, bu emisyondaki parayı arttırsın, ama resmen para basılmamış gözüksün.
Burada da çoklu enflasyon dönemine geçiyoruz demektir. Herkesin pazarlığının sonucuna göre oluşmuş bir enflasyon ve gider kalemi olabilir mi? Böyle bir ekonomi yönetilebilir mi? Hele ki, gelir kaleminin açıklanan resmi enflasyondan bile vazgeçilip, hedef enflasyon üzerinden arttırılacağı söylenirken...
Peki her şeyin nedeni ne? Konut özelinde bakıldığında talebi düşen bir ürünün fiyatının anormal ölçüde arttırılması gerçeğine, kafayı öbür tarafa çevirip görmezden gelinerek izin verilerek yükselen fiyatlar. Genel anlamda baktığınızda ise gerçek enflasyonu açıklayamıyor olmak.
Açıklamayıp, böyle karambole futbolu oynatıp, herkese göre bir enflasyon oranı belirlemek daha az tepki çekici. Çünkü burada ev sahibi ile kiracı meselesine dönen bir başlık oluşturuluyor. İşyerlerinin kiralarına girmiyorum bile, orası tam işkence. Sahi tüm bunlar yaşanacağına gerçek bir enflasyonla yüzleşsek ve herkes hesabını bilse daha kolay olmaz mı?
[email protected]
FACEBOOK YORUMLAR