Bu ülkede kanunlara uyuyorsanız; gücünüzü zorlayarak sizden istenen vergileri veriyorsanız; dört köşeye tel çekip, Hazine arazisini gasp etmiyorsanız; orman kanununu değil, hukuka esas alıyorsanız; cezalısınız.
Af çıkar, ödeyen mağdur olur. Trafikte kaza olur, araçlardan biri kamuya aitse haklı çıkamazsınız. Çıksanız bile, mesela belediye aracı ise yattığı günün cezasını haklı haklı size ödetirler.
Hakkınızı arıyorsanız; yanlışları dile getiriyorsanız; iktidarın dümenine girip, halkın gözüne baka baka yalan söylemiyorsanız; milyonlar sokağa dökülmüşken penguen belgeseli yayınlamıyorsanız; hukuksuzlukları haber yapıyor, yazıyorsanız cezalısınız.
Yandaşlık yapan, vergi kaçıran, Hazine arazisi kapaklayansanız, Başbakan’ın her söylediğine biat ediyorsanız; ihaleleri salon dışında bitirmenin yolunu buluyorsanız işbilen, iyi vatandaşsınız. Hani demişti ya Başbakan, ‘ayaklar baş, başlar ayak oldu’ diye. İşte bu ülkede yaşanan tam da bu… Vekilin asiline haddini aşarak hükmettiği bir ülkeyiz.
Yanınızda kimseyi çalıştırmazsınız, kendi öğle yemeğinizi vergide gider kabul etmezler. Tüketici olarak kanunu esas alıp hak ararsınız, mahkeme kararını uygulamazlar. Ayıplı malı iade edersiniz, şirket prensiplerinden bahsederler.
Yani bu ülkede kurallara uyan kim varsa, cezalı… Bu küstahlık o kadar amacını aşmış vaziyetteki, ülkenin iktidarı bütçesini yaparken, dünyada kaybettiği borç paranın telafisini üzerinizden yapmaya kalkar.
Öyle bir ülkedeyiz ki, insanlar suçlandıklarında masum olduklarını kanıtlamaya çalışıyorlar. Oysa iddia sahibinin kanıtlaması gerekmez mi? Hayır, öyle olmuyor. Masumsan kanıtlayacaksın…
Çünkü bu ülkenin yöneticileri bize potansiyel suçlu gözüyle bakıyor. Başbakan’ın, bakanların her eleştiriyi provokasyon olarak nitelendirmesi, kendi partisinden bile eleştiri yapanları dışlaması bunun göstergesi değil mi? Muhalefet çok mu farklı? Sanmam. Sorun devleti yönetmeye kalkanların, oylarıyla başa geldikleri insanlara bakış açısında gizli.
Şimdi 2014 bütçesi komisyona indi. Önümüzdeki yıl 2,1 milyar TL, yani eski parayla 2,1 katrilyon lira ceza ödeyeceğimiz öngörülüyor. Oysa ceza nasıl bir kalemdir? Yıl sonunda bakarsınız, gerçekleşmeyi bütçeye eklersiniz. Hayır, öyle olmuyor. Baştan ödeyeceğimiz minimum rakam belli.
Ne kadar trafik cezası yiyeceğimiz takdir edliliyor… Çevre, yargı, vergi ve aklınıza ne gelirse… Şimdi bunun bir öngörü olduğunu söyleyenler çıkacaktır. İnanın bana külliyen yalan. Çünkü o rakam oraya yazılınca tahsilât için her şey yapılyor. Hatta belki de her yanı delik deşik Türkiye bütçesinde tek tutan ve hedefi aşan gelir kalemi bu.
Maliyeci basar, para lazımsa mevzuat hazretlerine uygun bir ceza çıkarır. Polis çevirir; mutlaka bir bahane bulur. Siz, biz o cezayı öderiz. Ama memura, ama devlete… Nasıl mı?
Sürücüyü çeviren trafik polisi evrakları istemiş. Bakmış ki her şey tamam. Vergi ve benzeri diğer detaylara girmiş. Araçta eksik yok. Muayenesi, araçta bulunması gereken malzemeler hepsi, hepsi noksansız var.
Polis çıldıracak hale gelmiş. Çünkü sürücüden ne istese eksiksiz çıkarıyor. En sonunda dayanamayıp şöyle demiş:
‘Mezleke’nin kaseti var mı?’ Tesadüf bu ya, o da varmış. Polis en sonunda dayanamayıp, kaseti takıp çalmasını istemiş. Oyun havasının sesi ortalığı inletince, oynamaya başlamış ve bir yandan da sürücüye dönüp şöyle demiş: ‘Artık bir 20’lik atarsın.
Ne memleket ama?
FACEBOOK YORUMLAR