Ortalık toz duman… Yolsuzluk söylentileri havada uçuşuyor. 17 Aralık’taki operasyonda her türlü yapılanma konuşuldu da, yolsuzluk iddialarından haber yok. Herkes kendisine operasyon düzenlendiğini iddia ediyor.
Sorarsanız tamamı sütten çıkma ak kaşık… Sanki biz uzaydan geldik de, bu ülkede yaşananlara şahit olmadık. Çıkmışlar ekrana, seninki şöyle, benimki böyle camdan cama eski mahallelerde dedikodu yapan insanlar gibi konuşuyorlar.
Oysa hepimiz biliyoruz ki TBMM Başkanlığı’na sunularak Meclis’e gelen dosya sayısı 8 Ocak 2014 itibariyle bin 19’u buldu. Neredeyse milletvekili sayısını ikiye katlayan oranda dosya ortada dururken, kimse çıkıp da masumiyetten bahsetmesin.
Elbette bir milletvekili hakkında birden fazla dosya var ve şüphesiz içlerinde gerçekten temiz olanlar da bulunuyor. Ama genel fotoğraf bu iken, ekranlar ya da gazeteler aracılığıyla kör dövüşü yapmak hiç de inandırıcı değil.
Söz konusu olan yolsuzluk iddiası ise bunların nasıl ortaya çıktığı Türk Milleti’ni ilgilendirmiyor. Vekaletin kötüye kullanılması ile sonuçlanan bir durum var ortada… Peki tüm iddialar gerçek mi?
Kime sorarsanız, kendisi hakkındaki iddia gerçeği yansıtmıyor. Ama karşısındaki yüzde 100 yolsuzluk içinde boğulmuş. Böylesine çocukça ve anlamsız bir tartışmaya ne gerek var?
Bırakın gerçek Cumhuriyet Savcıları’na işi; kaldırın dokunulmazlıkları; kime nasıl dokunulacaksa dokunulsun. Liderler de artık arkadan konuşmayı bırakıp, beraberce ekrana çıkarak meseleleri tartışsın. Nasıl bir aymazlığın içerisindeyiz ki, tenis maçı seyrederken soyuluyoruz.
Dokunulmazlıklar kaldırılmadığı sürece yapılan bu kör dövüşüne kimsenin inanmasını beklemeyin. Kim gerçekten doğru söylüyor, vatandaş olarak bilmemiz mümkün değil. Ama gördüğümüz ve iliklerimize kadar hissettiğimiz bir yolsuzluk gerçeğiyle karşı karşıyayız.
Hani kavga etmeye gönüllü olmayıp, birbirine horozlanan insanlar vardır. Sokak onların kavgası sırasında şu sesle inler: Tutmayın beni… Herkes olay büyümesin diye ikiye bölünüp, adamları tutar. Sonuçta kavga çıkmaz ama bağırırlar: “Tutmayın beni.”
İşte Türk siyasetindeki fotoğraf da aynı bu: Tutmayın beni… Bunun o Meclis çatısı altında tek bir çaresi var. Kaldırın dokunulmazlıkları. Yani kimse kimseyi artık tutmasın.
Tutmasın ki biz de görelim kim doğru, kim yalan konuşuyor. Dünyada siyasetçiler iddia üzerine bile istifa ederken, bizimkiler ‘tutmayın beni’ nidaları arasında, suçlamalarına devam ediyorlar. Kısacası kaldırın dokunulmazlıkları, yani tutmayın küçük enişteyi de kim doğru söylüyor anlayalım.
FACEBOOK YORUMLAR