Çetin ÜNSALAN

Çetin ÜNSALAN

EKOPOLİTİK
[email protected]

Büyüsek dert; büyümesek dert

16 Aralık 2019 - 01:01

Ekim ayı itibariyle sanayi üretiminde yüzde 3,8’lik bir büyüme çıktı. Yetersizliğini bir kenara koysak bile düz mantıkta baktığınızda memnuniyet verici bir haber gözüküyor. Fakat bu işten yeterince memnun olmak için gerçekler üzerinden hareket etmekte fayda var.

 

Bakan Albayrak her ne kadar bunun artı büyüme için ümitleri beslediğini dile getirse de, yüzde 1’in altındaki bir büyümeye sevinecek halimiz yok. Bu başka bir tartışma konusu. Eğer sıfırın altında kalıp, daralmadığınıza sevinecek durumdaysanız, zaten konuyu anlamamışsınız demektir.

 

Fakat sanayideki bu yükselişi doğru okumakta fayda var. Çünkü bir büyümeyi kalkınma yapan, o ülkenin reel sektörünün hareketlenmesidir. Bu nedenle yüzde 3,8 büyüdüğümüzü görüp, sevinip, evlere dağılabiliriz.

 

Aslında işin şakası bir yana istenen bu. Lakin durum o kadar parlak değil. Sanayide bir kıpırdanma var. Peki niye? 2019 yılını neredeyse, 2018 büyümesini elde ettiğimiz stokları satarak geçirdik de o yüzden.

 

Stokların, en azından üreticinin deposunda tükenmiş olması, yeniden bir hareketi de beraberinde getirdi. Ama bu üretim satışa mı, rafa mı yönelik işte orasın bilemiyoruz.

 

Çünkü üreticinin stoktaki malı tüketirken, dışarıda hazırdan yediği, içeride de perakende satış noktalarını şişirdiğini biliyoruz. Bunun da yapılacak üretimin tekrar stok odaklı olma özelliğini güçlendirdiğini söylemek mümkün.

 

Mesela sanayi büyüme rakamlarına baktığınızda, dayanıklı tüketim malının yüzde 5,1 daralmış olması, nihai tüketiciye malın satılmadığı gerçeğini bize anlatıyor. Nitekim bu konudaki esnafın dernek temsilcileriyle konuştuğumuzda da, çok uzun zamandır stoklarının şiştiğine dair söylemleri ve uyarıları olduğunu görüyoruz.

 

Peki diyelim ki tüm bunların gerçekle ilgisi yok ve Türkiye sanayi üretimi üzerinden yeniden büyüme trendine girdi. İşte yaman çelişki burada başlıyor. Büyüsek dert, büyümesek ayrı dert... Büyümediğimiz, daha doğrusu kalkınmadığımız zaman işsizlikten firmaların ödeme problemlerine kadar bir çok sorunu kapımızda buluyor; konkordatoları yaşıyor; kamunun gelirlerinde de tahsilat sorunu olarak görüyoruz.

 

Büyüdüğümüz takdirde ise, çok övünülen dış ticaret açığının, yani cari açık probleminin geri geleceğini, bunun da yeni bir finansman sıkıntısı yaratacağını ve dolar kurunu baskılayacağını biliyoruz.

 

Ne yazık ki, bu dönemi seçimle ve kuru övünmekle geçinen ekonomi yönetimi, yerli tedarik oranını artıracak, yerli üreticiyi sonuç odaklı destekleyecek ve ana üreticinin yerli katkı payı oranını arttıracak yeterli çabayı göstermedi.

 

Yani gelenek bozulmadı; yine konuşmakla süreci geçirip, bir fırsat daha kaçırıldı. Şimdi eğer büyürsek ithalat artacak, küçülürsek işsizlik. Çık çıkabilirsen işin içinden. Ama önemli olan niye sorusunun yanıtı: Çünkü sadece konuşuyoruz. Sorunlar tüm azametiyle ortada duruyor.

 

[email protected]

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum