Rakamları yok saymakla, her şeyi rakam saymak arasını bir türlü yakalayamayan ekonomi yönetimi, son 5 yıldır firmalardan bireylere herkesin kemiklerini kırdı. Önce rakamların gerçekliğiyle oynadılar, şimdi bu gerçeği kabullenemedikleri için, düzeltmeye çalıştıkları yerde de dikiş tutturamıyorlar.
Merkez Bankası’nın açıkladığı son enflasyon raporu tam da bu noktada sokağın gerçeğini halen yakalayamayan bir tavrın yansıması gibi. İyi niyetli bir biçimde verileri yönetmeye çalışıyorlar ama ilk düğmenin yanlış iliklendiğini bir türlü kabul edemiyorlar.
Şimdi sene sonu enflasyon öngörüsünü yüzde 58 olarak açıkladılar. Yani mevcut açıklanan enflasyondan yüzde 20 yukarı, mevcut enflasyonun da yarısı kadar daha hayatın maliyetleneceğini öngörüyorlar.
Resmi okuyabilmek adına, enflasyonun yukarı yönlü seyrinin algılanmış olması güzel ama yüzde 38’in yanlış olduğunu reddeden bu tavır, sene sonunda da yine insanları rakamlara feda etme sonucunu doğuracak ve yine büyük sapmalar yaşanacaktır.
Enflasyonla mücadele şekli ise ayrı bir evlere şenlik. Okullar olmasa Milli Eğitim’i çok güzel yöneteceğini söyleyen eski bakan gibi, insanlar olmasa rakamları nasıl yöneteceklerini anlatan tavır içindeler.
Şimdi kredileri hem maliyetlendirip; hem kısıyorlar. İlkesel olarak haklılar. Ama bugünün şartlarında, üstelik gerçek dışı enflasyonla insanların gelirlerini yok edip, pandemide de aşırı borçlu hale getirdikten sonra bunu birden bire yapamazsınız.
Tüm çözümü ve maliyeti yüklenme görevini vatandaşa veriyorlar ama vatandaşın bireyden firmalara ne durumda olduğunu göz ardı ediyorlar. İç piyasa bu haliyle tamamen biter. Vergi toplayamadığınız gibi, istihdamda faaliyete kadar her şeyi kayıt dışına itersiniz. Olacak olan bu.
İhracatçı firmaların da iç piyasada güç kaybettikçe, yurtdışında istedikleri şartlarda ve fiyatta mal satamayacağını öngörmek için de müneccim olmaya gerek yok. Ayrıca zaten bugün halen kurdan enflasyona kadar maliyetlerini fiyatlara tam yansıtamadılar. Zira dış pazarlar da tıkanmış vaziyette.
Ayrıca ihracat gelirlerinin TL’ye park edilerek, kur riski bindirdiğiniz bir reel sektörün sonbahar gibi konkordatoları konuşacağı, burada da en büyük darbenin tedarikçi tarafındaki KOBİ’lerde olacağı çok açık. İnanmıyorsanız, biraz piyasaları dinleyin; duyacaksınız.
Şimdi tüm bunları alt alta koyup, gerçekten sorunu tespit etmek ve çözüm üretmek gerekiyor. Ama 20 yıldır ülkeyi ve ekonomiyi yöneten bir yapının, halen yol haritası hazırlamasını ve program yapmasını bekliyoruz.
Ne yazık ki onun da bu bakış açısıyla çok sağlıklı ortaya çıkmayacağını bugünden görmek mümkün. Türkiye’nin sadeleşmeye, şeffaflaşmaya ve iletişime ihtiyacı var. Ben bilirim tavrının da sağırlar diyaloğunun da bizi götürdüğü yol, yol değil.
[email protected]
FACEBOOK YORUMLAR