Bugünlerde finans piyasalarında anlıyorum ki fısıltı gazetesi üzerinden bir beklenti yönetimi harekete geçti. Türkiye’ye para geleceğine dair dedikodular üzerinden bir pozisyon alma çabası, ilginç bir biçimde önümüze gelecek gibi gözüküyor.
Elbette böyle bir havanın sadece burada sıkışanlara yarayacağını ve bir vurgun daha yapıp, belki de gitmek isteyeceğini görmek gerekir. Bu nedenle öncelikle bu tip haberlere ihtiyatlı yaklaşılmasında, dolduruşa gelip ani hareketler yapılmamasında yarar olduğunu düşünüyorum.
Öncelikle şunun tekrar altını çizeyim ki, dünyanın bugünkü fotoğrafı içerisinde Türkiye, Arjantin gibi ülkelere yatırım anlamını taşıyacak paranın gelmesi olanak dahilinde değil. Gelen para da ya serseridir ya da şaibelidir.
Serseri paranın vurgun yapacağı, şaibeli paranın da günlük iş görse de, sonra hangi başlığın finansmanı olarak önünüze konulacağı belli olmaz. Ama sağlıklı bir para akımının olması, söylentilerin aksine çok mümkün gözükmüyor.
Fakat bugün tersten bir şey yapıp, ‘ya gelirse’ oynayalım. Yani söylendiği gibi bu ülkeye bugün dolar yağarsa ne olur? Çok net ifade ediyorum; tüm makyaj dökülür.
Hangi makyaj? Üretime olan destek ya da yerli tedarik eğilimi anında çöp olur. İlk fırsatta gayrimenkul sektörünü kurtarmaya niyetlenirler. Yeniden tüketim ekonomisi uygulamanın yolları aranır.
Muhtemelen para geldikten kısa bir süre sonra tüm yetkileri yeniden ele almak ve köşe başlarında yeniden saf tutabilmek adına, sahte bir cennet ortamının ardından seçime gidilir.
Ülke yeniden ithalat cenneti haline dönüştürülür. Gerek üretim yapısı, gerekse de tüketim odaklı yaklaşımlar nedeniyle cari açık yeniden patlar. Belki kısa süre de olsa işsizlik eğilimi nefes alır ama ardından büyük iflaslar kapımıza gelir.
Yine paranın gelmediği yöne doğru bir posta konulma eğilimi baş gösterir. Neticede borç almaya alışan, emir almaya da rahat alışacaktır. Tecrübeyle sabit... Fakat şunun altını çok net çizeyim ki, bugün ülkeye dolar yağsa, ki yağmayacak, ama yağsa, hiçbir konuda ders alınmadığı bir kez daha ortaya çıkar.
Olmayan kaynakları kullanırken bile çar çur eden, verimsizlikten israfa kadar her alanda yüksek performans (!) sergileyen, sağa sola satış garantili kıyak işler yaptıran bir zihniyetin ders aldığını düşününler var ya, büyük bir yanılgı içerisindeler.
Çünkü gerçek şu: Para yok, şirin gözükelim, istediklerini söyleyelim. Hatta mecburiyetten üretime yönelelim. Ama bir para gelirse var ya... Neyse gelecek, gelse de kullanılabilir maliyetlerle gelecek bir para yok.
Şüphesiz bu iyi mi kötü mü ayrı tartışma konusu. Ama gerçek olan şu ki, dünyanın dijitalleşmeyi konuştuğu bir çağda, ekonomide değişim bekleyenlerin açıkladığı programda bundan tek satır bile yoksa, onlar hala hayal dünyasında yaşıyorlar demektir.
FACEBOOK YORUMLAR