Yaşadığı enflasyon yok sayılarak zam sunulan, yılbaşına kadar dişini sıkması istenen, tek haneli enflasyon masallarıyla bildiğiniz oyalanan vatandaşa son darbe de ulaştırmadan geldi. Birçok ilde oldu, ama tek vasıtayla bir yere gitmenin olanaksız olduğu İstanbul’daki konuyu kapattı.
Yüzde 51 ortalama zamlanan ulaştırmanın bir anayasal hak olduğunu tekrar hatırlatırım. Çok yüksek bir orandan bahsediyoruz. İndi bindi minibüs ücretinin bile 12 TL olduğu bir ortamda, bu maaşlarla çalıştıracak tek bir insan bulamazsınız ya da herkes kayıt dışı çalışıp, daha çok gelir etmenin yollarını aramaya başlar.
Burada söz konusu olan sadece yapılan zam değil. İstenen zamlar... Her fırsatta iktidara övgüler düzen bilhassa taksicilerin yüzde 100 ve diğerlerinde yüzde 200’e kadar çıkan zam taleplerine ancak ‘bu ne perhiz bu ne lahana turşusu’ denir.
Kendi çıkarınız söz konusu olduğu zaman yüzde 200’lere varan zamlar talep edeceksiniz, ama sonra çıkıp ekonomide her şeyin yolunda olduğunun propagandasına alet olacaksınız. Vatandaşlık, herkes için adalet istemeyi gerektirir. İğne eline battığında bağırmayı değil.
Ayrıca bu arada ortaya çıkan maliyetler nedeniyle de haklılar. Ama siz insanlar emekli maaşlarına ya da asgari ücrete zam istediğinde hükümet propagandası yapıp, bunun ne kadar büyük bir saçmalık olduğunu anlatırsanız, gün gelip kendi ürettiğiniz mal ve hizmeti satın alacak kimse bulamazsınız.
Bu sadece ulaştırmayı kapsayan esnaf için geçerli değil. Türk reel sektörüne sesleniyorum. Vermediğiniz zam, yapamadığınız satış, karşılayamadığınız maliyetler olarak önünüze gelecek. Bu tabloda malınızı ya da hizmetinizi satacak kimseyi bulamazsınız. Çünkü olmayan para harcanamaz.
Eskiden harcanabiliyordu. Geliri yetmeyen krediye ve kredi kartına yönelip, batışını öteliyordu. Ama onun da yolu kapandı ve bundan sonra işler daha zor. Demek ki meseleleri tartışırken ya da alkışlarken, duyduğunuz sempatilerle değil, akılla ve mantıkla hareket etmek gerekiyormuş değil mi?
Bu işin toplumsal tarafı ve mikro ekonomiye yönelik yaşanan sıkıntı. Önümüzdeki aylarla birlikte enerjiden gıdaya kadar her kalemde çok daha ağırlaşan faturaları yaşadıkça, uyarıların ne kadar haklı olduğunu anlayacaksınız.
Makro ekonomiye dönersek... Gerçeklerle yüzleşmemenin, sahte verilerle ekonomi okumanın faturası yaklaşıyor. Öncelikle gerek kamu zamlarını, gerek hayata dönük bu fiyat artışlarını ortaya koyarsak, tek haneli enflasyonun uzun bir süre mümkün olmadığını rahatlıkla söyleyebiliriz. Hesabı buna göre yapın derim.
İş burada da bitmiyor. Vergi gelirlerinizdeki dramatik düşüşten, ödeme zincirinin kırılmasına kadar bir dizi sorunu karşılamaya da hazır olun. Çünkü bu tablo sürdürülebilir değil ve vatandaşın altından kalkamayacağı kadar ağır.
O nedenle tasarrufa kamudan başlamak gerekir diye anlatıp durduk. Şimdi ne mi olacak? Açık arttıkça yeni zamlara başvurulacak ve her zam Türkiye’yi stagflasyona sürükleyecek. Ve en acısı bu sürpriz olmayacak.
[email protected]
FACEBOOK YORUMLAR