Türkiye yaşadığı afet sonrasında yaralarını sarmak için uğraşıyor. Bu kapsamda ek kaynak elde etmek için de bir kereye mahsus deprem vergisi adı altında bir ek vergi alınacağı belirtildi.
Buraya kadar kimsenin itirazı olacağını sanmıyorum ve herkesin de buna gönüllü olacağına da eminim. Fakat uygulamaya ilişkin detaylar ortaya çıktıkça, bunun ek bir yüzde 10 olmaktan çıkıp, neredeyse ödediği verginin yarısı kadar yeni bir vergilendirme olarak reel sektörü karşısına geleceği anlaşılıyor.
Örneğin 5 milyon TL’ik vergi tahakkuk eden bir şirketin, yüzde 10 ek vergiyi de ilave etmesi nasıl olabilir? Normalde ekstradan ödeyeceği verginin yüzde 10’u yani 500 bin TL daha ödemesi gerekir değil mi?
Ne yazık uygulamaya yönelik basına yansıyan örnekler durumun çok da öyle olmadığını gösteriyor. Brüt kazançlar üzerinden hesaplanan bir yüzde 10 gerçeği ile karşı karşıyayız. Farklı örneklerde farklı sonuçlar da çıksa, nneredeyse 5 milyon, ek vergiyle 5,5 milyon Tl vergi ödemesi gereken bir kurum neredeyse 7 milyon TL’yi aşkın bir ödeme gerçeğiyle karşı karşıya kalacak.
Her ne kadar son anda yasalaşırken bazı kapsamlar geri çekildiyse de, bu sefer de matrah artışı ile her zaman olduğu gibi meselenin ardından dolanıldı.
İşin uzmanları bunu açıklayacaktır, ama düz matematik bilen ve işin felsefesine yaklaşıp dört işlem üzerinden hesap yapabilen birinin rahatlıkla görebileceği gibi yüzde 10’luk bir ek vergiden söz etmiyoruz.
Çünkü bir şeyin ek vergi olabilmesi için, kazanca konu olan rakamın yüzde 10’u olarak ugulanması gerekir. Siz neredeyse gelirinden yüzde 10 yaptığınız zaman, giderini göz ardı ederek vergi alıyorsunuz demektir ki, bu da ortalama yüzde 40’lara tekabül eder.
Peki bu uygulamayı hangi şartlar altında yapıyorsunuz? TBMM’de kamu alacaklarının yapılandırılmasıyla ilgili kanun teklifi yasalaşırken… Yani zaten ödeme problem olan, memleketinin yarasını sarmak için de yüzde 10 vergi fazlasına ses çıkarmayacak bir reel sektöre bildiğiniz salma yapıyorsunuz demektir.
Bu şartlar altında yaraları sarmayı sağlayacak kaynağı toplayamadığınız gibi, normalde size vergi yoluyla kaynak akışı sağlayacak şirketlerden de tahsilat yapamaz, daha da kötüsü reel sektörü iyice açmaz noktaya sürüklersiniz.
Zaten kur riskini reel sektöre aktardınız. Oradan nasıl bir etkilenme yaşayacağımızı tahmin bile edemiyoruz. Yetmedi vergilerini ödeyemedikleri için Meclis’e yapılandırma kanunu getiriyorsunuz. Bu bir anlamda mevcut verginin üzerine yapması gereken yapılandırma taksidi demek.
Yetmiyor. Üzerine kur riski yüzde 40’ını TL’ye park etmek, kredi kullanmak için de bu rakamı yüzde 70’e çıkarmak olarak uyguluyorsunuz.Yetmedi, asgari ücret artışından alanine tatmin olması mümkün olmayan rakamları ortaya atıp, verenin de karşılaması imkansız bir ortamda desteksiz bırakıyorsunuz.
Hadi hepsinin üzerine bir afet yaşandı; yaralarımızı saralım. Ama orada da yüzde 10 diye ödediğinin yarısı kadar ekstra para istiyorsunuz. Bazı maddeleri kapsam dışına almanız yetmez. Problemli olan yaklaşım mantığı… Peki bu tablo bize ne anlatır? Çok net; bu gemi yüzmez.
[email protected]
FACEBOOK YORUMLAR