Hazine ve Maliye Bakanı Nebati, Türkiye’nin ürettiğini, üreterek büyüdüğünü ve enflasyonla mücadelesinin de bu çerçevede ilerlediğini söylerken, dış ticaret rakamları geldi.
Geçen yıl, yani Bakan’ın tabiriyle Cumhuriyet tarihinin rekor ihracat gerçekleştirdiği sene 110 milyar dolar da dış ticaret açığımız var. Fakat nedense kimse bununla ilgilenmiyor.
Sanıyorum aynı mantık, vatandaşın hayat kalitesi ve geçimi ile de ilgili bir bakış açısına sahip. Her zaman cebe girene atıfta bulunup, cepten çıkanla ilgili konuşmuyor olmalarının da temel sebebi bu olmalı.
Fakat Türkiye Ekonomi Modeli diye anlattıkları buysa, çok açık söyleyeyim bunu Sultanhamam’da anlatırsanız, sizi semte bile sokmazlar. Sattığında cebine koyduğu parayla ilgilenen ya da maaşındaki artışa konsantre olan, ticaretinde sürekli açık veren ya da ay sonunu getiremeyen vatandaşın durumundan farksız bir görüntü içinde ekonominin yönetildiği iddia ediliyor.
Öte yandan acaba farkında değiller mi? Gerçekten bundan da emin değilim. Mesela dar gelirli ya da orta gelirliye yönelik konut kampanyası yaptığını söyleyen bir Bakan’a ‘nasıl ödeyecekler’ sorusu sorulduğunda ‘dişinizi sıkın, ek iş yapın ya da eşten dosttan borç alın’ diye tavsiye verenlerle, tüm ekonomik dönüşümün finansmanı sorulduğunda gözlerine bakılmasını tavsiye eden aynı zihniyetin ürünü.
Güzel söylüyorlar da bunlarla bakkala gidildiğinde kimseye ekmek vermiyorlar. Üretime inanan ve 30 yıllık ekonomi gazeteciliği boyunca bu eksende meseleyi yorumlayan bir kişi olarak, üretim fetişizminin de zararlı olduğunu bilecek kadar uzun bir ömür geçirdim.
Yani üretmek önemli, ama günün sonunda üretimi sürdürülebilir kılmak için o işletmenin toplamda en azından para kazanıyor, yani kasasının artı veriyor olması da kritik bir zorunluluk.
Tekrar dış ticaretteki açık meselesine dönersek. Ortada 110 milyar dolarlık açık var. Bunun yaklaşık Türkiye’ye cari açık olarak yansıyacak boyutu 91 milyar dolar. Cari açık finansmanı için hemen nereye bakılır? Turizm gelirlerine... 46 milyar dolar oradan var. Düşersek 45 milyar dolar eksi kalır.
Başımıza sonra nasıl bir bela açacağını bilemediğimiz, ama ABD’deki dava üzerinden ayak sesleri gelen kaynağı belirsiz 22 milyar doları da hesaba katalım. Halen açıkta 23 milyar dolar bulmamızı gerektirecek bir fotoğraf söz konusu.
Buna kısa vadeli borcumuz olan yuvarlak 180 milyar doları da ilave ettiğimizde, ekonomiyi bir yıl döndürebilmek için bulmamız gereken nakit paranın 200 milyar doları aştığını görüyoruz.
Bu durum yıllardır hiç değişmedi. Paranın bol olduğu zamanlarda ötelenen borçlanmalarla bu işi döndürüyorduk. Ama şimdi paranın kıt ve pahalı olduğu, ayrıca dış ticaret hacimlerinin de daralmasının beklendiği bir senede, bu meblağı nereden bulacağız?
Tüm bunları dert etmiyor ve gerçekten basiretli bir tacir gibi nitelikli bir ticaret yaptığınızı iddia ediyorsanız, tacir olarak gelir gider hesabını bilmiyorsunuz ve gizli iflastasınız demektir.
Değil ki bize ekonomide al/satçı tacir zihniyeti değil, emek veren sanayici yaklaşımı gerekiyor. Sanayici zihniyeti, zaten kapımızın önünden bile geçmiyor da, görünen hesap anlatıyor ki, bu ülke tacir gibi bile yönetilmiyor. Tek gözüken evdeki televizyonu satıp elektrik faturası ödemeye çalışan bir düzey. Vah ülkem vah!
[email protected]
FACEBOOK YORUMLAR