Bir ürün sattığınızı düşünün. Size gelsem ve desem ki: Senden 21 TL’lik mal alacağım; ama karşılığında da 30 TL’lik mal satacağım. Kabul eder misiniz? Peki bu durumun sürekli olacağından bahsetsem, benimle ticaret yapar mısınız?
Diyelim ki yapmaya mecbursunuz; bunu tersine çevirmek için hamle yapmaz mısınız? Bu soruların tamamına gelecek yanıtları tahmin ediyorum. Aslında aklı başında her insanın vereceği yanıt da belli ve aynıdır.
Peki bu fotoğrafta övünülecek bir yan bulabilir misiniz? Eminim ki matematik biliyorsanız; hayır. Şimdi son derece sıradan bir dört işlemin anlattığı ticareti, koca bir ülkenin yaptığını söylesem; bununla övünmeyi başarmak için de 30 TL’yi yok sayıp, sürekli 21 TL’yi anlattığını vurgulasam inanır mısınız?
Yine biraz mantıklı hiçbir insan böyle bir olayın olamayacağını düşünür. Ama biz yıllardır tam da bunu yapıyoruz. Her iki üründen birini alıp sattığımız müşteri aynıyken, dış ticareti unutmuş bir vaziyette sürekli ihracat rakamlarını konuşup, ithalattan bahsetmeyerek ‘Cumhuriyet tarihinin rekoru’ gölgesinde böylesine saçma bir durumu dinliyoruz.
Üretip, satmak için ithalat yaptığımız, ithalat faturamızı düşük göstermek için enerji hariç hesaplar içine girdiğimiz garip bir yapı ortaya çıktı. Gerçi enflasyon hesabını yaparken gıda ve enerjiyi dışarıda tutan, bütçe gerçekleşmelerini artıda göstermek için faiz dışı fazla diye bir başlık açan yaklaşımdan da farklı bir performans beklemek gerçekçi olmazdı.
Baş edemediğimiz her şeyi yok sayıp; sonra da olmadığına inanarak övünmeye başlıyoruz. Daha garip olan ise sorunu görmediğimiz için, çarpıklığı düzeltmek için hamle yapmak şöyle dursun; bunu dile getireni de kötü niyetli olmakla suçluyoruz.
Meselenin iktisadi ve akılcı olmadığı açık da, psikolojik teşhisini bilemeyeceğim. Sosyolojik ve psikolojik teşhislerini de işin uzmanlarına bırakalım ve dönelim tekrar adı ‘ticaret’ olan keçi boynuzu kemirme modelimize…
TÜİK tarafından açıklanan son veri, 2022 yılının performansını ortaya koyarken, yıllardır hayatımızda da değiştiremediğimiz bir açmazı yüzümüze vuruyordu: “…Ocak-Ekim döneminde dış ticaret açığı yüzde 168,3 artarak 33 milyar 933 milyon dolardan, 91 milyar 49 milyon dolara yükseldi. İhracatın ithalatı karşılama oranı 2021 Ocak-Ekim döneminde yüzde 84,3 iken, 2022 yılının aynı döneminde yüzde 69,7’ye geriledi. İhracat, Ocak-Ekim döneminde bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 15,4 artarak 209 milyar 394 milyon dolar, ithalat yüzde 39,4 artarak 300 milyar 443 milyon dolar olarak gerçekleşti.”
Peki sizce ne yapılacak? Hiç bir şey… Yine ayın ilk günü ihracat rakamlarını açıklayacaklar; hiç bir şey olmamış gibi tek bacaklı bir ticareti konuşup, Cumhuriyet tarihinin rekorunun kırıldığından bahsedip, ‘ekonomi ne kadar iyi’ masalını anlatacaklar.
Hangi şartlar altında? 40 yıla yakın bir zamandır değişmeyen, kilogram / dolar bandında 1,3 noktasını aşamadığımız, TÜSİAD Başkanı’nın “Düşük TL ve ucuz iş gücü ile rekabet sürdürülebilir değil” dediği için kötü çocuk ilan edildiği bir ortamda. Sonra da çıkıp işsizlikten, finans sıkıntısından bahsedeceğiz öyle mi? Hadi canım sen de.
[email protected]
FACEBOOK YORUMLAR