Türkiye’nin yurtdışındaki yatırımları ile varlıkları, yani esnaf tabiriyle gün sonu zararı açıklandı. 357,5 milyar dolar... Bunun Türkiye ekonomisinin yarattığı değerin neredeyse yüzde 40 – 45 dilimine geldiğine dikkatinizi çekerim.
Bu rakam borç miktarı değildir. Borcumuz çok daha yüksek seviyelerde bulunuyor ve iç borçlar da devam ederken, bir taraftan yokmuş gibi davranılarak bir saatli bomba haline dönüştürülüyor. Lakin bu denli değer açığı veren bir ekonominin sürdürülmesi mümkün değil.
Mutlaka masaya yatırılması gerekir. Ortadaki tek olumlu gözüken başlık, döviz pozisyon açığımızın 2017 sonuna göre 2018 yılının kasım ayında 100 milyar dolara yakın azalmış olması...
Şimdi ortadaki rakam çok büyük ve doğru okunması gerekiyor. Yani ekonomimizin 8’de bir büyüklüğünde bir parayı artı değer sağlayarak ve daha çok para kazanarak kapatmadık. Bu rakam Türkiye’den kaçan finansın, sermayenin ve aynı zamanda üretim odaklı ithalat için harcanan paranın azalması anlamına geliyor.
Velhasıl kelam doğru algılanması ve büyük bir alarm olduğunun bilinmesi gerekiyor. Rakamı daha net ortaya koymak gerekirse, yurtdışındaki varlıklarımız 233 milyar dolar. Ama yükümlülüğümüz yani ödemekle sorumlu olduğumuz değer 591 milyar dolar.
Peki para kazanarak bu gerilemeyi sağladığımızı nereden çıkarıyorum? Çünkü bir yıl içerisinde varlıklarımızın artış oranı sadece yüzde 0,4... Yükümlüklerimizdeki azalma oranı ise yüzde 14,9... Bu, kazandığımızın 14 katı parayı kaybettiğimiz anlamına geliyor.
Düz mantıkla baktığınızda iyi gözükse de, aradaki kur farkında doğan maliyetleri, finans gelmediği gerçeğinin sağlamasını, rezerv varlıkların azalmasını doğru okursanız, ekonominin büyük bir daralma içinde olduğunu görürsünüz.
Yani sağlıksız para bile çekemiyoruz ki, bu borcun döndürülmesinden ekonominin finansmanına kadar önümüze ciddi bir para alarmının geldiğini gösteriyor. Doğrudan yatırımlardaki düşüşün ise yüzde 33,9 olması açmazın büyüdüğünü anlatıyor.
Bu bir para alarmıdır. Çünkü ekonomiyi finanse ederken, ‘her şey yolunda’ söyleminin gölgesinde borcun döndürülmesiyle ilgili sıkıntıların büyüdüğünü, reel sektörün artık üretmek adına yükümlülük altına girmediğini, sıcak paranın bile tatminkar ölçülerde bize uğramadığını net bir biçimde kanıtlıyor.
Özetle borçlanamıyoruz bile... Borç almayalım zaten; peki para kazanacak bir iş yapabiliyor muyuz? Ne yazık ki orada da dış ticaret rakamları bir birim ihracattan daha az para kazanıp, bir birim ithalat için daha çok para ödediğimiz gerçeğini yüzümüze vurarak sağlama yapıyor.
Türkiye’nin bir an önce seçimlere endeksli ve akıl tutulması içindeki hayal alemli başarı söylemini bırakıp, teşhis ve tedavi aşamasına geçmesi şart. Zira bu fotoğraf sadece bugün için alarm. Yarın o alarm gerçeği yaşatır.
FACEBOOK YORUMLAR