Çetin ÜNSALAN

Çetin ÜNSALAN

EKOPOLİTİK
[email protected]

Borcu boş ver büyümeye bak kafası

15 Ekim 2019 - 16:56

Türkiye Bankalar Birliği ihtiyaç olan bir hamleyle reel sektöre yönelik banka borçlarını yapılandırma hamlesine girdi. Bakın şunun tekrar altını çiziyorum ki, yapılan iş doğru değil, ihtiyaç...

 

Meseleye buradan bakmak gerekir ki, yeniden yanlışa düşmemek için gereken önlemler de alınsın. Son uygulamayla bankalar 25 milyon TL’nin üzerinde borcu olan şirketlerin borçlarını yapılandırma yoluna gidiyor.

 

Bunun altında borcu olan küçük işletmeler için de talimat beklendiği açıklandı.  Öncelikle reel sektörün borçlarını çeviremez durumda olması ile ilgili bir çözüm arayışına girilmesi olumlu bir adım.

 

Fakat kaş yapayım derken göz çıkarırsanız, bu durum altından kalkamayacağımız iflasları da beraberinde getirir. Böyle bir durumda nasıl bir tehlike olabilir ki? Borçtan kıvranan reel sektörün rahatlatılması ihtiyacını tartışmak gerekir mi? Elbette hayır...

 

Lakin konuşulmayanı konuşmak, saklanmak isteneni göstermek de bizim işimiz. Eğer böylesi niyetler yoksa da, bu uyarıları dikkate alarak düzenlemenin yeniden gözden geçirilmesi gerektiğini düşünüyorum.

 

Öncelikle bu borçları yapılandıracak bankaların durumunu konuşalım. Mesela bunların yapılandırdıkları alacakları ne kadar ‘şüpheli’ durumda? Yani gerçekten bir ödeme güçlüğünden mi bahsediyoruz, yoksa şüpheli alacak durumundaki alacakların, 2019 yılı bilançolarını düzeltmesi için bir makyajdan mı söz ediyoruz?

 

Şayet ortadaki durum makyaj niyetiyse reel sektöre bunun çok daha acı sonuçlarla döneceğinden kimsenin şüphesi olmasın. İkinci adım olarak reel sektör banka ilişkisine bakalım.

 

Bu borçlar, daha düşük faizden yapılanmışken, bugün muhtemelen faizler düşürülse de daha yüksek orandan yapılandırılarak, yeni bir borç yükü ya da hülle içeren kredi anlamına mı geliyor?

 

Mevcudu ödeyemeyen reel sektör bu durumun içinden nasıl çıkacak? Mesela bur yapılandırmanın bir bölümüyle sıcak kaynak aktarılacak mı? Eğer böylesi bir durum yoksa, banka borçlarından kurtulmaya çalışan reel sektörün, dürüstçe ödemesini yapmaya niyetlenirken, piyasaya olan borçlarına nasıl bir tavır takınacağı da önemli.

 

Yani dert reel sektörü ayaklandırmak mı; bankanın alacaklarını kurtarmak mı? Çünkü salt bilanço hamlesi ve şüpheli alacakların azaltılması amacıyla yapılıyorsa, banka borcunu dürüstçe ödemeye çalışanların, bu maliyeti reel sektöre olan borçlarına keseceğini tahmin etmemek hayalperestlik olur.

 

Bu durumda da bir firmayı toparlayayım derken, yüzlerce firmaya darbe vurur, günün sonunda da zaten kırılan ödemeler zincirini, daha kronik hale getirerek, günün sonunda o firmaların da bankalara olan ödemelerini şüpheli ya da takip durumuna düşürürsünüz.

 

Kamunun içine girmediği, küçüklerin dahil edilmediği, iyi ile kötünün ayrılmadığı bir yaklaşımın sonuç vermediğini önceki yapılandırmalarda gördük. Aynı şeyleri yaparak farklı sonuçlar beklemenin ahmaklık olduğunu hatırlatan Einstein’a inat yeni bir hamle mi yapacağız?

 

Bunların hepsinden daha tehlikelisi ne biliyor musunuz? Basının amiral gemisi olarak nitelendirilen gazetesinin meseleyi ‘borcu düşünme, büyümeye bak’ diye aktarması. Borcun yiğidin kamçısı olmadığını, finansman ile borcun aynı şey olmadığını ekonomi bize kaç kere daha öğretecek?

 

Bir medya sorumsuzluğu içinde, sadece laf olsun diye konuşmak ve can havlindeki insanlara büyüme adına yatırım yapmaya yöneltmek büyük bir aymazlık, aynı zamanda ataşe körükle gitmektir.

 

Büyüme ile kalkınma arasındaki farkı bile bilmeyen arkadaşların, son derece ihtiyaca yönelik ama riskler barındıran bu hamleyi yansıtırken, başka bir sorunu tetiklemesi, nasıl bir akıl tutulması içinde olduğumuzu da gösteriyor.

 

Bir akıl ve bilim lütfen...

 

[email protected]

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum