Farkında mısınız? Türkiye’de adına kaza denilen seri cinayetleri takip edemez olduk. Adana’da, Karaman’da, Soma’da, İstanbul’da ve yurdun dört bir köşesinde sürekli insanlar ölüyor ya da mahsur kalıyor.
Gündeme gelemeyip arada kaynayanları, yaralanmalar sonucu ön plana çıkmayanları ise bilmiyoruz. Sigortasız çalıştırıldığı için kayda geçmeyenlerden ise haberimiz bile yok. Aynı bayram üzere yaşanan trafik kazaları gibi normalleşmeye giden, sorumluları hakkında takipsizlik kararlarının rahatça verilebildiği bir cendereye girdik.
Para ve ihtirasa kurban edilen, bir tarafta açlık ile ölüm arasında bırakılan, diğer tarafta siyaseten korunan insanlar gözümüzün önünde cebelleşiyor. İşin garip tarafı yol verilenler önce kınanıyor; ardından soruşturuluyor; sonuçta da aklanıyor.
Sadece Soma’dan Karaman’a yaşananlara anlamaya çalışsak bile, ortada kimsenin konuşmadığı öyle bir gerçek var ki; hem her şeyin yanıtını veriyor; hem de insanların neden öldüğünün açıklamasını yapıyor.
Soma’da 301 can kaybettik. Karaman’da 18 can mahsur… Hep aynı hikâyeyi dinler gibiyiz. İhmaller, uyulmayan kurallar, göz yuman yetkililer, iktidar partisine mensup işadamları ve neticede yaşanan dram.
Bugün Karaman’daki olay yerine gidenler kim? Eğer dünyanın en büyük felaketlerinden biri olarak kabul edilen Soma’da açıklama yapan bakanlar ile, Karaman’da inceleme, açıklama yapan bakanlar aynıysa gerisi boş laf.
Bundan sonrası sadece bazılarının küllenmeyi beklemesini ve sonrada sıradaki gelene kadar koltuklarında rahatça oturmalarını sağlayan bir süreç haline geliyor. Soma yaşandığında Enerji Bakanı Taner Yıldız ve Çalışma Bakanı Faruk Çelik’in durumu neydi?
Kamuoyu bu bakanların mutlaka siyaseten fatura ödemesi, istifa etmesi ya da azledilmesi gerektiğini konuşuyordu. Aradan aylar geçti; yine bir yandaş maden, yine felaket, yine açıklama yapan bakanlar aynı. O zaman neyi konuşuyoruz?
Eğer bir ülkede kanun üzerinde tepinenlerin yanına, bu yaptıkları kâr kalıyorsa, ölen öldüğüyle, kalanlar da açlığı ile savaşıyorsa, tüm olaylara rağmen yetkililer halen yerinde oturabiliyorsa boşuna gözyaşı dökmeyin…
Çünkü bu gittikçe çirkinleşen bir hale dönüşüyor. Birilerinin karşılıklı siyasi hesaplarla birbirine bağırdığı, ama hiçbir şeyin değişmediği, faturanın yine arada kalana çıktığı bir sistemin adı, sosyal hukuk devleti olamaz.
Suçlulardan ya da sorumlulardan hesap sorulamayan ve hesap vermedikleri düzene de demokrasi denmez. Biz bu kafayla yine ağlarız; sonra unuturuz; yeni bir acı yaşandığında yine nutuklar atarız. Ama birileri hep ölür.
Peki şimdi soruyorum size: Bir sonraki adres ne?
FACEBOOK YORUMLAR