Türkiye’nin ekonomik gündeminde ne var? Öncelikle ciddi bir geçim sıkıntısı yaşandığını ve enflasyonun bunu her ay biraz daha kronik bir hale getirdiğini biliyoruz. Baskı o kadar arttı ki, maaşlara yönelik bir düzenleme gündeme geldi.
Nasıl bir manzara ortaya çıkacak bilmiyoruz ama memur maaşlarından emeklilere kadar herkese bir artış yapılacağı artık kesin bir dille telaffuz edilmeye başlandı. Bunun bütçe üzerinde etki yapacağını da biliyoruz.
Daha kötüsü verdiğiniz oranın işe yaraması için enflasyonun ve hayat pahalılığının dizginlenmesi gerekiyor. Buna yönelik çok da ihtimal gözükmediğine göre verilen artışların bir aydan fazla dayanması güç gözüküyor.
Ayrıca ek bütçe diye nitelendirilen, neredeyse ikinci bir bütçe rakamının önümüze geldiğini de biliyoruz. Demek ki satın alma gücü ve yıpranma kamunun harcamalarında da kendini belli ediyor. Elbette israf ve gereksiz harcamalar meselesi ayrı bir tartışma konusu.
Şu ana kadar ürün fiyatlarının yanı sıra, vatandaşın yediği zam ve vergi artışları yeterince can yakıcı oldu. Peki ek bütçe bize ne getirecek? İşte ilginç yanı burada başlıyor. Ek bütçe görüşmeleri sırasında Plan ve Bütçe Komisyonu’nda konuşan Hazine ve Maliye Bakanı bir çıkış yaptı.
Dedi ki, tüm bu giderlere karşın, maaşlarda artışa gidilecek, yeni bir vergi konulmayacak ve mevcut vergiler de arttırılmayacak. Bunun böyle olmayacağını biliyoruz da, diyelim ki bir an için Bakan’ın taahhüdü doğru.
O zaman çok basit bir soru gündeme geliyor. Yapılacak bu harcamaların kaynağını nereden elde edeceksiniz? Şayet yeni zamlar gelmeyecekse, vergilerde artış söz konusu değilse, farklı vergiler de önümüze getirilmeyecekse para nereden bulunacak?
Ortadaki harcamanın boyutunun Suudi Arabistan gibi ülkelerden gelen swap ile giderilmesi mümkün değil. Ayrıca bunun kısa süre içinde bambaşka maliyetleri önümüze getireceğini bilmek için de ekonomist olmaya gerek yok.
Fakat bu çerçevede Bakan Nebati’nin sözlerine dönersek bir sonuç çıkarabiliyoruz. Mesela Bakan, enflasyonun düşeceğini, dolar üzerindeki baskının azalacağı tezi üzerine kurgulamış gözüküyor. Demek ki Suudi Arabistan ya da başka bir ülkeden gelecek para ihtimali belirdi.
Turizm ve ihracat gelirlerini de hesaba katarak fotoğrafı rötuşlama hesabı yapılıyor olabilir. Ama Bakan Nebati’nin yanıldığı yanlar var. Bunlardan birincisi bu paralar iane değil. Yüksek maliyetli ve kısa vadeli kullanılıyor. Bir kaç ay nefes almaya yarar sonra daha büyük bir baskı yaratır.
İkincisi dünyadaki parasal sıkışlaşma ve yükseltilen faizler bizim bu nefes alma süremizi kısalttığı gibi, TL aleyhine bozulmaları muhtemelen önümüze getirecektir. Üçüncüsü enflasyonun ana nedeni döviz kurundaki aleyhe trend değil.
Asıl üretimsizlikten ya da üretim süreçlerindeki hatalı yönler nedeniyle, hatta için ihtiyacını göz ardı eden ihracat politikası sebebiyle ve elbette ekonominizin açık noktasının yarattığı gerekçelerle enflasyon yediğinizi fark etmeniz gerekiyor.
Durum bu kadar açıkken enflasyonun düşeceğini, hatta dolar baskısının azalacağını nasıl söyleyebilirsiniz? Ya net hata noksan adı altında kaynağı belirsiz para ihtimali var demektir ya da bir ihtimal daha var.
Seçime kadar hesapsız para basmaya, sahte bir refah ortamı yaratıp seçime gitmeye, sonrasındaki faturayı da seçimden sonra düşünmeye odaklanılıyor demektir.
Yani ağır maliyetli bir faturayı, pansuman tedbirle önümüze koyup ya sonra acısını çıkaracaklar ya da iktidarı devrederlerse, gelene bırakacaklar. Bu söz, laf olsun diye söylenmemişse, yüksek ihtimalle geriye kalan seçenekler bunlar. Seç, beğen, al.
[email protected]
FACEBOOK YORUMLAR