İmalat Sanayi Satın Alma Yöneticileri Endeksi açıklandı. Oranlara bakarsanız düşüş var. Ekonomi yönetimini dinlerseniz de 50 baz puanın üzerindeki değeriyle güçlü bir büyümenin göstergesi sayılıyor.
Uzun uzun bu polemiği size anlatacak değilim. Çünkü PMI sadece bir örnek. Bir başka misal tüketici güven endeksi... İçinden işsizlik öngörüsünü çıkartıp 20 puan yukarı fırlatabiliyorsunuz. Böylece sıfır noktasının altında kalsa bile ortaya güven artışı çıkabiliyor.
Enflasyon öngörüsünden gerçekleşmesine, işsizlikten dövizdeki duruma, borsadan tarımdaki üretici fiyatları endeksine kadar hangi birini sayayım? Her biri açıklandığında televizyonların karşısına geçip, bunu yorumlayan insanlara şahit oluyorsunuz.
Elbette iyi (!) bir veriyse de hemen üzerinden başarı söylemleri sıralayan ya da sosyal medyadan mesaj yayınlayan Bakanlar... Şunun altını çizmek isterim ki, yanlış anlaşılmasın. Bir ekonomide gerek beklenti, gerekse de gerçekleşme rakamları önemlidir.
Fakat kritik soru şu: Ne zaman? Bunlar, gerçek durumla ilişkisi kopmamış, sahayı bilen insanlar yorumladığı vakit anlam kazanır. Gerçeği yok sayarak ya da haberdar olmak için onlarla konuşmaktan vazgeçerek, plazalarda ya da korumalı ortamlarda konuşanların analiz yapması mümkün müdür?
Türkiye’de yapılan tam da bu olduğuna göre mümkündür ama anlamlı değildir. Her veri açıklandığında bilhassa ekonomi kanallarına bağlanıp, sahayla ilgisini yitirmiş, çerçevesi resmi uçak ya da yaşadığı borsa binaları olan insanların, bunun üzerinden ekonomiyi yorumlaması sadece gülünç.
Beklentilerin ne anlattığını koca koca laflarla yorumlayan, yorumlarken Ankara’yı kızdırmamak için bilse de bilmese de yorumlarını şekillendiren insanların, bu haliyle toplumun fikir öncüleri olduğunu kabul etmek ne kadar olası?
Selam verip bir esnafa, KOBİ’ye girip çayını içmemiş, çalışanlarla ilişkisini fiziki değil, sosyal mesafede bile tutmakta sakınca görmemiş, hatta onları biraz hakir gören, işsize ‘neden’ diye sormadan suçu onda arayan, borçluya niçin borçlandığı konusunu sorup, derdini dinlemeyen, kısaca sahadan tamamen kopmuş ve ekonomiyi salt rakamlar üzerinden görüp, onu da bir iç hesapla yorumlayan insanlar ortaya doluştu.
Daha garip olan ise, yanılmalarına rağmen halka dönüp ‘aslında gerçek senin yaşadığın gibi değil’ masalını anlatıyorlar. Beklentiler ne anlatıyor?
Peki hiç dinlediniz mi; siftah yapamayan esnaf, iş bulamayan genç, tarlasında ürünü para etmeyen çiftçi, ücretsiz izne yollanan işçi, ayakta durmak için kıpırdamasına izin verilmeyen ama vergiden prime her türlü ödemesini yapması istenen iş insanı ne anlatıyor?
Sayfalara taşınan başarı hikayeleri kıymetlidir. Fakat ekonominin gerçeği bunlardan ibaret değildir. O başarı hikayelerini birilerine ilham versin diye aktarmak yerine, başaramayanlar başarısızlık duygusu yaşasın diye kaleme alanlar; portföylerini yönettikleri müşteriyi ürkütmemek için gerçekleri saptıranlar, iktidardan korktukları için mikrofon açıkken başka, kapalıyken başka konuşanlar ya gerçekleri söyleyin ya da söyleyemiyorsanız bari gerçekleri saptırmayın.
Beklentiler ne anlatıyor? Sokaktaki insanın ne anlattığını dinlemeden, onu anlamaya çalışmadan, bu sağırlar tiyatrosunun içinde üç maymunu oynayıp, koltuklarınızı ısıtacağınıza hiç olmazsa insanların dertlerini yok sayan tavrınızdan vazgeçin.
Çünkü işçisinden patronuna, esnafından memuruna, çiftçisinden işsizine kadar insanlar ayakta kalma mücadelesi verirken, onları yok sayarak okumaya çalıştığınız veriler ve beklentiler sadece yalan söylüyor. Üstelik kimseye faydası olmayan yalanlar.
[email protected]
FACEBOOK YORUMLAR