Çetin ÜNSALAN

Çetin ÜNSALAN

EKOPOLİTİK
[email protected]

Batıyoruz ve şahlanıyoruz korosu

26 Kasım 2021 - 09:37

Türkiye ekonomisinde, tıpkı siyasetinde olduğu gibi iki uç şu an ülkenin kemiklerini kırıyor. Bir tarafta iki gün öncesine kadar şahlanıyoruz, uçuyoruz, kaçıyruz diye anlatıp, sonra ekonomik kurtuluş savaşından bahseden bir kesim, öte tarafta dolar yükseldikçe batıyoruz diye haşkıran diğer kesim.

İnanın bana bunların birbirinden farkı yok. Türkiye ne batıyor ne de şahlanıyor. Sadece çok ciddi ekonomik sorunları var. Sorunların nedeni ve sorumlusu ise bizzat ülkenin yönetimi. Yıllardır yapılan yanlış tercihler, bilim dışılık, süreçleri yanlış okuma, uzun vadeli değil, gün kurtarma üzerine kurgulanmış bir anlayış bizi buraya getirdi.

Her şeyin bittiği ne kadar doğru değilse, Türkiye’nin kıskanılacak düzeyde bir ekonomik şahlanma içinde olduğu da o kadar gerçeği yansıtmıyor. Bir dönem finansçı kafasıyla ülkede ekonomi yorumlarken, memleketi ekonomi üzerinden iyimserler ve kötümserler olarak ayrılanlardan sonra yeni versiyon bu.

Oysa o zaman da dile getirdiğim gibi ekonomide iyimserlik ya da kötümserlik diye bir şey yoktur. Sadece gerçekçilik ve buna uygun geliştirilmesi, uygulaması gereken ekonomi politikaları vardır.

Hatta o süreçte iyimser ile kötümser ilişkisini, gerçekçilik üzerinden anlatmak için şöyle bir hikaye yazmıştım:

İyimser ile kötümser ortadaki bardak için kavgaya tutuşurlar. Bildik hikâye üzerine biri der ki ‘yarısı dolu, diğeri der yarısı boş’. Bu arada gerçekçi araya girer ve ‘bardak çatlak’ uyarısı yapar. Dinlemezler. Doluydu boştu kavgası devam eder. 

Gerçekçi yine uyarır: ‘Bardak çatlak’. Bunun üzerine ikisi birden gerçekçiye yüklenmeye başlar. Gerçekçi yine tekrarlar: ‘Bırakın kavgayı bardak çatlak.’ Kavga sürüp giderken, bardak ortadan ikiye ayrılır. Artık bardağın ne dolu tarafı vardır; ne de boş tarafı... 

İyimser gerçekçi olana dönüp ‘Senin yüzünden suyun yarısı gitti’ der. Kötümser geri kalmaz: ‘Şimdi bardağın yarısının boş olduğunu nasıl kanıtlayacağım’ diye çıkışır. Gerçekçi ikisini de karşısına alıp yanıt verir: 

Ne bardaktaki su çaredir kanmışlığına, ne de boşluk karşılığıdır sorunların. Göremediyseniz bardaktaki çatlağı ve almadıysanız önlemi, kim ne etsin sizin yarım bardak suyunuzla, diğer yarısında caka sattığınız bilimi. Akıl değil inat ise sorunlara aranan çarenin adresi, geberin susuzluktan inadınıza kurban gitti su ile kâsesi.”

Gördüğünüz gibi 2015 yılında yazdığım bir yazıda durumu anlatmak için kendimce kaleme aldığım bir öykünün üzerinden 6 yıl geçmesine ve sorunlar ağırlaşmasına rağmen doğru düzgün hiç bir şey yapılmadı.

Yapılmadığı gibi, bir inatlaşma ve sorunları görmezden gelmeyle, çözümsüz yaklaşımda bulunma gerçeği de değişmedi. Şimdi filmi başa sarıp, tekrar değerlendirirsek, ortada bir sorun varsa çözümü de bulunur.

Yeter ki hatalardan kaynaklanan faturayı göze alıp, ödemeye niyetlenin. Eş zamanlı olarak da doğru bir program ve planlama yaparak, herkesi ikna ederek, ayrıştırmayarak sürece dahil edin.

Çünkü hayat ne çözümsüzdür ne de hayal dünyasından ibarettir. Hayalperestlikle hayalleri olmayı karıştıranlarla, çözümü konuşmadan sadece sorun anlatanlardan uzak durum. Zira her ikisinin gölge oyununda dayak yiyen hep memleket olur.

Gelin siz gerçekçi olup, sorunu ve potansiyeli eş zamanlı görüp, Atatürk’ün mirası akıl ve bilim doğrultusunda memleketten yana tavır koyun. Elbette ‘yetki kimdeyse Süleyman odur’ ilkesini de unutmadan. Yani sorumluları da mazur görmeden; ülkenin asıl sahibi olduğunu bilerek.

[email protected]
 

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum