BDDK, inşaat ve enerji sektörlerinin alacaklarıyla ilgili bankalara sarı kart gösterdi. Zaten sorunlu olan ama 2018 yılının ikinci yarısında iyice bozulan dengelerle birlikte problemleri ayyuka çıkan bu iki sektöre ait şirketlerin sorunlu borcu 46 milyar TL... Yani eski parayla 46 katrilyon TL.
Bankaların bu alacaklarını artık takibe atması gereğine işaret eden BDKK, olası zararla karşı ayrılacak miktarların da arttırılması gereğine işaret etti. Şimdi elbette bu takibe alınan alacağın hepsi batmayacaktır.
En azından öyle umut ediyoruz. Fakat en az buna yakın henüz takibe atılmayacak potansiyel bir alacak olduğunu tahmin etmek de güç değil. Bu miktarın takibe alınması isteniyorsa, uzun süredir üzerinde uğraşıldığı ve artık tahsil edilme olanağının da güçleştiğini anlıyoruz. Arkadan, bilhassa kamu bankalarından daha ne kadar sorunlu kredi çıkacağını bilmemiz ise mümkün değil.
Öncelikle BDDK’nın bu tavrı artık sorunla yüzleşin mesajı verdiği için önemli. Bir anlamda da iktidara bu alanların daha fazla zorlanmaması gerektiğini ince bir şekilde anlatıyor. Lakin tüm teşvik politikalarımızın ve faiz tartışmamızın, reel sektörün kendisi zannedilen başta inşaat üzerinden yapılıyor olması ise insanı endişelendirmiyor değil.
Yani iktidarın bu mesajı doğru algılayıp algılamayacağı tartışılır. Bankalar günün sonunda bu alacakları zarar yazıp, Hazine üzerinden 82 milyona paylaştırır ve bir şekilde sıyrılır ama; biz bu parayı nasıl ödeyeceğiz onu bilmiyoruz.
Elbette hayatımıza yeni zamlar ve vergiler olarak yansıma potansiyelinden söz ediyoruz. Bunun da ötesinde bankaların yeniden sendikasyona çıktığı şu dönemde, hanelerine eksi yazacak bu haber, önümüzdeki süreçte finansmanı daha da pahalı hale getirebilir.
Tüketicisinden üreticisine kadar herkesin finansman bakımından zorlandığı bir süreçte, aslında yıllar içinde ekileni biçiyoruz. Tüm reel sektör algısını tek bir sektörden ibaret tutarsanız, tıptı eski yıllarda tek pazar bağımlısı olup, Rusya sallandığında batan firmalar durumuna düşersiniz.
Görüldüğü üzere önümüzdeki süreç bankaların kredi vermekten daha çok imtina edeceği, baskılansa da ‘sor alma’ kredilerini gündeme getireceği bir yapının ayak izlerinden bahsediyoruz.
Yani reel sektör de, vatandaş da artık kendi yağında kavrulacağı bir döneme giriyor. Aksi hayal kuranların sıkıntılara ekleneceği çok açık. Bu bankaların dolar bazında ihtiyaçlarını da tetikleyecektir.
Hepsini alt alta koyduğunuzda ise enerji sıkıntısından, elde kalan inşaatlar ve muhtemelen piyasaya düşen icralıklar üzerinden düşen rayiç bedellerden konuşabiliriz. Tüm bunlar sorunun tamamen ortaya çıktığı anlamına gelmiyor.
Ama şu bir gerçek ki artık mızrak çuvala sığmıyor.
FACEBOOK YORUMLAR