Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, medyanın önüne çıktı ve yeni vergi paketinin gerekçelerini anlatıyor. Öncelikle bütçesini iki katına çıkarmış bir ülke yönetiminin, vergiden önce yeni vergi paketine neden ihtiyaç duyduğunu anlatması gerekiyor.
12 trilyon TL’ye çıkmış bir bütçede, iki katına çıkan oyun alanı olmasına rağmen neden yeniden vergileri konuşuyoruz? Çünkü yılın başında açıklanan enflasyonun bile altında maaş vererek tüm çalışanlardan peşin vergi kestiğiniz, bütçeyi iki katı çıkararak da ciddi bir vergilendirme ortaya koyduğunuz ülkede para neden yetmedi?
Şimşek’e göre az kazanandan az, çok kazanandan çok vergi alınması hedefleniyor. Peki işe sürekli vergi borcu silinenler dururken, neden esnafın, üreticinin üzerine yüklenmeye devam ettiğini izah ederek devam etmesi gerekmez mi?
Eğer bir ortamda adalet duygusu kaçmışsa, orada niyetinizi anlatamazsınız. Önce adalet duygusunu zedeleyen konulara açıklık getirmeniz lazım. Tüm gerekçeyi EYT üzerine yıkan bir Bakan, aslında bakış açısını da ortaya koyuyor.
Çünkü meseleyi bir seçim ekonomisi sonucu gibi anlatıyor. Oysa ortadaki durumda erken emeklilik ya da ekstra bir hak vermek söz konusu değil. Ekonomiyi yöneten Bakan ya EYT meselenin aslını bilmiyor ya da anlamazlıktan geliyor.
EYT, bir hak vermek değil, gasp edilen bir hakkın iadesidir ve bir maliyet kalemi olarak anlatamazsınız. Bunu yeni vergilerin gerekçesi olarak hiç ortaya atamazsınız. Zira o zaman 1999 yılında yasanın hukuka aykırı olarak geri işletilmesinden doğan hak kayıpları gündeme gelir ve o yıldan bu yana kamunun kullandığı paranın ve faizinin de bu maliyet hesabına katılıp, düşülmesi ihtiyacı doğar. Yani borçlu çıkarsınız.
Bir başka deyişle borç almışsınız, 24 sene boyunca borcu ödememişsiniz, parayı kullanmışsınız ve şimdi ödeme yapma zamanı geldiğinde bütçenizdeki maliyetinden mi söz ediyorsunuz? Bu başka bir kurnazlığa girer.
Büyük bir verimsizlik içinde olan bütçe kullanımını makyajlamak için, insanların açlık seviyesinin altında çalışmasını makul göstermeye çalışmak ve 19 bin TL olan açlık sınırının 2 bin TL altındaki ortalama ücret haline gelmiş bir asgari ücreti pazarlarken, dünya ortalamasının üzerinde olduğunu söylemek de aynı bakış açısının ürünüdür.
Ayrıca sizin insanların cebine kaç TL koyduğunuzun önemi yok. Onların bu parayla satın alma güçleri doğrultusunda neye ulaşıp ulaşmadığının hesabı esastır. Reel sektör açısından maliyeti yüksek mi? Evet…
Ama burada ücreti alana değil, o ücret üzerinden vergi prim isteyen kamu yönetimine dönüp bunun nedenlerini sormanız gerekiyor. Türkiye’nin ekonomik sorunları var. Bugüne gelirken hiçbir çıktısı sürpriz olmayan bir sonucu iliklerimize kadar yaşıyoruz.
Bunda önceki bakanlık dönemlerinde ortaya koyduğu yanlış tercihler adına Mehmet Şimşek de bir numaralı sorumlulardan biridir. Bu sorumluluklarının hesabını vermeden, dönüp insanlara fatura kesmek, hatta geçinilmesi mümkün olmayan rakamları, iyi para veriyormuş edasıyla anlatmak, en azından sınırı aşmaktır.
Serseri paraları yabancı sermaye, baz etkisiyle düşen gerçekçi bulunmayan enflasyonu dezenflasyon, ücretleri rakam bazında yüksek olarak nitelendirip, sonra yaşamaya mecali kalmayan işletmelere, insanlara dönüp ekonomi anlatıyorsanız, sonuçta elinize tek bir çıktı gelir. Kayıt dışı ekonomi…
Yani dün yaptıklarınızın çıktısını bugün nasıl yaşıyorsak, bugünkü yanlış tercihlerin de çıktısını yarın yaşarız. Çünkü bakış açısı rakam tutturmak üzerine ve bahanelerle bunu makyajlayan bir tavır var. Dert ekonomiyi düze çıkarmak değil, rakam elde etmek. Yine yanlış yapıyorsunuz. Bunu da üçüncü bakanlık döneminizde tartışmayacaksak, artık ekonominin içinden insanı çıkarmayı ve gerçekleri gölgelemeyi bırakın.
[email protected]
FACEBOOK YORUMLAR