Çetin ÜNSALAN

Çetin ÜNSALAN

EKOPOLİTİK
[email protected]

Atlar akıllanırken otomotiv

28 Ocak 2021 - 15:09

Dünya Davos’ta ekonomik anlamda büyük sıfırlamayı tartışıp, dijitalleşmenin üzerinde dururken, konu eş zamanlı olarak Türkiye’nin de gündeminden düşmüyor. TÜSİAD tarafından online düzenlenen ‘Dijital Türkiye Konferansı’ da bu kapsamda gerçekleşti.

Hakkını verelim en baştan beri TÜSİAD bu konuyu iyi takip eden sivil toplum örgütlerinden biri. Erol Bilecik döneminde başlayan, oluşturulan kadrolarla önemli bilinçlendirme hamleleri yapan, Simone Kaslowski Başkanlığı’nda da devam ettirilen bu yaklaşımı onların nezdinde tebrik etmek gerekiyor.

İşin hakkını teslim ettikten sonra tekrar dönelim konferansa... Organizasyonda konuşan Otomotiv Sanayii Derneği Başkanı Haydar Yenigün de sektör özelinde bu konuda önemli değerlendirmelerde bulundu.

Fakat tüm bu konuşmasının içinde bir nokta var ki dikkatimi çekti. OSD Başkanı, son yıllarda telekomünikasyon sektöründe ihtisaslaşan ve elektronik dünyada para kazanan şirketlerin sektördeki üreticilere rakip konumuna geldiğini belirtti.

Tespit doğru, ama katılmadığım bir vurgusu var. Şöyle diyor Haydan Yenigün: “Otomobil yapma hevesine girdiler ve tabii ki bunların tamamı elektrikli ve otonom araçlar.”

Diyeceksiniz ki doğru; bunun neresine katılmıyorsun. Elbette sektörel endişeler içinde olayları farklı yorumlamak mümkün. Belki kendi adlarına haklılık payı da bulunabilir. Ama yanılgı şu ki, bu şirketler otomobil yapma hevesine girmediler.

Meseleyi böyle algılamak, çok büyük bir dönüşümü kaçırmak anlamına gelir. Bilhassa Tesla ile ön plana çıkan, uzaya gönderilen otomobille pazarlaması yapılan bir fotoğraf içerisinde konu yeterince anlaşılmıyor.

Bu şirketlerin otomobil umurlarında bile değil. Nereden mi anlıyoruz? Daha önce de kaleme aldığım bir konu vardı. Tesla’nın lityum madenciliğine soyunması... Bunun elektrikli araçlar adına batarya adına önemli bir atılım olduğunu dile getirmiştim.

Fakat o açıklamada Elon Musk’un bir ifadesinin de özellikle altını çizmiştim ki, tam da bu konuyla ilgili bir noktaydı. Musk, lityum madenciliğine girmelerinin nedeni açıklarken, rekabet edebilirlikten bahsediyordu ama şu ifadesi gerçek niyeti ortaya koyuyordu. ‘Hedef 25 bin dolara, fiyatı ulaşılabilir bir otomobil satmak ve bunu isteyenlerin alabileceği rakamlarda tutmak.”

Peki neden? Acaba OSD Başkanı’nın belirttiği gibi otomobil üretme hevesine mi girdiler. Kesinlikle katılmıyorum. Çünkü geleceğin ekonomisinde geleneksel sektörlerin değil, verinin hakim olacağı bir pozisyon ortaya çıkacak.

Şayet ulaşılabilir fiyatlarla bir otomobil üretirseniz ve o otomobil akıllı teknolojilerle bezenmişse, veri toplamak adına kritik bir avantaj elde edersiniz. Yani bu şirketlerin derdi otomobil ya da makine üretmek değil. O ürünü çok kişinin kullanmasını sağlayarak, oradan elde edilecek veri ile ekonomi yaratmak.

Meseleyi bir ürün rekabeti çerçevesinde görürseniz, konuyu kaçırırsınız. Üstelik gelecek kuşakların eğilimlerine baktığınızda otomobil sahipliği onlar adına bir anlam teşkil etmiyor. Uber ve benzeri yapılanmalar bunun için ortaya çıktı. Onların da derdi araç kiralamak ve para kazanmak değil, buradan elde edilecek veriyle ekonomi yaratmak.

Geleneksel bakış açılarıyla meseleyi yorumlarsanız, konuyu anladığınızda aradaki fark açılmış olur ve ne ile rekabet ettiğinizi bile unutursunuz. Çünkü teknolojinin devreye girdiği her çağda bu yaşanmıştır.

Örnek mi? 1903 yılında Henry Ford kredi talebiyle bankaya başvurur. Otomotiv sektörünün geleceğini göremeyen banka müdürü, ekspertizinde şöyle bir ifade kullanır: “Atlar her zaman kullanılacaktır. Otomobil ise ancak geçici bir moda olabilir.”

Öyle mi oldu? Bugüne dönersek meseleyi nasıl yorumlamamız gerekiyor? Otomobil üretme hevesi olarak değil. Atlar otomobil oldu da şimdi akıllanıyor. Banka müdürü nerede?

[email protected]

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum