Ekonomide gerçekle yüzleşip, çözüme geçme aşamasından hızla uzaklaşırken, bir yanda hayalperest yaklaşımlar, öte tarafta paniğe kapıldıkça akla mantığa aykırı uygulamalar ile garip bir performans sergileniyor.
Ne yazık ki iş dünyasının içinde de ‘belki’ umuduyla bu saçmalık hale gelen yaklaşımlara destek vermeye devam edenler var. Muhtemelen kendi işletmelerinde Bakan’ın söylediklerini yapmıyorlar ama kamuoyuna açıklama yaparken destekleyici mesaj vererek, belki de finansal okuryazarlığı eksik bazı işletmelerin mağdur olmasına sebep oluyorlar.
Enflasyonun düşüşünde üretimi değil, baz etkisinden medet ummak bir yanda, baskıladıkça serbest kur uygulamasını sabit kura çevirip devalüasyon riskini arttırma öte yanda, işsizliğin iliklere kadar hissedildiği ortamda işsizliği düşürme bir tarafta, artan gıda fiyatlarının nedenini fırsatçılara bağlama öte tarafta ülke, yönetim nezdinde acayip bir ruh haline büründü.
Herkes sorunların farkında, ortaya konulan çözümlerin eski siyasilerin tabiriyle pansuman tedbir olmaktan bile uzak yapısıyla, sanki uzay boşluğuna salınmış gibi hayatın içinde sürüklenip gidiyor. Bu ümidini kesmişlikten kaynaklanan büyük sessizlik ise, ekonomiyi yönetmeye çalışan ama hata üstüne hata yapan anlayışa da ilginç bir cesaret veriyor. Ya yaptıklarının doğru olduğunu zannediyorlar ya da ‘bugünü de atlattık’ duygusu içinde laf olsun diye beyanat veriyorlar.
İhracattan medet umup, üreticinin artan maliyetlerini görmezden gelip, ihracatçıdan gelir bekleyip, KDV alacaklarını ödemeyip, sonra da getirdikleri ihracat gelirlerine el koyuyorlar. Yetmiyor, girdileri ve borçları dolarla olan bir reel sektöre hesaplarını da TL’ye çevirmeleri konusunda baskı yapıyorlar.
Kur garantisi kapsamında ihtiyaç halinde destek beklenince de ‘size mağdur etmeyeceğiz’ deyip sırt sıvazlıyorlar. Sanki daha bir kaç ay önce etmemişler gibi… Fakat ne yazık ki ekonomi yönetimi yetinmeyi de bilmiyor.
İhracat gelirlerinin yüzde 25’inin Merkez Bankası’na TL olarak bırakılmasının ardından, şimdi yeni bir haber daha ortaya çıktı. Reuters kaynaklı habere göre bu oranın yüzde 50’ye çıkarılmaya hazırlandığı söyleniyor.
Yani ailesinin geçimini sağlayan bir bireyin maaşının yarısına bankanın el koyduğunu düşünün. Aslında yapılanın bundan hiçbir farkı yok. Yüzde 25 zaten yeterince akıl dışı ve zarar verici değilmiş gibi, şimdi de gelirin yarısına müdahale etme sesleri yükselmeye başladı.
Tekrar hatırlatayım ki bu para net kazanç değil. Yani getirilen cironun bir bölümüne el koymak, o işletmenin gelir / gider dengesi içinde yüzde 25’ten fazlası eder. Zaten likidite sorunu yaşayan şirketlere yapılan uygulamada şimdi söylendiği gibi yüzde 50’ye çıkılırsa, buradan Avrupa bankalarına göçen şirket hesaplarına şahit oluruz.
Daha önce de belirtmiştim. Biraz daha zorlarsanız da şirketler merkezlerini yurtdışına aktarırlar; o zaman vergiden, istihdamdan, ihracat gelirinden ve ihracat cirosundan da mahrum kalırsınız. Ateşle oynamayın. Çok zorluyorsunuz; ekonomi böyle yönetilmez.
[email protected]
FACEBOOK YORUMLAR