Asgari ücret görüşmelerinde gözler ikinci toplantı olan 18 Aralık tarihine çevrilmişken, yandaş diye tabir edilen embedded kanallarda ilginç ve bir o kadar da tehlikeli bir tavır sergileniyor.
Geçtiğimiz günlerde, bunların en embedded olanında bir açık oturum programına denk geldim. Dev ekrana olası asgari ücret fiyatlamaları konulmuş ve uzman olduğu belirtilen isimler de konuyu değerlendiriyor.
Ücretlerin hayat şartlarına yetmediğini kabul etmişler ama bir farkla. Bunlar tamamen, fırsatçı ve para hırsı ile gözü dönmüş işletmelerin ya da kişilerin fiyatları aç gözlülükle yukarı itmesinden kaynaklanıyormuş.
Meseleye mutlaka devletin el atması gereğine işaret edilirken, yukarı yönlü bir iyileştirmenin ne kadar elzem olduğunu dile getiriyorlar. Yani enflasyonun da, düşen satın alma gücünün de tek sorumlusu, bu kötü niyetli kişiler gibi bir algı operasyonu yapılıyor.
Kiralara da raftaki ürün fiyatlarına da değiniliyor, ama ‘zam Allah’tan’ uçukluğu tutmayınca, şimdi de vatandaşı birbirine kırdırmanın telaşına girmiş gibi gözüküyorlar. Yani bu ülkeyi yöneten, bütçeyi iki yıldır yılın yarısında bitiren, bu sene üç katı büyüttüğü bütçenin gerekçelerini anlatmayan ekonomi yönetiminin konuyla hiç ilgisi yok.
Ekonominin kötü yönetilmesinin, enflasyonu arttıran en önemli kalemin vergiler olmasının, satışlar düşerken ev fiyatlarının artmasının engellenmemesinin hiçbir etkisi yok sanırım. Gerçek olmayan bir enflasyon üzerinden insanlara maaş artışı verilmesinin, işverenin tamamen yalnız bırakılmasının, 128 milyar dolar harcayıp, rezervleri eksi 51 milyar dolara düşürülmesinin, işsizin işsiz sayılmazken, aynı zamanda kendisinden sağlık primi istenmesinin etkisi de yoktur bu durumda.
Bir dönem de enflasyonun tüm dünyanın sorunu olduğunu anlatmaya çalışıyorlardı. Ama dünyadaki enflasyonun kovid dönemindeki parasal genişlemeden ve zenginlikten, enerji fiyatlarından, ki orada da enerji çeki verilen bir yapı olduğundan, bizimkinin ise üretimsizlikten ya da üretim maliyetlerinden kaynaklandığını, büyümemizin bile tüketim ile olduğunu atlayıverdiler nedense.
Faiz sebep enflasyon sonuç teorisinin yarattığı tahribat ve yanlışlar dizisini nedense hiç görmüyorlar. Hatta bir ara Almanlar, Amerikalılar, İngilizler sefalet içinde yalanını bile söylediler. Oysa bakın son bin araştırma Avrupa’nın 100 avroya doldurduğu sepetin bizde sadece 36 avro karşılığında TL ile dolduğunu ortaya koyuyor.
Buradan bakarsanız, ne kadar zengin olduğunuzu düşünürsünüz. Elbette Avrupalı TL harcıyorsa... Doğru kriter ise TL ya da avro yerine, birim dediğinizde ortaya çıkıyor. Avrupalı’nın 100 birime doldurduğu sepet ya da aldığı hizmet, bizde bin 80 birime edinilebiliyor. Yani onun yüzde 10’unu kadar satın alma gücüne sahibiz.
Fakat beyler çıkmışlar şimdi televizyona, tüm suçun işverende, esnafta, yani vatandaşta olduğunu anlatmanın derdine düşmüşler. Şaşırtıcı çünkü akıl dışı, tehlikeli zira doktorları suçlayarak başladıkları sürecin nerelere ulaştığını hepimiz biliyoruz. Ayıptır; yapmayın.
[email protected]
FACEBOOK YORUMLAR