Yılın sonuna doğru yaklaşırken ekonomik sorunların gölgesinde asgari ücret tartışması alevlendi. 2 bin 825 TL olan asgari ücret 2021’in dördüncü ayından beri açlık sınırının altında seyretmeye devam ediyor. Son açıklanan araştırmalar da yoksulluk sınırının ilk kez 10 bin TL üzerine çıktığını bize gösteriyor.
Bu gerçekten yola çıkarsak, Türkiye’deki nüfusun yüzde 80’inden az olmamak kaydıyla büyük bir bölümünün yoksulluğun altında yaşadığını söyleyebiliriz. Bazıları bunu hissetmiyor olabilir. Fakat kredi ve kredi kartlarıyla bu sorunu şimdilik ötelediklerinin farkına vardıklarında çok geç olacak.
Son günlerde yeni asgari ücretin 3 bin 500 TL net olarak belirleneceğine dair bir kamuoyu oluşturulmaya başlandı. Bu birincisi enflasyonun resmen yüzde 30’un üzerinde seyrettiğinin kabul edilmesi anlamına da gelecek. Ayrıca bu rakamın da bugün açlık sınırının 3 bin 100 TL’yi aştığını düşünürseniz kaderi, bir öncekinden farklı olmayacak, gelecek yılın ilk çeyreğinde yine anlamsızlaşacaktır.
Öte yandan başlatılan bir kampanya da bugün bile vergilerin kalkması halinde çalışanların eline asgari ücret olarak 3 bin 577 TL geçeceğini net bir biçimde kamuoyuna duyuruyor. Elbette bu sadece vergi kesintisi yapılmaması halinde. İşin içine sigorta primini de koyduğunuzda işverene maliyeti her 2 TL için 1 TL’dir. Yani işveren verdiği maaşın yarısını kadarını da devlete ödüyor.
Şimdi bu gerçekten yola çıkarsak, yeni belirlenecek asgari ücrette sınırı nereye koyacağız? Eğer işverenin yükümlülüklerinden fedakarlık yapmıyorsanız, birinci öncelik vatandaşın rahatlatılması olmasına rağmen, sonuç almanız mümkün değil ve işsizlik artacak gibi gözüküyor.
Biz bu şartlarda asgari ücreti tartışırken, dünyada eş zamanlı bir gelişme daha oluyor. İstihdamda büyük bir dönüşümün geleceği zaten açık. Ama endüstriyel robotlardaki nüfus artmaya devam ediyor.
Bazıları gelişmiş ülkelerde yaşlı nüfustan dolayı bunun ön plana çıktığını söyleyebilir. Ama istatistikler bize meseleyi böyle anlatmıyor. Aksine dünyada endüstriyel robot talebinde önü Asya çekiyor.
Hatta nüfus bakımından dünyanın en kalabalık ve yönetim zorluğu, istihdam ihtiyacı olan ülkesi Çin, dünya robot nüfusunda açık ara önde gidiyor. Toplam endüstriyel robot sayısı 1 milyona yaklaşan Çin, 2021 yılında yeni robotların yüzde 44’ünü nüfusuna geçirdi.
İş burada da bitmiyor. Asya, endüstriyel robot pazarının gözdesi. O kadar ki 2020 yılında hatta geçen toplam endüstriyel robotların yüzde 71’i bu pazara satıldı. Asya ülkelerinin nüfus yoğunluğunun dünya nüfusunun içindeki payı da malum.
O zaman burada bir çelişki ortaya çıkmıyor mu? Endüstriyel robotlarla, dijitalleşmeyle insanların işlerini kaybedeceği çarpıtması ortaya atılmışken, endüstriyel robot pazarının en büyük müşterisi de istihdam yaratmak zorunda olan, nüfusu fazla Asya ülkeleri ise durum ilginç demektir.
İşte işin bam teli burası… Ekonomik dönüşümle kimse işini kaybetmediği gibi, daha fazla iş alanı açılacak ve sadece verimlilik adına eski tabirle ameliye dediğimiz işler robotlara geçecek.
İnsanlar ise farklı ve yeni meslek dallarında istihdam edilecek. Bunun için gelecek kuşaklarda eğitimi, mevcutlarda da mesleki beceri arttırımını konuşmak, buna yönelik politikalarla kalabalık değil, nitelikli insan kaynağı yaratmak gerekiyor.
Peki biz ne yapıyoruz? Asgari ücreti açlık sınırının biraz üzerinde belirleyip, üç dört ay içinde altında kalmasını sağlayacak, günü kurtaracak, bu haliyle verildiğinde de işveren tarafından maliyeti karşılanamayacak bir maaş üzerinden meseleleri tartışıyoruz.
Sizce bu maliyetlerle işveren insanlara asgari ücretten fazla para teklif eder mi? Yetmedi; asgari ücret maliyetleri bu haldeyken yeniden insan istihdam eder mi? Yetmedi… İnsanlar açlık sınırında dolaşan bir rakamla çalışmayı kabul eder mi?
İnanın hepsinin yanıtı açık. Ama şu da açık ki, bu kafayla yeni ekonomiyi ve onun getirdiği yeni meslekleri dikkate almadan ithalatı göz ardı etmiş ihracat rakamlarıyla kendinizi kandırmaya devam ediyorsanız, nitelikli çalışan ya verdiğiniz parayı beğenmez ya da en nitelikli haliyle yurtdışına kaçar. Sanayiciniz de burada ara eleman diye kıvranır.
Bitmedi; bu sistemi robot eğilimleri üzerinden okuyamazsanız, gelecekte de ya üretemeyecek ya da üretse de yine para kazanamayacak ülkeler liginde olmayı kabullenmişsiniz demektir. Peki o zaman asgari ücretin ne kadar olduğunun önemi kalıyor mu?
Asgari ücret bugünün meselesi. Onu çözüp insanları ve işverenleri rahatlatmadan yarının dönüşümünü sağlayamazsınız. Dış ticaret dengesi ve cari açık meselesi de, çaresizleşen Merkez Bankası’nın inanmadan sığınacağı pembe bir hayal olarak kalır. Değişmek için bir şey yapmak lazım. Oturduğunuz yerden lafla değişim gerçekleşmez. Şunu bir anlayamadınız.
[email protected]
FACEBOOK YORUMLAR