Çetin ÜNSALAN

Çetin ÜNSALAN

EKOPOLİTİK
[email protected]

Asgari akıl tutulması

29 Haziran 2022 - 06:45

Enflasyonu gerçek olmayan bir ülkede, açlık sınırının altında verilmesi muhtemel, yoksulluk sınırının yakınından bile geçmeyen ve her iki kişiden birinin köle gibi çalıştırıldığı ücretin adıdır asgari ücret.

Ve şimdi daha insanların cebine girmeden açlık sınırının altında ezilen, yılın yarısı geldiğinde 2 bin 140 TL altında kalan bu rakamın arttırılmasıyla ilgili yapılacak toplantıyı ülkede müjde diye duyuruyorlar ve herkes gözlerini çevirmiş oradan ne çıkacağını bekliyor.

Üstelik yapılan bütçe, yılın yarısı gelmeden tükenmiş, yeni bir bütçe yapılarak, yılın ikinci yarısında söylenenin aksine zam furyasının geleceği alenen belliyken. Bu haliyle asgari ücret, ancak yeni yapılacak zamları ödemesi için vatandaşın cebine para koymak anlamına geliyor.

Yani insanların geçinememesi, açlıkla mücadele eder hale gelmesi, giderlerinin her geçen gün hızla artması, ama bu artışa rağmen üretici fiyatlarıyla tüketici fiyatları arasındaki makasın da açılarak, yeni zamları ya da işsizliği haber veriyor olması da kimsenin gündeminde değil.

Ortadaki bu garip tablo, tam anlamıyla asgari bir akıl tutulmasını işaret ediyor. Asgari ücretin altında, yevmiye usulü çalışanlardan emeklilere, işsizlerden emeklilikte yaşa takılanlara, siftah yapamayan esnaftan, tarlasını biçemeyen çiftçiden geçinemeyen memurlara kadar geri kalan kesimin durumuna girmiyorum bile.

Şimdi soruyorum; nasıl bir asgari ücret zammı gelecek ve bu asgari ücret artışındaki kriter yine kimsenin inanmadığı enflasyon oranı mı olacak? Yine soruyorum; bu artışın külfeti nasıl karşılanacak?

Yine soruyorum; her iki çalışandan biri asgari ücret almaya devam mı edecek? Yine soruyorum; ülkede yoksulluk sınırında maaş alan insan sayısının bile çok küçük bir oranda olması kimseyi mi rahatsız etmeyecek?

Yine soruyorum; asgari ücretin ortalama ücret haline gelmesini, taşeron sisteminin çalışma yaşamının kendisi haline dönmesini, memurlar yerine sözleşmeli personelle hak kayıplarının ortaya çıkmasını, pandemine işsizlik fonundan alınan yaklaşık 60 milyar TL’nin yerine konulmamasını; yılın yarısında bütçenin bitme gerekçesini sorgulamayacak mısınız?

Asgari ücrete gelecek zamla, işverene daha çok yük bindirip ne zaman işsiz kalacağınızın endişesini taşıyarak, karın tokluğuna bile diye tarif edilemeyecek rakamları alıp, ‘büyüdük’ teranelerini dinlemeye devam edip, ama iddia edilen refahtan alınamayan payı masaya koymayacak mısınız?

Peki ya işverenler? Ülkede sürekli kısıtlı bir kesimin imtiyazlı gibi desteklenmesini, reel sektör algısının konuttan ibaret tutulmasını, ihracat gelirlerinin, yani cironun yüzde 70’ine el konulup, bir ay boyunca döviz almayarak döviz açık pozisyonunuzdaki riskin arttırılmasını gündeme getirmeyecek misiniz? Hiç darılmaca, gücenmece yok. Gerçek olan şu:

Bu ülkede ekonomi yok; rakamlar var. İş dünyası yok; birileri var. Çalışma barışı yok; işine gelirse düzeni var. Bu ülkede patronla işçi birbirine karışmış, işçi patronun parasını harcıyor ve hesap sorulunca kızıyor. Ülkede tüm bunları düşününce var olan tek şey; akıl tutulması…
[email protected]
 

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum