İşsizlik bu ülkenin en büyük problemlerinden biri. Fakat TÜİK’e bakarsanız halen tek hanede bir işsizlik oranı ile yaşıyoruz. Orta Vadeli Program’a dönüp g öz atıyorsunuz, orada yılda 900 bin kişiye iş bulacağımız anlatılıyor.
Hiç kimse de şunu sormuyor. Tek haneli bir işsizliğiniz varsa, bu kadar istihdamı nasıl bulacaksınız? Öyle ya herkes iş güç sahibi ise sadece üniversiteden mezun olanları bile dikkate alsanız, üzerine çıkarak yeni çalışan bulmak durumundasınız. Nasıl olacak?
Elbette durum böyle değil. Ayrıca yüzde 5 büyüyerek 850 bin üniversite mezunundan 500 binine iş bulabilen bir ekonominin, yüzde 4,5 büyüyerek 900 bin kişiye iş bulabileceğinin söylenmesindeki matematiksel çelişkiye bile girmiyorum.
Peki bunları hangi koşullarda yapacaksınız? Üreticinizin ya da ticaret erbabınızın ayakta kalmakta zorlandığı, hem dünyadaki hem ülkedeki koşulların firma kapatmalarının önünü açacağının şüphe götürmediği bir ortamda.
Oysa gerçekler bambaşka. Ekonomi yönetimi bir takım istatistik oyunları ile işsiz sayısını düşük gösterebilir. Firmalarımızın hepsinin son derece iyi durumda olduğunu söyleyebilir. Lakin asıl meseleyi çözmek için işsizliği doğru okuması gerektiğini düşünmezse, tüm ülkeyi perişan eder.
Önce şunu sorgulayın. Bir insan neden çalışır? Günün sonunda evine ekmek götürmek, insanca yaşayabilmek ve bu arada yapabiliyorsa kendisine ve çocuklarına bir gelecek inşa etmek için. Peki ülkede bunu kim yapabiliyor?
Nüfus içindeki payı yüzde 5’i aşmayacak bir kesimi dışarıda bıraktığınızda neredeyse 80 milyon insanın bunu hayal bile edemediği bir ortamda yaşıyoruz. Tanımı buraya koyduğunuzda sadece istihdamdan bahsedemezsiniz.
Evine ekmek götüremeyen ya da götürme güvencesi kalmayan çiftçisinden emekliye, sanayicisinden esnafına, işçisinden memuruna, işsizinden öğrencisine kadar herkesi bu tanımın içinde değerlendirmeniz gerekir.
Prof. DR Osman Altuğ’un çok sevdiğim bir sorgulaması vardır. Der ki: İşsiz adamın enflasyonu kaçtır. Hemen söyleyeyim en az yüzde 100. Çünkü yaptığınız her fiyat artışı, onun yaşamında karşısına yüzde 100 maliyet olarak çıkar. Zira geliri yoktur.
Yine Tülay Hergünlü’nün ‘İşsiz’ isimli bir kitabı vardır. Orada ‘bir işsiz ne yaşar’ sorusunun yanıtını yaşanmış örneklerle ortaya koyar. Bu iki gerçekten yola çıktığınızda, şu anda bir işi olan herkesin işsiz olduğunu söylemek gerekiyor.
Günün sonunda insanlar ani çıkan bir sağlık maliyetini bile karşılamaktan, damı aksa damını aktarma gücünden yoksunsa; evine alacağı bırakın erzakı ekmeğin bile hesabını yapacak noktaya geldiyse, maaşı kirasını bile karşılayamıyorsa, bankalara borcunu ödeyemiyor ve yeniden yaşamak için krediye ihtiyaç duyuyorsa sıfatının hiçbir önemi kalmıyor.
Bu ülkede çiftçi, emekli, memur, sanayici, esnaf, işçi, çalışan herkesin işsiz olduğunu görürsünüz. Şayet bunu görmemekte ısrar eder; halen rakam tutturmak için istatistik oyununa devam ederseniz, oradan ne bir çözüm, ne mutlu bir toplum, ne asayişi temin edilmiş bir ülke, ne kayıt dışı problemini halletmiş bir piyasa ne de zorlukların maliyetini yüklenecek bir millet bulamazsınız.
[email protected]
FACEBOOK YORUMLAR