Uzun zamandır herkesin aklında da, dilinde de aynı soru: Dolar ne olacak?
Her ne kadar yetkililer bu soruyu sormanın bile sakıncalı bir davranış olduğunu söyleseler de, sokağın gerçeği bu.
Oysa bu sorunun yanıtı çok ortada. Eğer sizin 434 milyar dolar pozisyon açığınız varsa, üretip ihracat yapmak için bile dolara ihtiyaç duyuyorsanız, reel sektörünüzün borçları ürkütücü noktadaysa, yıllık cari açık finansmanıyla birlikte borcu döndürmek için ortalama 150 ile 200 milyar dolar nakit bulmanız gerekiyorsa yanıt bellidir.
Günlük dalgalanmaların, yani gevşeyip çıkmaların fotoğrafı bir yana, dolar basamadığınız ya da mucize bir icat yapıp dünyanın tek satıcısı haline gelemediğiniz sürece dolar yukarı yönlü seyrini devam ettirecektir.
Siz bu noktaya gelene kadar hiçbir şey yapmadıysanız da, bugün birilerinin sizi köşeye sıkıştırmasına engel olamazsınız. Ama normal şartlar altında bile, yani hiçbir olumsuzluk olmasa dahi durum iç açıcı değil.
Çünkü bağımlı hale getirilen ekonomi, dünyadaki gelişmelerden de direkt etkileniyor. Mesela Trump’ın zaferi olarak nitelendirilen ABD’de vergi ve istihdam tasarısı… Şu an itibariyle Temsilciler Meclisi’nden de geçti ve Başkan’ın onayına kaldı. Yani kabul edildi sayılır. Teklifi veren Trump…
‘ABD’nin vergi uygulamasından bize ne’ diyenleri duyar gibiyim. Ne yazık ki durum hiç de öyle değil. Sunulan teşviklere ve aba altından gösterilen sopalara baktığınızda, işin hem finans tarafında, hem de reel sektör bazında ABD’ye dönüşün hızlanacağı görülüyor.
Yani dünya ekonomisindeki riskli ortamda zaten güvenli limana sığınan ve sığlaşan para, bu şartlarda evine çok daha rahat ve hızlı dönebilecek. Reel sektör bazında da, firmalar uluslararası piyasalarda finansman yönetimi kapsamında değerlendirdikleri paralarını ABD’ye geri getirmek isteyecektir.
Sözün özü şu: Artık dolar daha pahalı… Türkiye’nin de içinde bulunduğu gelişmekte olan ekonomiler için çok tatsız bir süreçten bahsediyoruz. Zaten daralan para hacmi, FED’in faiz arttırımları, bilanço daralması, dünya pazarındaki daralma önümüzdeki süreçte, sermayedarı daha fazla içe kapatacaktır.
İşte tam bu aşamada, borçlu ekonomisini döndürmek zorunda olan bizim başını çektiğimiz ülkeler, eğer parasal genişleme zamanında bu parayı üretim için değil, tüketim için kullandıysa ödeyeceği bedel daha da ağırlaşacak.
Para bulamayacak, bulsa da daha maliyetli olacak. Bence 2018’in arifesinde bizim için en tatsız haberlerden biri bu. Zira bu fotoğrafta dolar karşısında TL daha çok değer kaybeder, bu enflasyonu yükseltir.
Akabinde alım gücü tamamen yitirilir ve iç piyasa bugünkünden daha daralan hale gelir. Yani hem işsizlik, hem enflasyon gerçeğini yaşarız. Ortaya çıkan resim de faiz yükseltme baskısını arttırır. Baskıya boyun eğersek faiz sarmalına gireriz; eğmezsek de döviz kuru alır başına gider. O da yine enflasyon başta olmak üzere tüm ekonomiyi olumsuz etkiler.
Neticede zaman aleyhimize işliyor ve biz gerçekten sorunlarımızı kabul edip, çözümleri konuşmak yerine, meydanlarda atılan başarılı ekonomi palavrasına ait nutukları dinliyoruz.
Yazık… Anlaşılan o ki, yakında önce ‘dış güçler’ başlığına bakıp, ardından çare olmadığı görülünce de yeni bir ‘kandırıldık öyküsü’ dinleyeceğiz. Gelin bunun yerine daha da geç olmadan sorunları kabul edip, ne yapılabileceğini konuşalım.
FACEBOOK YORUMLAR