Çetin ÜNSALAN

Çetin ÜNSALAN

EKOPOLİTİK
[email protected]

Angarya sınırında buluşuyoruz

13 Ağustos 2024 - 21:18

Asgari ücret… Türkiye’de verenin de alanın da en sorunlu alanların biri haline geldi. Koca bir
ülkede asgari ücretin ortalama ücret haline geldiği bir ortamda, üzerindeki ağır yükler
nedeniyle işverenin de kaldıramayacağı bir hale dönüşmüş özelliğiyle dikkat çekiyor.
Aslında asgari ücret nedir? Kanunda angarya yasaktır. Bu nedenle bir ücret belirlenir ve
insanlara bunun altında iş yaptırılması yasaklanır. Yani bizde büyük tartışmalara neden olan
ve basın toplantılarıyla açıklanan asgari ücret sadece bir angarya sınırıdır.
Almanya’da 2022 rakamlarını esas aldığınızda, bizdeki asgari ücrete tekabül eden saatlik
ücret üzerinden yapılan hesaplamalarla oran bin 500 avro civarındaydı. Aynı tarihte,
Almanya’da ortalama ücret 4 bin 200 avro düzeyinde geziniyordu.
İşte bizim sorunumuz tam da bu noktada başlıyor. Asgari ücretin, yani angarya sınırının açlık
sınırının altında olduğu, kısa süre önce asgari ücretin bir buçuk katı olan emekli maaşlarının
bugün asgari ücretin yarısına denk düştüğü bir ortamda, Türkiye’de iki çalışandan biri bu
rakamı ücret olarak alıyor.
Buna günlük, yani yevmiye usulü çalışanları da dahil ettiğinizde, aylık bazda hesaplama
yaparsanız bu rakamın bile altında kalıyor. Sonuçta bir ailede iki kişi çalışsa, ülkedeki
yoksulluk sınırının 65 bin TL olduğunu düşünseniz, en az 32 bin 500 TL olması gereken,
bunun da ortalama ücret özelliğinin yakınından geçmemesi kaydıyla kabul edilebilecek
oranlardan söz ediyoruz.
Ama 32 bin 500 TL ortalama ücret verseniz, bunun üzerine 12 bin 500 TL prim ve vergi
koymanız gerekiyor. Bu haliyle de işverenlerin taşıması olanaksız bir yüke bürünüyor. Asgari
ücret vergi dışı bırakılsın istendi, bırakıldı. Ne oldu?
Bu sefer de işveren, daha fazla ücret verse bile asgari ücretten maaşları göstermeye başladı.
Çünkü üzerindeki yük taşınabilir değil. Bir teze göre çalışanların çoğu aslında asgari ücret
almıyor. Daha üzerinde bir maaşa sahipler.
Bir an için bunun doğru olduğunu kabul edelim. Bir an için diyorum zira asgari ücret alıp,
fazlasını elden patronuna iade etmek zorunda kalanların olduğu bir ülkede yaşıyoruz. Yine de
diyelim ki öyle…
Ne kadar maaşlardan söz edeceğiz? Maksimum 30 bin TL… Bu da yoksulluk sınırının
yarısına bile erişmiyor. Herkesin üç maymunu oynadığı, ama bu şartlarda alanın
geçinemediği, verenin veremediği bu ücretlerle de iç piyasanın tamamen tıkandığı bir
ekonomik ortamla karşı karşıya kalıyoruz.
Mesele burada da bitmiyor. Asgari ücret de alsa, çoğunu da alsa, insanların ortalama 12 saat
çalıştırıldığı, ki üstü var, ama kimsenin fazla mesai almadığı bir ülkenin evlatlarıyız. Şimdi bu
işin içinden meseleyi tartışmadan nasıl çıkacağız?
Son olarak TEPAV’ın tebliğler serisinde yayımlanan, Türk-Alman Üniversitesi’nden iktisatçı
Prof. Dr. Aykut Kibritçioğlu’nun araştırması da bir kez daha ortaya koydu ki, memurlar dahil
herkes asgari ücret seviyesine doğru koşuyor.


  • Bu da işleri içinden çıkılmaz hale dönüştürüyor. Yani özetle koca bir ülke angarya sınırı ya da
    altında çalıştırılıyor, ama yöneticilerimiz çıkıp büyümeden, zenginleşmeden söz ediyor. Ne
    derdi rahmetli İnönü? Hadi canım sen de…
    [email protected]

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum