2021 yılının Unesco tarafından anılacak isimlerin arasına Ahi Evran’ı da eklemesinin ardından, bu seneyi Ahi Evran Yılı ilan edilmesini sağlayan Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdi. Ahilik yaklaşımının kurucusu olan Ahi Evran’ın doğumunun 850’inci yıldönümünde son derece anlamlı bir imza.
Fakat imza atmakla iş bitiyor mu? Ahilik sistemi, çok da içeriğini anlaşılmayan, esnafın toplumun mayası olduğunu anlatan, liyakat, ticari ahlak, ustalık gibi kavramlar ile daha çok konuşmamız gereken konuların başında geliyor.
Yıllar önce Almanya’da plastik profil konusunda hizmet veren bir enstitünün müdürüne, mesleki eğitimle ilgili kurdukları sistemi sormuştum. O da bana ‘biz ahilik sistemini alıp, modernize ettik ve mesleki eğitim sorununu aştık” demişti.
Ne acı değil mi? Yıllardır çözemediğimiz mesleki eğitimin çözümünün kültürümüzde yer alması ve bizim onu unutarak kangren haline gelen bir sorunla baş başa kalıp konuşmaktan öte bir adım atamamış olmamız.
Öylesine adım atılamamış ki, Mesleki Yeterlilik Kurumu kurulmuş, yurtdışındaki standartlara bizi uydurmaya çalışıyor ama orada da ithal bilgilerle eğitimden sektörlere yapılanmamızı tartışmalı hale getiriyor.
Bu nedenle kültürünüzde yer alan değerlerin farkına varmak önemli. Fakat orada da ince bir çizgi var. Gelen müşterisini siftah yapmadığı için komşusuna yollayan esnafı nereden bulacaksınız? Çünkü artık kimse siftah edemiyor. İşin kötüsü bu da kabullenilmiyor.
Liyakat meselesini tartışmıyorum bile. Ülkede yönetenlerden yönetilenlere kadar liyakatın yerini ‘kimdensin’ sorusunun aldığı bir ortamda ne ustalıktan ne çıraklıktan bahsetmek mümkün değil.
Göreceksiniz Ahi Evran Yılı’nda törenler düzenlenecek, beylik laflar edilecek, esnafın önemi vurgulanacak; törenden çıkınca da aynı tas aynı hamam herkes hayatına devam edecek. Öyle olmasa bu ülkede esnaf feda edilir miydi?
Kalanların dönüşümü ciddi anlamda sorgulanmaz mıydı? Esnafın kurumu bir takım taleplerle ortaya çıkmak yerine, otorite olup, yönetenlere doğruları gösteren bir akıl hocası haline dönüşmez miydi?
Günde resmi kayıtlara göre 273 dükkanın kepenk indirdiği, zor dönemlerinde bile sahip çıkılmak yerine, sadece ağırlaştırarak borcunun ötelendiği, uluslararası zincirlere esnafın kurban edildiği bir ortam yaşanır mıydı?
Ticaret Bakanlığı’nın bir soru önergesine verdiğini yanıta göre 2020 yılında: “Türkiye genelinde 2020’de 99 bin 588 esnaf kepenk indirmiş, ayrıca 40 bin 735 şirket de kapanmış.”
Bu Bakanlık’taki resmi kayıtlar. Bir de gizli iflas içerisinde olanlar var. SGK ya da vergi borcunu ödeyemediği için kapatamayanlar bundan daha fazladır. Fakat ülkenin bir numaralı yetkisine sorarsanız ‘kapanan yok.’
Sözün özü şu ki: Ahi Evran ve ahilik çok kıymetli. Fakat gerçekten esnafı konuşmayacaksak, rekabeti haklı noktalara taşıyamayacaksak, kazanmadığı halde onları yolunacak kaz görmekten vazgeçmeyeceksek, geriye sadece törenler ve boşa harcanmış masraf kapısı kalıyor.
[email protected]
FACEBOOK YORUMLAR