Geçtiğimiz çarşamba günü medyada bir haber yer aldı. Bir iki gün ses etmedim; belki bir aklı selim çıkar da yorum yapar diye... Fakat görüyorum toptan tüketici olmuşuz. İçinde Türkiye’nin en önemli gerçeğini paylaşan bu haberi kimse konuşmadı bile...
Aslında haber güzel de, yansıtılış biçimi çok acı... Borsadan yola çıkılmış iş bireysel emeklilik sistemine bağlanmış ve çıkış yapanlar da aceleci vatandaş olarak nitelendirilmiş. Borsanın reel ekonomiyle çok ilgisi kaldığını düşünmüyor.
Bakmayın bugünlerde düştüğüne; hiçbir şeyden etkilenmeyen borsa yapmışlar. O yüzden o başlığı muhatap almayacağım.
Fakat BES meselesine gelince işin rengi değişiyor. Çünkü bir tür zorla para alı koyma olarak bile nitelendirilebilecek, zorla tasarruf (!) yaptırma eğilimi fiyasko bir biçimde ortaya dökülüyor; ama kimse nedenini sorgulamıyor. Bir yanlışa mahal vermemek için haberin o bölümünü kaynağıyla birlikte direkt aktaracağım:
“Emeklilik Gözetim Merkezi (EGM) verilerine göre sisteme giren vatandaşın yüzde 13,6’sı girdiği yıl sistemden çıkmayı yeğliyor. Tabii ne doğru dürüst getiri elde edebiliyor ne de devlet katkısı alabiliyor. 3 yıla kadar BES’ten çıkanlar devlet katkısı alamıyor. Daha da ilginç rakam sistemden ayrılanların hemen hemen yarısı ilk 3 haftada bu işlemi gerçekleştiriyor. 3 hafta ancak dayanabiliyor. Bireysel Emeklilik Sistemi'ne hem de gönüllü olarak giriş yapan vatandaşın ilk hafta yüzde 9,59'u ikinci hafta yüzde 21,65 ve üçüncü hafta da yüzde 14,96'sı sistemi terk ediyor. Oysa sistem vatandaşların en az 10 yıl burada para biriktirmesini sağlamayı amaçlıyor. Bu amaca uygun davranan vatandaşlar ise yüzde 25 katkı payı ile ödüllendiriliyor.
EGM rakamlarına baktığımızda genelde sistemden çıkış ortalama 2,6 yılda yapılıyor. Şu ana kadar sisteme gelenlerin ortalama kıdemi ise 4,2 yıl düzeyinde. Şimdiye kadar sisteme giriş yapan vatandaşlardan 185 bini ilk yılın sonunda sitemden ayrılıyor. En fazla çıkış devlet katkısının yüzde 15’inin alınmaya hak kazanıldığı 3’üncü yıl sonu. 3 yılını dolduran 200 bin kişi ayrılarak hem anapara ve getirilerini hem de devlet katkısının yüzde 15’ini alıyor. 5 yılın sonunda ise 113 bin kişi çıkış yaparak devlet katkısının yüzde 35’ini almış. 10 yıl bekleyip devlet katkısının yüzde 60’nı veya tamamını kazananların sayısı ise sadece 21 bin 117 kişi.”
İnsafınız kurusun... Vatandaşın enflasyonu kabul edilmiyor. Alım gücü her geçen gün eriyor. Dolaylı vergilerden zamlara kadar her alanda geliri hariç her şeyde artış yaşanıyor. Asgari ücret yükselişe rağmen iki üç ay içinde açlık sınırının altına düşüyor.
Milyonlarca icra dosyası gündeme geliyor. Borcunu döndürmek için Aralık 2019’da insanlar ilk kez kredi kartı harcaması yapıyor ve ihtiyaç kredisi alıyor. Dolar maliyeti bir yandan, jeopolitik riskler öte taraftan, ekonomik yanlışlar en baştan iç piyasayı tıkanma noktasına getiriyor ve siz bu ortamda zaten geçinemeyen insanların üç kuruşluk maaşlarından zorla kesinti yapıyorsunuz.
Yapmakla kalmayıp, çıkışını zorlaştırıyorsunuz. Sonra ilk fırsatta çıkıyorlar ve bunun nedenini sorguluyorsunuz öyle mi? Sorgularken de ‘aceleci vatandaş’ diyorsunuz. Adama sorarlar: Siz nerede yaşıyorsunuz? Uçaktan inin de, sokağı dolaşın.
FACEBOOK YORUMLAR