Vatandaşta ay sonu tedirginliği başladı. Hayır, zannetiğiniz gibi aybaşının yaklaşması ve ödemeleri nasıl yapacağına dair kara kara düşünmesinden bahsetmiyorum. O zaten geleneksel sporumuz oldu.
Hiç kimse artan yaşam maliyetlerine de, faturalara da yetişemiyor. Zaten yetişemediği için de büyük bir borç batağının içine saplandı. Bir soru önergesi üzerine Hazine ve Maliye Bakanı Lütfi Elvan’ın Kredi Kayıt Bürosu verileri kaynaklı verdiği bilgiye göre vatandaşın finans kesimine borcu 874 milyar 300 milyon TL…
Oysa Haziran ayında CHP Adana Milletvekili Burhanettin Bulut, yaptığı bir açıklamada rakamın 951 milyar TL olduğunu belirtmişti. Bunun 729 milyar TL’si tüketici kredilerinden, 165 milyar TL’si de kredi kartlarından oluşuyordu.
14 Eylül itibariyle yapılan açıklamaya baktığımızda rakam daha düşük. Ama oran değişmiyor. Borcun önemli miktarı ihtiyaç kredilerinden kaynaklanıyor. Bunu konut ve kredi kartı arttırıyor.
Fakat neresinden bakarsanız bakın, hangi beyanı kabul ederseniz edin, şu bir gerçek ki, 2002 yılında vatandaşın toplam borcu 6,3 milyar TL idi. Yani bugünkü kurdan 710 milyon dolar. Bugünkü rakam ise yaklaşık 100 milyar dolar. Aradaki uçurum bu kadar büyük.
Pandemi sürecinde de destek vermek yerine kredi sunulunca patlamanın boyutu büyüdü. Ve ödenemeyen borçların sorunlu alacaklar kısmına atılmasıyla ilgili düzenleme 90 günden 180 güne çıkarılıp, ardından da Ağustos sonuna kadar uzatıldı. Yetmedi yeni bir uzatma daha geldi ve 30 Eylül itibariyle, yani bugün o süre de doluyor.
Gerçek olan şu ki, vatandaşın ödeme kabiliyeti yok. Peki ne olacak? Yeni bir öteleme mi gelecek? Böyle bir öteleme gelirse bunun yıl sonu bilançolarına doğru koşan bankacılık sektörü ve bağlantılı olarak ekonomi üzerinde yaratacağı risk nedir?
Süre uzatılmazsa, risk yine büyük. Çünkü sorunlu alacaklar kısmında büyük bir patlama söz konusu olabilir. Nüfusun önemli bir bölümünün borçlu olduğunu düşünürsek, milyonlarca kişiye icra mı başlatılacak?
İcra başlatılsa bile, tahsil edilme kabiliyeti bulunmuyor. Yani her şartta vatandaşın da, bankaların da canının sıkılacağı bir sürece gebeyiz. Zaten hali hazırda, yılbaşından bu yana yeni açılan icra dosyasıyla çözüme kavuşan icra dosyası arasında 1 milyon adedi aşkın aleyhte fark var. Bu haliyle icralık dosya sayısı 23 milyon sınırında dolaşıyor.
Şimdi herkes 30 Eylül akşamına kadar ne karar verileceğini, verildikten sonra sonuçlarının ne olacağını düşünüyor. İnsanlarda da bankacılık sektöründe de büyük bir tedirginlik var. Diyelim ki süre uzatıldı. Bu, sorunu çözüyor mu? Bugün için evet, ama yarın için hayır.
O nedenle ekonomi yönetimi tüketim ekonomisi uygulayarak insanları nasıl borca batırdıysa, şimdi kazasız belasız bu yapının az hasarla atlatılması için de bir çalışma yapmak zorunda. Aksi takdirde çok kişinin ve kurumun, bağlantılı olarak da ekonominin canı yanacak.
FACEBOOK YORUMLAR