2023 yılı bütçe teklifinin detayları açıklandı. Öncelikle giderimizin gelirimizden çok artacağını net bir biçimde görüyoruz ve bu da bir seçim ekonomisi uygulanacağının sinyallerini açıkça veriyor.
Bütçe giderlerinin 2,8 trilyon TL’den 4,4 trilyon TL’ye çıkması öngörülüyor. Gelirler ise 2,5 trilyon TL’den 3,8 trilyon TL’ye çıkacak. Giderlerin yüzde 57,8, gelirlerin yüzde 49 artmasının öngörüldüğü bütçe ise yaklaşık 660 milyar TL açık verecek.
2022 bütçesindeki açık öngörüsünün 278 milyar TL’nin biraz üzerinde olduğunu düşünürseniz; açık öngörüsünün anormal bir artışla karşımıza geleceğini söyleyebiliriz. Aslında göz ardı edilen bir konu var.
Biz 2022 yılında tek bütçe yapmadık. Ek bütçe adı altında 800 milyar TL’lik ilave bir bütçe hayata geçtiyse, esasen açığın da 800 milyar TL olduğunu söylemek gerekir. Net gelirlerle sağlaması yapıldığındaki oranı ise mümkünse bütçe görüşmeleri sırasında öğreneceğiz.
Ama yılın yarısında bütçeyi bitirip, yılın başında 278 milyar TL açık öngördükten sonra 800 milyar TL’yi aşkın ikinci bir bütçe yapılması, 2023 yılında üç ile çarpılan açık konusunda insanı tedirgin ediyor.
Acaba öngörü buysa, 2023 yılını nasıl bir açık ile kapatacağız bugünden bilmek mümkün değil. Lakin gözüken o ki hesapsızca seçim harcamalarının yapıldığı, daha sonra da vergi ve zamlarla karşı karşıya kalacağımız bir tablo bizi bekliyor.
Peki karşılığında ne alacağız? Kur Koruma Mevduat adı altında şu ana kadar çıkan fatura 85 milyar TL... Kullan kullanma proje adı altındaki işlere yaptığımız ödemeler her geçen gün artıyor. Dolar bazındaki ihalelerle, kurdan da ayrıca darbe yiyoruz.
2022 yılının yaşananları bunlarken, tamamen muslukları açılmış bir 2023 yılının çok daha ağır bir faturası olacağı ortada. Bütçenin üretim, istihdam, ihracat ve yatırım odaklı olacağı söylenirken, yatırımdan neyin kast edildiğini bilmediğimiz bir fotoğrafın faturasının vatandaşa çıkacağı çok belli.
Çünkü dünyadan kısa vadeli borçları artmış, cari açık problemi artan bir ekonomiyi finanse edemediği gibi, bu yapıyı döndürecek parayı da bulamayacağı, dünya koşullarını da dikkate alırsanız önümüze gelecek bir gerçektir.
Yapılan açıklamada 2022 yılının ikinci yarısındaki yükselen iç tüketimden bahsedildiğine göre, yine artan fiyatların etkisiyle fiktif bir büyüme gelirken, borçlu birey ve firmaları, artan fiyatları ve hacim varmış gibi gözüken ama satın alma gücünün yitirildiği bir ekonomiye hazırlıyoruz demektir.
Oysa gönül isterdi ki, Türkiye’nin 100. yılına yakışan bütçe, verimliliğin, tasarrufun konuşulduğu, yerli üretime desteklerin verildiği, yurtdışında daralacak pazara önlem olarak içte tüketicinin geçinebilme kabiliyetiyle üreticisini desteklediği bir yıl olsun. Şimdiden büyük faturayı hazırlanın derim.
[email protected]
FACEBOOK YORUMLAR