İhracatta ay ay rekor kırmaya devam ediyoruz. İfade edilen o ki, 2018 yılını 170 milyar dolar ihracatla kapatacağız.
Bu memnuniyet duyulması gereken bir şey, şayet her sattığımız zararımızı büyütmüyor olsaydı.
Çünkü ithalattaki artış, ihracattaki sevinci kursakta bırakıyor. Hepsinin de ötesinde dolar bazlı nakit ihtiyacının şiddetini arttırıyor. Özellikle gelecek senenin seçim süreci olduğunu da dikkate alırsanız, ödemeler dengesinde büyük bir zafiyetin gizliden ya da açıktan olacağı kesin.
Bu sene itibariyle dış ticaret açığımızın aşırı yükselmesiyle birlikte 51 milyar dolarlık cari açık rakamını yakalamış bulunuyoruz. Bankacılık, özel sektör, kamu ödemelerinin üzerine bunun maliyeti ilave edildiğinde 2018 itibariyle bulmamız gereken nakit para 236 milyar dolara erişiyor.
Bu gerçekten yola çıkarsak ekstra bir harcama, fazladan, kısa vadeli ve yüksek faizli bir borçlanma yapmazsak; tüketimi ekstradan arttırıp enflasyon temelli yeni maliyetleri önümüze koymazsak bile tablo hiç iç açıcı değil.
Herkes havai fişek patlatarak kutlamalar yapıyor. Elbette bunda ihracatçı birliklerinin seçim döneminin olmasının da etkisi var. Fakat ortaya çıkan fotoğrafın faturası, bizim daha ivedi konuşmamız gereken noktayı oluşturuyor.
Kamu, banka ve reel sektör aynı borç ödemesinde kalsa bile, şu ders çalışılmayan dış ticaret hacmi bize fazladan 24 milyar dolarlık ek kaynak ihtiyacı getiriyor. Nasıl mı? Öncelikle son açıklanan dış ticaret verileri gösterdi ki, ithalatımız ihracatımızın iki katı oranında artıyor. Bu da üretim yapısındaki anormalliğin ve ithalat ihtiyacının eseri.
Son açıklanan verilere göre, dış ticaret açığı 85 milyar dolara dayandı. Bu da altıda beşe denk gelen kaba bir hesapla cari açıkta 70 milyar dolar seviyesine ulaştığımızı gösterir. Şayet ihracatçılarımızın ortaya koydukları gibi 170 milyar dolar rakamını yakalarsak, 2018 yılının sonunda iyimser rakamlarla dış ticaret açığı 90 milyar dolar olarak gerçekleşir.
Yine aynı kaba hesabı yaparsak bu da 75 milyar dolarlık bir cari açık maliyetini önümüze koyacak demektir. Ayrıca bu sene turizm gibi sektörlerin cirolarının da ihracat rakamı içerisinde sayılacağını ve kaynak kullanımında hesap hatasının olası olduğunu unutmamak gerekir.
Şimdi tekrar aynı hesabı yaparsak... Şu an toplam kısa vadeli borç ödeme miktarımız değişmese bile, cari açık finansmanıyla birlikte 236 milyar dolar bulmamız gereken nakit para miktarı, 2019 senesinde 260 milyar dolar olarak önümüze gelecek. Bunun şimdiden ders çalışılması gereken bir konu olduğuna dikkat çekmek istiyorum.
Çünkü paranın her geçen gün maliyetinin arttığı ve kıtlaştığı bir süreçte, daralan bir tünelde gidiyoruz. Bir an önce üretim yapımız içerisindeki ithal ikame oranı üzerinde ciddi çalışmalar yapmalıyız. Aksi takdirde satmamak, satmaktan daha kazançlı hale dönüşmek üzere...
Bir de dikkatimi çeken husus dış ticaret açığındaki artış oranı... Merkez Bankası 2018 sonunda ortalama değer olarak yüzde 8 enflasyon öngörüyor. Açıklamaları bu yönde. Peki dış ticaret açığının, yani üretim maliyetlerinin yüzde 15 civarı artışını ne yapacağız?
Basit anlatımla üretici toplam ticaretinde yüzde 15 içeri girecek, TL bazındaki maliyetleri bundan aşağı olmayacak ve sadece ürüne yüzde 8 zam yapmış olacak öyle mi? Ya hedeflenen enflasyon gerçekçi değil ya da sermaye erimesindeki hız artıyor. Bu hesapları yapmadan ihracat konuşuyorsak, kendimizi kandırıyoruz demektir.
Yoksa elbette gönül 170 değil, 200 milyar doları arzu eder. Ama bu yükseliş zararı mı, kazancı mı artırıyor ona bakmak ve çok geç olmadan bir şeyler yapmak lazım.
FACEBOOK YORUMLAR