Turizm, Türkiye’nin bacasız sanayisi... Potansiyelinin çok altında turist çekmesine rağmen, her yıl üzerine koyarak ilerleyen, bir açık hava müzesi olarak tanımlanabilecek ülkemizde, hem gelir hem de Türkiye’nin diğer sektörlerinde üretilen mamullerin marka değeri açısından kritik bir başlık.
Ne yazık ki pandemi sürecinde de en çok yara alan sektörlerimizin başında geliyor. 2020 yılında bir önceki sene elde ettiğimiz gelirin yaklaşık dörtte birinde kaldık. Şimdi de dış ticaret açığına bağlı cari açık sorunumuzun finansmanı adına kara kara düşünüyoruz.
Aslında bu yaşananlar bize, ülkemiz adına ne kadar önemli olduğunu bize bir kez daha gösterdi. Ayrıca tedarik sahası da iç olduğu için, beraberinde 50’yi aşkın sektörü harekete geçiren bir yapısı var. Yani meseleyi ciddiye almak durumundayız.
Elbette dünyadan turist durup dururken gelmiyor. Burada acentelerin göz ardı edilemeyecek bir rolü var. Her ne kadar son yıllarda dijitalleşmeyle birlikte tercih seçenekleri farklılık gösterse de, işin profesyonellerin muhakkak operasyonun merkezinde yer alması lazım.
İşte tam bu aşamada konuşmamız gereken ise acentelerin pandemi sürecini atlatıp atlatamayacağı... Çünkü burada ortaya çıkacak handikap, Türkiye’nin turizm beklentilerine de olumsuz etki edecektir.
Türk reel sektörünün geneline olan yaklaşımlar gibi, turizm sektörüne de bir takım olanaklar tanındı. Daha doğrusu tanınmaya çalışıldı. Çünkü Türk reel sektörüne de, kredi teklifi, ötelemeler ve kısa çalışma ödeneği dışında dişe dokunur bir destek verildiğini söylemek mümkün değil.
Ama verilenlerin içinde stratejik sektörlerimize arıca başlık açmamız gerektiği de hep konuşuldu. Tam bu aşamada tur operatörlerine 200 milyon dolar destek söz konusu oldu. İşte tartışma da tam burada başlıyor.
Çünkü bu firmaların sayısı bir elin parmaklarını geçmiyor. Oysa 10 bini aşkın acentenin yaşam mücadelesi verdiği ortamda, diğerlerini göz ardı etmek, turizm stratejisi açısından büyük bir hata olarak gözüküyor.
Nitekim TÜRSAB Başkanı Firuz Bağlıkaya da bu konudaki çarpıklığa dikkat çekiyor. Acentelerin büyük bir bölümünün küçük ve orta boy işletmelerden oluştuğunu ifade eden TÜRSAB Başkanı destekler sayılı çapta büyük firmaya yönlendirileceğine, KOBİ’lere can suyu verilseydi 50 milyon dolar maliyetle, büyük bir destek anlamına geleceğini söyledi.
Büyük ölçekliler yardım alırken, KOBİ niteliğindeki acentelerin 50 bin TL kredi ile yaşamlarına devam edebilme şansı bulabileceğini hatırlatan Bağlıkaya şunları söylüyor:
“KGF destekli kredi istemiştik. Ama tercih küçükler yönünde kullanılmadı. Birçok acente sicil problemine takıldı. Cari açık’ın en büyük ilacı olarak görülen turizm faaliyetini 4-5 firma gerçekleştirmiyor. Binlerce acente batma noktasına geldi. Vahim bir tercih hatası var.”
10 bine yakın seyahat acentesini yok sayarak sonuç almanın mümkün olmadığını da vurgulayan Firuz Bağlıkaya’ya, küçük işletmelerin gelen turist sayısındaki etkinliğini sordum. Yanıta göre takribi 40 milyon turistin yarısı bu işletmeler tarafından Türkiye’ye getiriliyor.
200 milyon dolar destek verilen 4-5 operatörün getirdiği turist sayısı ise 10 milyon civarında. “Kaynak olmasa hepimiz taş yer otururuz. Ama kaynak yanlış tercihle şekillendi” diyerek sıkıntıyı ortaya koyan TÜRSAB Başkanı, bu süreçte 2019 yılı cirosuna göre ve bu döneme özel sicil şartı koymaksızın verilecek destekle sorunun aşılabilmesinin mümkün olduğunu hatırlattı.
Talebi defaten Bakanlık makamına ilettiklerini ama sonuç alamadıklarını dile getiren TÜRSAB Başkanı, bu şartlarda çaresizlikten binin biraz üzerinde acentenin müracaatta bulunabildiğini ve 200-250 acente kullanma şansı olduğunu söyledi.
Peki sicil bozukluğu nereden kaynaklandı? Firuz Bağlıkaya, acentelerin sadece pandemi yaşamadığını, o sürece kadar 7 sene içinde arka arkaya 3-4 kriz yaşadıklarını hatırlattı. Elbette pandemi de üstüne tuz biber ekmiş gözüküyor.
TÜRSAB Başkanı, bugüne kadar olduğu gibi bugün de destek tercihinin küçük işletmeden yana kullanılması gerektiğini hatırlattı “Ama bu kez tam tersi oldu” dedi.
Esasen ülkede turizmi konuşuyorsak ve gelen turistin yarısını ülkeye kazandıran 10 bin acenteyi yok sayıp, daha kötüsü dörtte birini temin eden 5 firmayı destekliyorsak, ortada bir sıkıntı var demektir. Daha kötüsü de şu:
Her şey düzelse bile 2021 yılı da turizm sektörü ve Türkiye ekonomisi için riske girmiş olabilir. Çünkü turistin yarısını getiren kesimi, 20 milyon turistin kaynağını yok saydık. Çok geç sayılmaz, bence daha büyük sorunlar ortaya çıkmadan bugünden meseleyi tekrar değerlendirmek gerekir. Yok, bu bir tercih ise riskin gerçekleşmesi halinde, 2021 sonunda kimse ağlamasın.
[email protected]
FACEBOOK YORUMLAR