Dünya ekonomisinin sıkıntı olduğunu ve yeni bir dip yaşamaktan kurtulmasının da zor olduğunu her fırsatta dile getiririm. 2017 sonu itibariyle 80 trilyon dolarlık bir dünya ekonomisinin geldiği nokta, 246 trilyon dolar borç.
Tam üç katı gözükmesiyle sizi ürkütebilir. Ama asıl bu işin gözüken yanı. Çünkü 2008 krizinde ortaya çıktı ki, dünyada üretilen mal ve hizmet değerinin 10 katı büyüklüğünde türev piyasa, yani olmayan bir değer var.
Sadece borç miktarı bile dünyanın daraldığı süreçte, ülkelerin başına bela olurken, henüz konulmayan ve muhtemelen gelişmekte olan ülkeler faturasını ödedikten sonra konuşulacak türev değer en büyük beladır.
Parasal genişleme gölgesinde yaratılan bu kağıt ekonomisi, bazılarını çok zengin ederken, diğerlerinin de tam bir batağa düşmesine neden oldu. Çok sağlıklı ifade edilen ABD ekonomisindeki varlık balonunun nasıl patlayacağı ve dünyayı nasıl şekillendireceğini bilmiyoruz.
Çünkü bu ortamın ortaya çıkan üç katı değerindeki borç kadar, suni taleple yaratılan gerçek arz, yani kapasitesi problemi henüz ortadan kalkmış değil. Şayet bugün dijital dönüşüm üzerinden maliyetlerin minimize edilmesi hesabı yapılıyorsa, bunda Çin rekabeti kadar, bu işin sonrasındaki kurguda ortaya çıkan maliyet enflasyonunun da korkusu var.
Bu nedenleri alt alta koyduğunuzda dünya hem saatli bir bomba, hem de dik durabilenler için fırsatlarla dolu bir saha. Dik duruşunuz ise ne kadar bağırdığınızla değil, iktisadi olarak ne kadar dayanma gücünüz olduğuyla alakalı bir konu.
Ne yazık ki 2 binli yılları çok kötü kullanan ülkemiz de bu alanda açmaz yaşayanların başında geliyor. Bir de buna aklı karışık politikaları ve politikacıları eklediğimizde hasar büyüyor. Oysa öyle bir potansiyel taşıyoruz ki, kutupların çoğaldığı bu süreçte, yeni bir kutbun ortağı bile olabiliriz.
Fakat yarattığı sahte cennetle, yüzleşmek istemediği sorunlarla hızla bu potansiyelinden uzaklaşıyor. Uzaklaşmakla da kalmayıp, dünyada bu soygunun faturasını ödemeye aday ülkeler arasında, adını ilk sıralara yazdırıyor.
Şunu tekrar hatırlatayım ki, dünya arz kısılmalarına sahne olacak. Firmalar düzeyinde kapanmalar ya da çok büyük evlilikler yaşayacağız. Zira bu balonun reel sektör tarafından sönmekten başka çaresi yok.
Bunun da dünyanın bir numaralı sorununu işsizlik haline getirdiğini görmemek için görmüyor, duymuyor olmak gerekir. Ama asıl bomba borç miktarında değil. 2 binli yıllarda oluşturulan türev piyasalarda ve karşılığı olmayan kağıt ekonomisinde...
Şimdi tekrar oturup düşünelim. Ne diyordu Çinliler kriz için? Fırsat ya da tehlike. Tercihiniz ise niyetinizden çok ne yapıp, ne yapmadığınıza bağlıdır. Bazıları bunlara komplo teorisi dese de çok önemsemeyin. Çünkü onların çoğu zaten size biten filmi anlatmakla meşhur. Siz iyisi mi önlem alın.
FACEBOOK YORUMLAR