Bugünlerde İdarelerin bazı kararlar alarak, sokak hayvanlarını yoğun bir şekilde topladıklarına şahit oluyoruz.
Temelinde elbette ki, çevre ahlakından uzak ve tür egoizmi içeren “antroposentrik düşünce” yatmakta. Oysaki İdarelerin görevi; bulundukları yerdeki canlılığı insan, hayvan ve bitkiler de dâhil olmak üzere korumak ve sürdürülmesini sağlamak olmalı.
Yıllardır dile getirilmesine rağmen, Belediyeler tarafından hayvanların hem çoğalmasını, hem de agresyonunu azaltan kısırlaştırmalara yeterli bütçeler ayrılmamış olmalı. Çünkü bunun kaçınılmaz bir sonucu olarak sokaktaki hayvanların sayısı arttı. Üstelik bu artış, zor sokak şartlarında tehlikeleri atlatamayıp can veren hayvanların sayıca çok olmasına rağmen gerçekleşti.
Şimdilerde çözüm olarak; zamanında kısırlaştırma projelerine ayrılmayan bütçelerle verilmiş 47 milyon lirayı geçen barınak ihaleleri sunuluyor.
Peki, Barınaklar yaptırılıyor ama barınağın hukuki tanımı nedir? Muhasebesi, idaresi nasıl yapılmalı ve içindeki hayvanlara nasıl davranılmalıdır? Personeli nasıl seçilir veya denetimi nasıl sağlanır?
Aynı mantığı devam eden toplama işlemleri için uyguladığımızda; hayvanlar hangi sebeplerle toplanabilir? Toplama ve yakalama nasıl gerçekleştirilmeli, toplanan hayvanlar nereye götürülmelidir? İtlaf yapılacaksa hangi usul ve gerekçelerle yapılmalıdır?
NE YAZIK Kİ, ÜLKEMİZDE BU SORULARIN CEVABINI BULABİLECEĞİMİZ YASAL BİR DÜZENLEME YOK.
Bu konuda büyük bir boşluk bulunduğundan yasanın olmadığı yerde, yasaya uygunluk da denetlenemeyeceği için ceza verilemiyor. Böyle olunca, bu boşluklar kötü niyetli kişiler tarafından ceza korkusu olmadan suiistimal ediliyor ve keyfi tutumlar sergileniyor.
KANUNLAR KÖTÜ NİYETİN HİMAYE EDİLMEMESİ İÇİN VARDIR. Dolayısıyla kanunun olmadığı yerde, bu boşluklar daima kötü niyetli kişilerce suiistimal edilir. Bu sebepledir ki, örnek gösterilen barınaklarda bile; personel tarafından köpeklerin kafalarına kürekle vurularak öldürüldüğü, uzun bayram tatillerinde personelin hayvanlara mama ve su bırakmadan tatile çıkması sebebiyle hayvanların açlıktan öldüğü veya birbirlerini yemek zorunda bırakıldığı üzücü manzaralarla karşılaştık.
Bazı barınaklarda, kötü niyetli bir takım personelin bağış olarak gönderilen mamaları murad edildiği gibi hayvanlara vermeyip internette sattığı ve parasını da zimmetine geçirdiği yönündeki iddiaları bile bu kulaklar duydu. Üstelik gün geçmiyor ki; hayvanların hunharca öldürüldüğü, eziyet edilerek sakat bırakıldığı yahut türlü kötü muamelelere maruz kaldığı yönünde paylaşımlar yapılmasın ve hayvanseverlerin kalbi kırılmasın.
5199 Sayılı Kanun “hayvanların korunmaya muhtaç varlıklar” olduğunu kabul etmekle birlikte, mevcuttaki hukuki ihtiyacı karşılayamamaktadır.
Kötü niyetin himaye edilmemesi, hayvanlara yönelik işlemlerin denetimi ve keyfi uygulamaların önüne geçilmesi için hukukçuların, hayvanlar konusunda bilgili kişilerin ve sivil toplum kuruluşlarının da görüşü alınarak ivedilikle HAYVAN HAKLARI KONUSUNDA YASAL BİR DÜZENLEME YAPILMASI GEREKİR. ÜSTELİK BU DÜZENLEME; SADECE SAHİPSİZ HAYVANLARI DEĞİL, SAHİPLİ HAYVANLARI DA KAPSAYACAK ŞEKİLDE OLMALIDIR.
Kanun çıkarılmadığı takdirde; mevcuttaki birçok barınak gibi, ihale olunan barınaklar da kullanıma açıldığında denetlenemeyecek ve kötü niyetli uygulamalar dolayısıyla bu yerlere “toplama kampı” yahut “hayvan hapishanesi” gibi yakıştırmalar yapılmaya devam edilecektir.
FACEBOOK YORUMLAR