Av.Jülide OKTAY

Av.Jülide OKTAY

[email protected]

ERŞAN KUNERİ: SİNEMA TARİHİNE MİZAHİ BİR YOLCULUK

29 Ekim 2024 - 23:53 - Güncelleme: 30 Ekim 2024 - 21:22

İlk sezonuyla oldukça ses getiren Erşan Kuneri’nin ikinci sezonu Ekim ayında izleyicilerle buluştu. Üreticisi Cem Yılmaz olunca yeni sezon; yayına girer girmez çok izlendi, çok konuşuldu.

Diziye adını veren Erşan Kuneri karakterini, ilk olarak G.O.R.A filminde kaçak sigara bulundurmaktan tutuklanan bir porno film yapımcısı ve oyuncusu olarak gördüğümüzden bu diziye spinoff diyebiliriz. Protagonisti Erşan Kuneri, hapisten çıktıktan sonra sektörde porno yerine farklı film türlerinde iş yapma kararı alıyor. Dizinin her bir bölümünde esasen onun bu karar çerçevesinde ürettiği işleri izliyoruz.

Absürt ve grotesk mizah anlayışıyla ilmek ilmek dokunmuş yapım, her bölümde farklı tür ve kurgularıyla izleyiciye çok katmanlı deneyim sunuyor. İlk anda göze çarpanlar dönemsel öğeler ve nostaljik atmosferi. Senaryo ve çekim tekniklerinden dekoruna, mekânlardan kostümlerine kadar öyle ayrıntılar mevcut ki yapılan işe özen gösterildiği açık.

Yapım, genel olarak “anımsatma” veya “anıştırma” üzerine kurulmuş. Dizinin adı Sean Connery’ye; karakterler Kara Murat, Tosun Paşa, Süperman; replikler Yeşilçam; kabare Lüküs Hayat; görseller Taxi Driver gibi yapımlara göz kırpıyor. Yeşilçam denilince Kartal Tibet senaryolarına ve Kemal Sunal filmlerine ilham olan Charlie Chaplin de unutulmamış.

Dizi, şimdilik iki sezondan oluşuyor. Her bir sezonda 38-56 dk. arasında değişen sekiz bölüm mevcut. Bölümler; aksiyon, korku, dram, romantik gibi farklı film türlerinin parodisini içermekle birlikte Türk sinema kültürüne ve sinema tarihine göndermelerle dolu. Diziye hakim olan dönem ruhu sebebiyle “anlayabildiğin kadarını görme” söz konusu. Dolayısıyla belli yaşta olmayan yahut belli yapımları izlememiş izleyiciler birçok ayrıntıyı kaçırabilirler.

İlk sezonu, Mayıs 2022’de yayınlandı. Bu sıra dışı prodüksiyon, eski film tekniklerini mizahi bir dille yeniden ortaya koyan, cesur ve yenilikçi yapısıyla dikkat çekti. Çağlar Çorumlu’nun iyi oyunculuğu ve kadın kılığına girdiği “Kooperatif Kemal” bölümünde “Türkan aplamlar gelmesin!” repliği; “He-Man” ve “Süperman” anımsatması yapılan “Er-Man” bölümünde “Seni evrenden istemiş.”, “Koş koş, b.k var yetiş!” gibi replikler ve eşin memnun edilemez halleri çok konuşulan sahneler arasında yer aldı.

İkinci sezon, Erşan Kuneri karakterinin yaşlanmış hali ile başlıyor. Bu sezonda konunun daha az karikatürize edildiğini, yan karakterlere daha fazla yer verildiğini ve bazı eklemelerle izleyici kitlesinin genişletilmeye çalışıldığını görüyoruz. Dramatik öğelerin artması ise yer yer hikayenin temposunu düşürüyor ve bazı sahnelerde absürt mizah ile denge sağlamada zorlanarak komediyi ikinci plana atıyor. Yapım, üreticisinin yeteneğini ortaya koyuyor ve genel anlamda hoşa gidiyor olsa da yeterli derinliğe ulaşamıyor.

Her iki sezonda da anlatım, erkek dünyasına ve erkek bakış açısına dayanıyor. Öyle ki, bazı sahnelerde kadın karakterlere bile bariz şekilde eril aklın ürünü olan replikler yazılmış. Kadın karakterler, ya anne kimliğiyle ya da cinselliğiyle öne çıkıyor; adeta varoluş sebepleri ve hayattaki rolleri bunlarla sınırlıymış gibi. Dizide kadınlara yönelik olumlu sözler söylense de, genel atmosfer ne yazık ki başka mesajlar veriyor. Hatta dizinin afişinde ve Kuneri Film şirketinin logosunda yer alan simgenin dahi kadın cinselliğine bir gönderme olduğu yorumları yapılıyor.

Ebenin avı, Amin Feryadi, doyamadım ama, Faqbadi gibi kelime oyunları üzerine inşa edilmiş cinsel espriler eleştiri almamış olsa da, “Meyvenin hamı, sıskanın a.ı” gibi argo klişeler ve küfürler ağır, abartılı ve izleyiciyi rahatsız edebilecek kadar sert bulunuyor. Üstelik bu tür repliklerin zaman zaman kadın karakterlere söyletilmesi, durumu değiştirmiyor. İlk sezonunda bu konu üzerinde çokça eleştiri alan dizi, ikinci sezonda aynı üslubu sürdürmeye devam ediyor. Bu durum, kadın izleyicilerin diziden kopmasına yol açarken, onları “Sanat; sanat için mi, halk için mi?” tartışmasından uzaklaştırıp “Sanat, erkek için mi?” sorusunu sormaya itiyor.

Cem Yılmaz’ın seyirciyi umursamaz bakış açısı ve başına buyruk tekniğinde kullandığı bir dizi cinsel argoda kendini gösteren ürpertici değişkenlik, kadın izleyicileri kaybetmesine sebep oluyor.

Bu detaylara takılmadığınız takdirde, ikinci sezon; klasik komediyi aşan senaryosu, dönem atmosferi, kostümleri, mekânları ve görselleriyle beklentileri fazlasıyla karşılıyor. Yapım, gülmeye hasret kaldığımız bu dönemde hem bu özlemimizi gideriyor, hem de her gün başka bir gündemle meşgul olan zihnimizi sakin havasıyla bir nebze dinlendiriyor.

Kişisel olarak ikinci sezonu, birinci sezona kıyasla daha çok beğendim. Aradaki iki yıllık tecrübe farkının açıkça yapıya yansıdığına inanıyorum. İkinci sezon beğenilecek ve paylaşılacak pek çok sahne barındırıyor. Şahsen en çok güldüğüm anlar “Acı Baba” bölümünde “Medet babanın başında beliren hare” ve işlerin aniden Uğur Dündar’a bağlanması oldu.

Cem Yılmaz ve Erşan Kuneri ekibini tebrik ediyor, başarılarının devamını diliyorum.


CUMHURİYETİMİZİN 101. YILI COŞKUYLA KUTLU OLSUN.


 

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum