Ahmet KAPLAN

Ahmet KAPLAN

[email protected]

DEVLETİ YÜZDE 1, ÜLKEYİ YÜZDE 5 YİYOR!

14 Eylül 2023 - 11:45

Türkiye Cumhuriyeti “Feodal” sistemle yönetilmeye başlandığından bu yana ‘MAAŞ, GELİR VE SERVET DAĞILIMINDA BÜYÜK BİR ADALETSİZLİK’ hakim.
Ülkeyi “ÜST TABAKADAKİ, SOYLULAR” yönetiyor, Devletin tüm imkanlarını, milletin tüm servetini kullanıyor ve lüks yaşıyor!
Gücü elinde tutan siyasiler, üst düzey bürokratlar ve sisteme akredite iş insanları ile özellikle müteahhit gurubu, ÜST TABAKA’da yer alıyor ve yüzde 5’lik SOYLULAR sınıfını oluşturuyor...

Bürokratlar, memurlar, yöneticiler ve orta seviye iş insanları, en üst tabakaya bağımlı olan yüzde 35 ORTA TABAKA da yer alıyor...
Ülkenin Esnaflar, işçiler, halkın ve köylülerin yer aldığı yüzde 60’lık kesim ise ALT TABAKA yı KÖLE SINIFI’nı oluşturuyor.
Feodal sistem; sendikası olan, örgütlü orta tabaka’dan çekindiği için haklarını konuşuyor ama sadece yaşatıyormuş gibi açlık sınırında yaşamak için terbiye ediyor...

Özellikle memur ve memur emeklilerini, enflasyona karşı AÇLIK SINIRI ile kölelik arasında, YAŞIYORMUŞ ALGISIYLA baskı altında tutuyor.
SİSTEMİN KÖLELERİ ALT TABAKA’daki örgütsüzler; esnaflar, işçiler ve emeklilerinin hakları dahi konuşulmuyor!

Umutları, HAK, ADALET ve DEVLET! Ama, Hükümetin umrunda bile değiller! 

Kafasına vur elinden parasını al!

İnancını kullan OYUNU topla! 

Sistem onların hakkını elinden alır, ötekileştirir, değersizleştirir, maaşını çalar, maaşını vermemek için yasaları dahi değiştiririr! 

Ama onlar; Allah, Vatan, Millet de, din elden gidiyor diye söyle “SANDIKTAKİ OY”dur... CEPHEYE koşar... Vatan için, milleti için, din için, canını verir!

Alt ve Orta tabaka Mehmetçiktir, doğuştan askerdir! Soyluların büyük çoğunluğu Mehmet Beydir!

FEODAL SİSTEM İÇİN EN DEĞERLİ SİLAH BU: SİSTEM bu silahı kullanır ve “SİSTEMİN ASIL SAHİBİ” KÖLE’leştirilir... Kullanılır. Serveti de ‘hakkı’ da ‘OY’u da elinden alınır...

Adalet, sistemde köleleştirlenlerle değil, sistemi kullananlarla beraberdir...

İslami, insani vicdani hak, YOKSULLUK SINIRINDA YAŞAMAYI reddeder!... Devleti ayakta tutanlar, SOYLULARA hizmet eder hale getirilip, AÇLIK SINIRINDA YAŞAMAYA ZORLANAMAZ...

Devletin, icrasında hükümet yer alır. Devletin devamlılığını sağlayacak değerlerin yönetimini yapar. Ülkenin milli değerlerini korur, milletin refahını, yaşam hakkından doğan maddi ve sosyal değerleri adaletle paylaştırır. Hiç bir kimseyi açlıkla sınayamaz. Yoksullaştıramaz... Yetkinliklerine göre bir maaş adaleti ile, yoksulluk sınırının üzerinde bir yaşam sunar... 
Sunamıyorsa başarısızdır.... Ya da haksızlıklar vardır... 

Maaşları belirlemekle görevli hükümet çalışmalarını yapıyor ve yönetemediği ekonomide belirlediği bir maaşı açıklıyor!
Hükümet diyor ki; “Ey emekli, Ey asgari ücretli, Ey çalışan memur ve emekli memur, (Kendi belirlediği yetersiz maaş için) Devlet size bir KÖK(!) maaş verdi! Ama açlık sınırının çok altında kaldı! Yetmiyor, fark ettim!... Ben de, hükümet olarak, Devletten daha büyük ve güçlüyüm, Devlet seni yaşatamıyor, maaşını vermekte zorlanıyor, ama ben sana ‘SEYYANEN ZAM’ yani ‘sadaka’ vereceğim. Yine ‘açlık sınırının altında’ olacak ama ‘YAŞATMAYA ÇALIŞACAĞIM’!... Devlet sana bakamıyor ama ben sadakayla sana bakacağım.”
Bu adaletsiz kavram, DEVLETE HAKARETTİR! SUÇTUR!

Kaynağı hazine olan MAAŞIN, “KÖK”ü “SEYYANEN”i olmaz!

Emekli Maaşı HAK’tır... Vergi ödenir prim ödenir, devlete hizmet edilir ve yaşlılığa geldiğinizde DEVLETİN SÖZÜ; “SEN GENÇLİĞİNDE BENİ YAŞATTIN, BEN DE SENİ YAŞATACAĞIM!” 

2006 yılında, açlık sınırının çok üstünde olan asgari ücretin 2 - 2,5 katı olan emekli maaşı, AK Partinin iktidara gelilşi ile 2002’de 2 katına düşürüldü, 2015’te eşitlendi, pandemiden, depremden önce planlı olarak çalınarak, asgari ücretin yüzde 35 altına indirildi. 9 Milyon emekli 7500 TL maaşla kirasını ödeyemeyen, beslenemeyen, psikolojik baskı altında; açlığa, zulme terk edildi... Emekli zam istemiyor!... Yasal olarak hak ettiği ve planlı olarak çalınan gerçek maaşını geri istiyor. Sadece devletin verdiği “YAŞATACAĞIM” sözünün HÜKÜMET tarafından yerine getirilmesini istiyor... Çünkü; “Devlette devamlılık esastır!”

Sınırları delik deşik eden, mayınları toplayıp, kevgire çeviren ve 17 milyonu aşan yabancıyı beslemek için; İslamı, insanlığı kullanan Hükümet; 9 milyon emeklinin maaşını ödeyemiyor ve açlığa terk ediyor... 17 milyon yabancıya kucak açtığını ileri süren hükümet, vergisini, primini ödeyip ülkeyi yaşatan emekliye zulüm ediyor! 

YABANCILAR GERİ GÖNDERİLİRSE TÜRKİYENİN SANAYİSİ VE EKONOMİSİ ZOR DURUMA DÜŞER DEMEK İHANETTİR!
17 milyon yabancı ülkeden giderse;
Boşalan evler sayesinde ev kiraları düşer fahiş kira önlenir! 
Kayıt dışı çalıştırılan yabancılar sistemden çekilir, vergi kaçağı önlenir devlet kazanır, iş bulamayan Türk Gençlerine iş sahası oluşur ve işsizlik büyük oranda azalır. 
Demografik soykırım tehlikesi ortadan kalkar!
Hele bir de parayla, toprak satılarak, verilen vatandaşlık ta engellenirse, Vatan kazanır, millet kazanır, devlet kazanır.

ÜLKE DÜZEYİNDE FAHİŞ KİRA YAYILMAYA DEVAM EDİYOR:
İstanbul’da oturulabilir 2+1 ev kirası 10 bin TL’den başlıyor.
Ülkemizin KİRA VE KONUT SORUNU’nun nedenlerinden birisi de yabancılar...

EV SAHİPLERİ YABANCI KIRACI TERCİH EDEREK TÜRKLERE EVINI VERMIYOR!

Çünkü yabancılarda bir evde iki üç aile kalıyor ve yüksek kiraları kabul ediyor...

Türkler kirasını dahi ödeyemiyor...

SOSYAL PATLAMA başladı...

Ev sahipleri ve kiracılar savaşı adliyelerde dahi çözüm bulunamayan boyuta ulaştı. 

ÖLEN VE YARALANLAR OLDU / OLUYOR!

Yabancılar gündeme gelince Almanyadaki Türkler örnek veriliyor... 
Almanya’daki Türkler niteliksiz değil... Türkiye’den giden ‘nitelikli işgücüne’ vize ve çalışma hakkı tanıdı. 
Almanya Federal İstatistik Ofisi’ne (Statistisches Bundesamt) göre, 2020 yılında Almanya’da yaklaşık 2,8 milyon Türk göçmen kökenli insan yaşıyordu. Bu, toplam Alman nüfusunun yaklaşık %3,4’ünü oluşturuyor ve Türk kökenli topluluğu Almanya’daki en büyük etnik azınlık yapıyor. Veee, Almanya Türklere kapılarını kapadı. 
İçişleri Bakanlığı açıklama yaptı ve Türkiye’nin tüm illerinde yabancı nüfusunun yüzde 20’yi aştığını belirtti.
Demografik değerler araştırmalarında “Bir milletin altına yüzde 5 ten fazla yabancı bir ırk entegre edilirse genetik soykırımdır” deniliyor.

DEVLETİ YÜZDE 1, ÜLKEYİ YÜZDE 5 YİYOR!

Bunu açıklanan Küresel servet raporu söylüyor...

Raporda Türkiye’deki servetin dağılımına ilişkin çarpıcı veriler bulunuyor.

Rapor, son 25 yılda Türkiye’de servetin dağılımdaki eşitsizliğin derinleştiğini söylüyor. 

- Türkiye’de nüfusun en zengin yüzde 1’inin toplam servetten aldığı pay yüzde 39,5.
- Bu oran, nüfusun yüzde 90’lık kesimi için sadece yüzde 30,2.
- En üstteki yüzde 10; toplam milli servetin yüzde 67’sine sahipken, ortadaki yüzde 40; toplam milli servetin yüzde 29’unu, en yoksul yüzde 50; toplam milli servetin yüzde 4’ünü elinde tutuyor.
- Nüfusun yüzde 80’inin servetten aldığı toplam pay da yüzde 18,7.
- Nüfusun en zengin yüzde 5’lik kesimi toplam servetten yüzde 59,2 pay alırken, nüfusun yüzde 95’lik kesiminin aldığı pay sadece yüzde 40,8. 
- Nüfusun en yoksul yüzde 30’luk kesimi SERVETTEN HİÇ PAY ALAMIYOR ve payı ekside olduğu için sürekli borçlu.
Yani yetişkin nüfusun yüzde 30’unun servetini topladığınızda ortada servet değil yaklaşık 1 MİLYAR DOLARLIK NET BORCU bulunuyor

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum