Ahmet KAPLAN

Ahmet KAPLAN

[email protected]

DEVLETE, 'YENİDEN DEĞERLEME ORANI', MİLLETE İSE 'SEFALET'!

15 Aralık 2024 - 21:39

2024’ün sonlarına yaklaşırken, Ülke insanına bir dokun bin ah işit!
Emekliler, asgari ücretliler, emekçiler, memurlar, esnaflar ülkenin çoğunluğu dert küpü…
Açlıkla sınanan emekli, can çekişen asgari ücretli ve sosyal patlamalara neden olan kira sorunu, Türkiye’nin 2024’teki sosyal ve ekonomik en önemli konuları.
Siyasi iradenin bu sorunlarla yüzleşmesi çok önemli.
Fakat yüzleşmiyor! Yüzleşemiyor! Yüzleşmekten Kaçıyor!
Sorunları belirleyemeyen ve gerçeklerle yüzleşemeyen veya kasten görmezlikten gelen siyasi iradenin hatalı ekonomi politikaları nedeniyle ortaya çıkan enflasyon ve faiz sarmalı için vergi ile çözüm araması da millete ağır bir yük haline gelmeye başladı.
Ülkemiz, yüksek enflasyon baskısıyla karşı karşıya kaldı, vatandaşlar çaresizlik içinde, siyasi irade çözüm üretemiyor.
 
ENFLASYON VE FAİZ SARMALI
Oysa ülkemizi etkileyen ve tehdit eden faiz sarmalı ve enflasyon ayrılmaz ikili durumunda.
Türkiye’nin ekonomik durumu üzerinde belirleyici etkilere sahip. Ülkemiz bu ikilinin esiri haline geldi. Yüksek enflasyon, yüksek faiz oranlarını beraberinde getirdi.
Kiralar ve yaşam giderlerinin artması, özellikle düşük gelirli gruplar için büyük bir ekonomik yük oluşturuyor.
Hammadde fiyatları, enerji maliyetleri, kira ve iş gücü giderlerindeki yükselişler, üreticilerin maliyetlerini artırarak fiyatları yukarı çekiyor. Üretim maliyetlerinin artması enflasyonu yükseltiyor ve geçim sıkıntısı oluşturuyor.
Bu minvalde, Türkiye’nin huzuru, yüksek enflasyonun ve faizin dizginlenmesi ile mümkün olabilir.
 
HİÇBİR MAAŞ YOKSULLUK SINIRININ ALTINDA OLMAMALIDIR…
Kiralara yapılması gereken artış için zaten uygulanamayan yüzde 25 oranı kaldırıldı, 2024 yılı Ekim ayı enflasyon rakamlarının açıklanmasıyla birlikte Aralık ayı için kira artış oranı yüzde 60,45 oldu.
16,5 milyon SSK ve Bağ-Kur Emeklilerine, %18-22 arasında, Memur Emeklilerine %20 zam yapıldı.
2006 da yoksulluk sınırının bir buçuk katı olan en düşük emekli maaşı açlık sınırının yarısına düşürüldü. En düşük emekli maaşına mahkum edilen 9 milyon emekli 12,500 TL emekli maaşıyla açlığa terk edildi.
Asgari ücret; yapılan ŞAKA gibi zamla 17 bin 2 lira oldu. Eğer sağdaki 2 TL olmasaydı Asgari ücretliler açlıktan ölecekti. Şimdi can çekişiyor.
Anayasanın 55 maddesi nedir?
Anayasanın “Ücrette Adalet Sağlanması” başlığı altındaki Madde 55'te "Ücret emeğin karşılığıdır. Devlet, çalışanların yaptıkları işe uygun adaletli bir ücret elde etmeleri ve diğer sosyal yardımlardan yararlanmaları için gerekli tedbirleri alır. Asgarî ücretin tespitinde çalışanların geçim şartları ile ülkenin ekonomik durumu da göz önünde bulundurulur.”  Deniliyor.
Memur maaşları ile memur emeklisinin aylıklarına 2024'ün ilk 6 ayında yüzde 15, ikinci 6 ayında yüzde 10 zam yapıldı. 2025'in ilk 6 ayında yüzde 6, ikinci 6 ayında yüzde 5 zam yapılması da karara bağlandı. En düşük memur maaşı 26 bin 379 lira oldu.  
Evet, hiçbir maaş YOKSULLUK SINIRININ altında olmamalıdır… 
Yeniden değerleme oranı 2024 yılında 58,46 uygulandı. 2025 yılı için %43,93 olarak açıklandı. Vergi, Ceza ve devletin tüm alacaklarında bu oran uygulanıyor.
Aynı enflasyondan etkilenen Devletin alacakları için Yeniden değerleme oranı uygulanıyor…
MİLLET başka ülkede mi yaşıyor ki Yeniden değerleme oranı uygulanmıyor…
Devletin vergi, ceza ve alacakları için uygulanan Yeniden değerleme oranı emekliye, asgari ücretliye ve tüm MİLLETE de uygulanmalıdır.
Ve, hiçbir maaş YOKSULLUK SINIRININ altında olmamalıdır…
 
MİLLET AÇLIKLA SINANAMAZ. YOKSULLAŞTIRILAMAZ...
Devletin, icrasında hükümet yer alır.
Devletin devamlılığını sağlayacak değerlerin yönetimini yapar.
Ülkenin milli değerlerini korur, milletin refahını, yaşam hakkından doğan maddi ve sosyal değerleri adaletle paylaştırır. Hiç bir kimseyi açlıkla sınayamaz.
Yoksullaştıramaz...
Yetkinliklerine göre bir maaş adaleti ile yoksulluk sınırının üzerinde bir yaşam sunar... 
Sunamıyorsa haksızlıklar vardır...
Ya da başarısızdır...
 
MAAŞIN, “KÖK”Ü “SEYYANEN”İ OLMAZ!
Maaşları belirlemekle görevli hükümet çalışmalarını yapıyor ve yönetemediği ekonomide belirlediği bir maaşı açıklıyor!
Hükümet AÇLIKLA SINADIĞI millete diyor ki; “Ey emekli, Ey asgari ücretli, Ey çalışan memur ve emekli memur, (Kendi belirlediği yetersiz maaş için KÖK MAAŞ kılıfı uyduruyor!) Devlet size bir KÖK(!) maaş verdi! Ama açlık sınırının çok altında kaldı! Yetmiyor, fark ettim! ... 
Ben de, hükümet olarak, Devletten daha büyük ve güçlüyüm, Devlet seni yaşatamıyor, maaşını vermekte zorlanıyor, ama ben sana ‘SEYYANEN ZAM’ yani ‘sadaka’ vereceğim. Yine ‘açlık sınırının altında’ olacak ama ‘YAŞATMAYA ÇALIŞACAĞIM’! ... Devlet sana bakamıyor ama ben sadakayla sana bakacağım.”
Bu adaletsiz kavram, DEVLETE HAKARETTİR! SUÇTUR!
Kaynağı hazine olan MAAŞIN, “KÖK”ü “SEYYANEN”i olmaz!
 
EMEKLİ MAAŞI ANAYASAL HAK’TIR... 
Emekli Vergisini öder, devlete hizmet eder ve devleti yaşatır.
Emekli ayrıca sağlık hizmeti almak ve emeklilikte maaş alabilmek için de SGK primi öder.
Emeklilik, insanların çalışma gücü ve yeteneklerini yitirip, çalışma hayatından ayrılmalarıyla gelir kaynaklarının ortadan kalkması üzerine yaşamlarını sürdürmek için kazandıkları haktır.
Devlete vergi SGK’ya primini ödemiş ve hak etmiştir.
Emeklilik İşlemleri Anayasada yer alan - 5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile kazanılır.
DEVLETİN, ANAYASA çerçevesinde, bu KANUN kapsamında SÖZÜ vardır!
Devlet Emekliye ANAYASA çerçevesinde KANUNLA, “SEN GENÇLİĞİNDE BENİ YAŞATTIN, BEN DE SENİ YAŞATACAĞIM!” sözünü vermiştir.
Bunu uygulamayan HÜKÜMET, DEVLETİN ANAYASAL sözünü yerine getirmesini engellemiş olur.
 
EN AĞIRI İSE ÜLKEMİZİN BORÇ YÜKÜ!
Yüksek faiz oranları, özellikle kredi kullanan bireyler ve işletmeler için borç yükünü artırdığı için ekonomik kriz gittikçe daha çok artıyor.
 
5 TRİLYONLUK BORÇ YÜKÜ VATANDAŞIN OMUZUNDA
Türkiye'de yaşanan ekonomik durgunluk, vatandaşları borç batağına sürüklüyor. Artan enflasyon, gelir adaletsizliği ve istihdam sorunları, insanların kredi kullanarak geçinmelerine neden oluyor.

Türkiye'de nüfusun yarısı bankalara borçlu hale geldi. Yaklaşık 41 milyon kişi bankalardan çektiği krediyle, 38 milyon kişi de kredi kartını kullanarak ayakta durmaya çalışıyor.
Vatandaşın kredi borcunun 1,8 trilyonu tüketici kredilerinden, 1,6 trilyonu aşkın bölümü ise bireysel kredi kartı borçlarından oluşuyor... Türkiye'de vatandaşın bankalara Ocak 2024'te 2 trilyon 689 milyar 608 milyon lira olan toplam borcu, eylül ayı itibariyle 3 trilyon 441 milyar 351 milyon liraya çıktı.
Son bir yılda 40 milyon 855 bin kişi bankalardan kredi çekti. Bu kredilerin 84.6 milyar lirası battı. Yaklaşık 1.6 trilyonluk kredi kartı harcamasının da 40.3 milyar lirası ödenemediği için takibe düştü. Kredi ve kartını ödememiş gerçek kişi sayısı 1 milyon 63 bin kişiye ulaştı. Bunlardan 784 bini kredi kartını, 642 bini nakit kredi borcunu ödeyemedi.
 
SENET VE ÇEK BORÇLARI UÇTU
2024 yılının ilk 7 aylık sürecinde 130 bin adet senedin borcu ödenemediği için protesto edildi. Ödenmeyen senet borçlarının ilk 7 aydaki tutarı geçen yıla göre 2.75 kat artarak 8 milyardan 22 milyara fırladı.
Geçen yıl protesto edildikten sonra ödenen senet miktarı 42 bin 223’e ulaşırken bu yıl protestodan sonra ödemesi yapılan çek miktarı 28 bin 542’ye kadar düştü. 7 ayda karşılıksız çıkan çek sayısı 164 bin 268’e, karşılıksız çıkan çeklerin tutarı ise 102.5 milyar liraya ulaştı. Karşılıksız çek tutarı geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 225 gibi devasa oranda arttı.
Kredi ödemelerindeki zorluk, insanların geçim standartlarını daha da kötüleştirir. Bu durum, ekonomik büyümeyi olumsuz etkileyerek daha fazla iş kaybı ve iflas gibi sorunlara yol açar.
Hatta sermayenin ülkeyi terk etmesine neden olur.

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum