“ UYAN BU GAFLETTEN, UYUMA YURTTAŞ!”

Ünlü ozan Âşık Veysel, vefatının 41. yıl dönümünde ailesi, dostları ve sevenleri tarafından yâd edildi.

“ UYAN BU GAFLETTEN, UYUMA YURTTAŞ!”
21 Mart 2014 - 23:44

Ünlü ozan Aşık Veysel Şatıroğlu, vefatının 41. yıl dönümünde ailesi, dostları ve sevenleri tarafından yâd edildi. Törende ustayı anan sevenlerinin ısrarla altını çizdikleri husus, Veysel’in sahip olduğu kardeşlik ve barış diline, dizelerindeki birlik ve beraberlik çağrısına ihtiyacın zamanımızda da çok fazla olduğu yönündeydi. Anma etkinliğinde söz alanlar, gözleri ile değil gönül gözü ile gören ünlü halk ozanını çeşitli yönleriyle yâd etmenin mutluluğunu yaşadılar.

Usta halk ozanı bir şiirinde,“ Gün ikindi akşam olur/ Gör ki başa neler gelir / Veysel gider adı kalır/ Dostlar beni hatırlasın” demişti.

Ünlü şairin Sivas’ın Sivrialan Köyü’nde, “ bir tarla yolunda” başlayan uzun ince yaşam yolu, gözleri dünya ışığına kapalı ancak yüreği yaşam sevgisi dolu geçti. O, kendisini gerek geride bıraktığı anıları ile, gerekse şiirleriyle hatırlayacak binlerce hatta milyonlarca dost bıraktı geride.

Çok sevdiği baharda kavuştu toprağına

Gözlerini baharın yeni filizlere merhaba dediği 21 Mart 1973 Nevruz’unda bu sefer hayata gerçekten kapayarak, “ sâdık yari kara toprağa” kavuşan Âşık Veysel, “ iki kapılı”  bu dünya hanının çıkış noktasına dek kendisine eşlik eden can dostu bağlaması elinde haliyle taş bir heykel olarak ölümsüzleştirildiği Gülhane Parkı’nda kızı Hayriye Özer, torunları, damadı, gelinleri ve kendisi gibi ozan dostları ve sevenleri tarafından sazlı sözlü, şiirli ve bol hatıralı bir etkinlik ile yâd edildi. Gülhane Parkı’ndan yükselen kuş cıvıltıları eşliğindeki bu hüzünlü ancak gurur dolu biraya gelişte Anadolu geleneğinde her ölümün arkasından kavurulan helvalar da ikram edildi misafirlere.

Gazeteci Ahmet Özdemir: Gözlerinden eksilen ışığı yüreğine kattı

İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür İşleri Daire Başkanlığı’nın da destekleri ile gerçekleşen etkinliğin sunumunu, ünlü ozanı kendi çocukluk yıllarından beri tanıyan hemşerisi ve sağlığında birçok haberini de yapmış bulunan gazeteci Ahmet ÖZDEMİR yaptı.

Gelmiş geçmiş bütün ozanlara saygı duruşunda bulunularak, akabinde İstiklal Marşı’nın okunmasıyla başlayan etkinlik, sunucu Ahmet Özdemir’in açılış konuşması ile başladı. Veysel’in yaşamından bilgiler aktaran Özdemir, “ gözlerinden eksilen ışığı yüreğine katan” usta ozanın, şiirleri, türküleri ile Anadolu kültürüne büyük bir zenginlik kattığını belirtti. Öyle ki, “ aradan geçen bu 41 yıla rağmen, ona olan sevgi hiç eksilmedi, bilakis her geçen gün artmaya devam ediyor. Onun öldüğü yıl doğan çocukların şimdi torunları oldu ve bu çocuklar da Veysel’i dinliyor ve okuyorlar.”

Torun Çiğdem ÖZER: Uyan bu gafletten, uyuma yurttaş!

Ünlü halk ozanının torunu Çiğdem Özer ise, Âşık Veysel ailesi adına yaptığı konuşmada, dostlarını şu sözler ile selamladı: “ Değerli Veysel dostları! Bugün buraya gelenler, telefon ile çağırılıp davet edilmediler. Onlar her zaman bizimle olan ve dedemin burada ölüm yıldönümü olduğunu bilip gelen insanlar. Dolayısıyla hepimiz aslında koca bir aileyiz.”

Milletinin tercümânı oldu

Çiğdem Özer, dedesini şu sözler ile anlattı: “ Tek bir satır okuyamayan, 7 yaşından sonra dünyayı sadece gönül gözü ile görebilen sevgili dedem Âşık Veysel, dünya olaylarını çok derin bilgelik ve olgunluk ile yorumlamış, halk edebiyatımıza çok güzel eserler kazandırmıştır. Sivas’ın Sivrialan Köyü’nden çıkmış gerçek bir halk adamı, bir bilge olarak halkının duygu ve düşüncelerini, toplumsal konularını da şiirlerine taşımıştır. Âşık Veysel, âdeta şiirleri ile kendi milletinin tercümânı olmuştur. Cumhuriyet ozanı olan Veysel, Atatürk milliyetçiliğini, vatanseverliğini, Atatürk’ün çağdaşlaşma hareketini yürekten özümsemiştir. Hatta ilk şiirini 39 yaşında, Cumhuriyet’in 10. yılında Mustafa Kemal Atatürk’e yazmıştır.”

Türk olmaktan büyük gurur duymuştur

“O, geleneksel halk şiirine çağdaş bir yorum getirmiştir. Bir şiirinde;

 ‘ Atatürk’ün eserleri söylenecek bundan geri/ Bütün dünyanın her yeri ah çekti, vatan ağladı’ diyor.

Âşık Veysel, Türk olmaktan da büyük gurur duymaktadır;

‘ İstemem dünyanın saltanatını, süslü giyimini, Arap atını/ Bilirsem Türklüğün var kıymetini/ Vatanım, milletim bana kâfidir’ diyor.

Ulusal Kurtuluş Savaşı’nda askere gidememiş olması, Âşık Veysel’i derinden yaralamıştır:

‘ Ne yazık ki bana olmadı kısmet, düşmanı denize dökerken millet/ Felek kırdı kolumu, vermedi nöbet/ Kılıç vurmak için düşman başına.’

O, vatan sevgisini yüreğinde hisseden sağduyulu bir şairdir: ‘ Vatan bizim, ülke bizim, el bizim/ emin ol ki, her çalışan kol bizim/ ay yıldızlı bayrak bizim, mal bizim/ Söyle Veysel övünerek, överek.’

Uyan bu gafletten, uyuma yurttaş

“ Çağımız gaflet çağı değildir; bilim ve teknoloji alanda ilerlemeler kaydettiğimiz bilgi çağıdır. Âşık Veysel bu gelişmeleri çok önceden görmüş ve söylemiştir:

‘Devri Cumhuriyet, asrı yirmi/ Uyan bu gafletten, uyuma yurttaş/ Dünya ayaklanmış aya gidiyor/ Uyan bu gafletten, uyuma yurttaş.’

Gafletten kurtulmak için de Âşık Veysel, ‘oku!’ diyor, ‘okul’ diyor, ‘eğitim’ diyor;

‘ Dünyanın en zengin aklını gördüm/ sermayesini sordum; dedi ki okul/ İnsanlara hizmet yaptığın yardım, merhametim duygum, dedi ki okul’

Daha da önemlisi, bilgi çağı ve evrensel değerler ile bağdaşmayan mezhep kavgalarının yarattığı acı sonuçlara derinden üzülen dedem, bu uğurda dil, din, ırk ve mezhep ayırımı gözetmeksizin insanları birliğe, beraberliğe, kardeşliğe ve hoşgörüye çağırmıştır;

‘ Allah birdir, Peygamber hak, Rabbül âlemin’dir mutlak/ senlik benlik nedir bırak/ söyleyin geldi sırası. Kuran’a bak, İncil’e bak/ Dört kitabın dördü de hak/ Hakir görüp ırk ayırmak/ hakikatte yüz karası.’

‘ Kürdü, Türkü ve Çerkez’i hep Âdem’in oğlu kızı/ beraberce şehit gazi/ Yanlış var mı ve neresi’

‘ Şu âlemi yaratan bir/ Odur külli şeye kâdir/ Alevi, Sünnilik nedir/ Menfaattir varvarası.’

‘ Veysel, sapma sağa sola/ sen Allah’tan birlik dile/ ikilikten gelir bela/ dava insanlık davası’

O, âdeta 21. yüzyıl Türkiye’sine seslenmiştir

“ Âşık Veysel, bu dizeler ile âdeta 21. yüzyıl Türkiye’sine seslenmiştir. Dinlerin, mezheplerin, inançların birbirine alabildiğince hoşgörüsüz davrandığı günümüzde Âşık Veysel’in birlik ve beraberlik adına 50 yıl önce söylemiş olduğu sözler, bizlere bugün de rehber olmalı ve yolumuzu aydınlatmalıdır. Bu nedenler ile Âşık Veysel’in, geleceğimizin garantisi olan çocuklarımıza ve gençlerimize tanıtılması, onun dizlerinde yer alan öğütlerin ve gerçeklerin gelecek kuşaklara aktarılması milletimizin ve devletimizin yararına olacaktır.”

Baharı çok severdi; bir bahar günü öldü

“ Gülizar ninem anlatırdı. Baharı çok severmiş dedem;

‘ Esti bahar yeli karlar eridi/ kubarmış dağlarda kar çiçekleri/ Kavlettim yar ile ahdim var idi birlikte dermeye mor çiçekleri…’

Ölümsüz eserleri ve şiirleri ile ebediyen yaşayacak olan sevgili dedemi, huzurlarınızda sevgi, saygı ve rahmet ile anıyorum; nur içinde yatsın.”

Dostları, ozan arkadaşları neler söylediler?

Torun Çiğdem Özer’in Âşık Veysel ailesi adına yaptığı konuşmanın sonrasında söz sırası bu sefer de ünlü ozanın eli eline, yüreği yüreği değmişlere düştü. Göğü açık bir İstanbul sabahında, Gülhane Parkı’nda onu o gün yâd etmeye gelenlerden kimisi üstad için mızrabını bağlamasının tellerine vururken, kimisi ise ya onunla ilgili bir yaşanmışlığı, ya onun şiirlerinden birini paylaştı kuş cıvıltıları arasında.

Âşık Ayhan Hanım, “ rüyalarıma gir ve uyanalım ülkece” diye seslenirken ünlü ozana, Âşık Arabacı Gülşen, ‘ bir gider, bin doğarız” dedi. Tahir Arslanbaş, “ Veysel’in öldükten sonra kıymete bindiğini” ifade ederken, şair Hüseyin Kuzucan ise, daha âdil bir dünya için insanlığa, “ ozanları sadece dinlemeyin, anlayın” uyarısını yaptı.

Şair Bahattin Çiçek, ünlü ozana kendi şiiriyle cevap verip “ dostlar seni unutmadı” diye müjdelerken, ozan İsmail Aydoğmuş, Veysel’in zamanında öğretmenlik yapmak üzere Köy Enstitüsü’ne davet edildiği hatırlatmasında bulunarak, bunun Cumhuriyet’in ozanlara verdiği değerin bir göstergesi olduğuna işaret etti. Aydoğmuş, günümüz ozanlarının ise yazdıkları ve söylediklerinden dolayı yargılandıkları serzenişini dile getirdi. Şair Adil Ali Atalay, sadece Türkiye’ye değil, dünyaya mâl olmuş bu halk ozanının bir Nevruz günü Hak rahmetine kavuştuğu hatırlatmasında bulunarak, tüm insanlığa onun şiirlerindeki gibi birlik ve barış çağrısı yaptı.

Heykeli, Hürriyet Gazetesi’nin kampanyası ile dikilmişti

Ünlü ozan, ölümünün ardından, 1974 yılında Hürriyet Gazetesi’nin başlattığı bir kampanya neticesinde Gülhane Parkı’na dikilerek, bağlamasının zaman zaman zarar gören burguları gece vakitlerinde dostları tarafından gizlice tamir edilen heykelinin önünde coşku ile anıldı. Veysel’in kızı Hayriye Özer’e sanatçı İsa Koç tarafından hediye edilen bir karakalem çalışması portre ise, bu anlamlı güne ayrı bir renk kattı.

Dünya’ya Sivas’tan merhaba diyen ünlü halk ozanı âşık, “ Demokrasinin budur rejimi” isimli şiirinde, bakın nasıl bir tarif miras bırakmış idi gelecek nesillere!

“ Demokrasinin budur rejimi

Vatan milletindir kim kovar kimi

Sıkma savcıları, kovma hâkimi

Şekavet (soygunculuk) yok, adalet var bu yolda.

Milletsiz bir devlet yoktur olamaz

Eğri bakan aradığın bulamaz

Hiçbir aprti ebediyen kalamaz

Şikâyet yok, nihayet var bu yolda

 

Veysel söyler ama duyulmaz sesi

Doğru söyleyene diyorlar “asi”

Böyle değil idi şu demokrasi

“tahkikat” yok, hürriyet var bu yolda.”

Haber: Arzu Başlantı

Fotoğraflar: Arzu Başlantı& Mine Alpman

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum