TÜRKİYE'DE EN TEMBEL KESİM ATATÜRKÇÜLERDİ
14 Temmuz 2023 - 13:29 - Güncelleme: 14 Temmuz 2023 - 13:35
İlgili kesimler Atatürk’ü karşılamak için hazırlanmış, güzel ve temiz giyinmiş olup bando vs. tastamamdır.
Atatürk, çeşitli yerleri dolaşır ve gördüklerinden hoşnut kalmaz.
Gelişme istediği gibi değildir ve sorular sorar.
Aldığı yanıtlar hep ”Zaman yoktu, para yoktu, izin vermediler, şöyle sorun çıktı, böyle oldu, devlet destek vermedi, olanak bulamadık …….vs.” şeklindedir.
Atatürk öfkeli ve sert bir ses tonuyla
“Şeyh olanak buluyor da, siz niye bulamıyorsunuz !” der ve odasına çekilir.
Atatürk’ün canı çok sıkkındır.
Kimse Atatürk’ün
“Şeyh olanak buluyorda, siz niye bulamıyorsunuz” sözlerine bir anlam veremez.
Oysa onlar modern giyinmiş, Atatürk’ü modern karşılamış, kendilerine göre en iyi şekilde ağırlamışlardır ve memnuniyet dolu sözler beklemektedirler.
Şeyh işinin aslı şudur:
Elazığ’dan adamın biri sadece kendi ve bir eşek ile Ankara’ya doğru yola çıkar.
Cebinde beş kuruşu yoktur.
Geçtiği yerlerde “Ben dervişim” der.
“Tekke kuracağım, islamı ve ilim irfan öğreteceğim, tekke açacağım” der.
Halktan para, buğday, yumurta ne bulursa toplar.
Hiç para harcamadan yer, içer, yatar ve Ankara’ya kadar gelir.
Hatırı sayılır bir birikim yapmıştır. Bu olay Atatürk’ün kulağına gider.
İşte Atatürk bu “Dervişim” diyen adam kadar olamayan “Tembel Cumhuriyet Gençliği’ne” kızmıştır!
Gelelim günümüze...Günümüzde de durum çok farklı mıdır?
Örneğin, Fetöcüler dershaneler ve okullar açar, köy köy, ev ev gezip Anadolu’daki zeki çocukları belirleyip devşirirlerken Atatürk’çü geçinenler ne yapmıştır?
Günümüzde bile tarikatlar fakir çocukları bedava yurtlarda yatırıp, okullarda okutup devşirirken bizim Atatürk’çü geçinenler ne yapmaktadır?
Fetöcüler gazeteler basar, televizyon yayını yaparken, milletin beynini yıkarken bizim Atatürk’çü geçinenler ne yaptı?
Bugün bile tarikatların kaç tane televizyonu, gazetesi, basın yayın organları var.
Atatürk’çü geçinenlerin neyi var?
Atatürk’çü geçinenler arabesk mi takılmaktadırlar ??
Kendilerine acımakla meşguller bu konuda.
“Paramız yok, bize engel oluyorlar, destek olmuyorlar” vır vır vır bal yapmaz arı gibi!
Sorsan çok kitap okuyordur, moderndir, aydındır, çağdaş Türkiye’yi ve Cumhuriyet’i destekler filan.
Peki ne yaptın Cumhuriyet için?
Hiç !
Kitap okudu! Tebrikler çok faydan dokundu.
Hiç, bir araya gelip bir okul kuralım, köylere gidip zeki ama fakir çocukları bulup okutalım, eğitelim Cumhuriyet’e kazandıralım dediniz mi ?
Hayır !
Siz gölgede kahvenizi yudumlayıp kitabınızı okurken tarikatlar o çocukları Cumhuriyet’ten çaldı!
O çocukların geleceğini çaldı! Daha da çalmaya devam ediyorlar.
Hiç, dış destekti, emperyalizmdi, siyonizmdi demeyin.
Bu ülke sizin. Atatürk Cumhuriyet’i kurup size emanet etti.
Elin gâvuru...bilmem kimi gelip de senin ülkende yobazları, gericileri, hainleri destekleyip, okul ve televizyon açtırırken sen ne yaptın??
Bu ülkenin sahibi sen değil miydin?
Niye engel olmadın?
Niye daha iyisini sen yapmadın? Geçin bunları!
Çoğunuz anti emperyalistim der Marlboro ya da Parliament sigara içersiniz.
Atatürk bu gün çıkıp gelse ve şu manzaraya baksa, suratınıza tükürse yeridir.
Sorsa “Neden böyle oldu ?” diye, ne cevap verirdiniz ?
Doğrusu kendi adıma makul hiçbir mazeret bulamıyorum ben.
Atatürk yüzümüze tükürdükten sonra iki tane de tokat patlatsa yetmez.
Ne yapsa yetmez!
Her cezayı hak ediyoruz ama Cumhuriyet’i ve Atatürk’ü haketmiyoruz!
O halde, bu günden itibaren harekete geçelim.
Hak etmek için birşeyler yapalım.
Örneğin el birliği ile üniversite ve okullar kuralım.
Maaşlarımızdan bir sigara parası ayırıp bu okullara bağışlayalım.
Fakir ve zeki çocuklar Atatürkçü olarak yetişsin.
Emekli olup imkanı olanlar bu uğurda karşılık beklemeden çalışsın.
Bu okullara ve kurulacak medya organlarına maddi kaynak yaratalım.
Nasıl mı?
Örneğin mağazalar açalım.
Ürünlerin üreticiden tüketiciye direkt pazarlandığı.
Kendi üreticimizden, köylümüzden mümkün olduğunca az gübre ve ilaçla yetişmiş, doğal, yerli tohumdan üretilme ürünleri alalım ve bu mağazalarda satalım.
Hiç mi yok içinizde böyle bir mağaza için dükkanını yarı fiyatına kiraya verebilecek bir Atatürk’çü?
Hiç mi yok bu ürünleri sadece yakıt parasına taşıyacak bir Atatürk’çü ?
Hiç mi yok bu işler için zamanını, biraz da olsa parasını harcayabilecek bir Atatürk’çü ?
Uşak’ta gübresiz ve ilaçsız yetişen fasulye, nohut ve mercimek boş giden otobüslerle İzmir’deki İmece mağazasına uygun ücretle götürülemez mi?
Bir Atatürk’çü olarak bu mağazadan alışveriş yapıp kendi üreticinize destek olmaz mısınız?
Kendi sağlığınız için çocuklarınızın geleceği için GDO’suz yerli tohumdan üretilmiş bakliyatı almaz mısınız?
Üstelik aldığınız ürünün kim tarafından nasıl üretildiğini de göreceksiniz.
Üreticinin bilgileri, ürün paketi üzerinde olsa, sosyal medya hesabına girseniz ve nasıl birinden alışveriş yaptığınızı bilseniz, paranız nereye gidiyor bilseniz iyi olmaz mıydı?
Bu düzeni tarikatlar yıllarca yaptı ve daha da yapıyorlar.
Örneğin kendilerinden olan bir çiftçinin ürettiği fasulyeyi biri giderken İstanbul’a götürür.
Belirli aralıklarla yaptıkları toplantılarda bu tür ürünler parası karşılığı paylaşılır.
Bu ürünlerden de bir kısmını ihtiyaç sahiplerine verirler ve taraftar toplarlar.
Siz gölgede oturup, kahvenizi yudumlayıp, bir taraftan kitap okurken onlar çalışıyordur!
Gece gündüz çalışırlar, ölünceye kadar çalışırlar.
Siz onlardan daha çok çalışmadan, asla başaramayacaksınız!
Sakın bana kırılmayın gerçekler acıdır!
Hadi çalışmaya başlayalım.!
Atatürk, çeşitli yerleri dolaşır ve gördüklerinden hoşnut kalmaz.
Gelişme istediği gibi değildir ve sorular sorar.
Aldığı yanıtlar hep ”Zaman yoktu, para yoktu, izin vermediler, şöyle sorun çıktı, böyle oldu, devlet destek vermedi, olanak bulamadık …….vs.” şeklindedir.
Atatürk öfkeli ve sert bir ses tonuyla
“Şeyh olanak buluyor da, siz niye bulamıyorsunuz !” der ve odasına çekilir.
Atatürk’ün canı çok sıkkındır.
Kimse Atatürk’ün
“Şeyh olanak buluyorda, siz niye bulamıyorsunuz” sözlerine bir anlam veremez.
Oysa onlar modern giyinmiş, Atatürk’ü modern karşılamış, kendilerine göre en iyi şekilde ağırlamışlardır ve memnuniyet dolu sözler beklemektedirler.
Şeyh işinin aslı şudur:
Elazığ’dan adamın biri sadece kendi ve bir eşek ile Ankara’ya doğru yola çıkar.
Cebinde beş kuruşu yoktur.
Geçtiği yerlerde “Ben dervişim” der.
“Tekke kuracağım, islamı ve ilim irfan öğreteceğim, tekke açacağım” der.
Halktan para, buğday, yumurta ne bulursa toplar.
Hiç para harcamadan yer, içer, yatar ve Ankara’ya kadar gelir.
Hatırı sayılır bir birikim yapmıştır. Bu olay Atatürk’ün kulağına gider.
İşte Atatürk bu “Dervişim” diyen adam kadar olamayan “Tembel Cumhuriyet Gençliği’ne” kızmıştır!
Gelelim günümüze...Günümüzde de durum çok farklı mıdır?
Örneğin, Fetöcüler dershaneler ve okullar açar, köy köy, ev ev gezip Anadolu’daki zeki çocukları belirleyip devşirirlerken Atatürk’çü geçinenler ne yapmıştır?
Günümüzde bile tarikatlar fakir çocukları bedava yurtlarda yatırıp, okullarda okutup devşirirken bizim Atatürk’çü geçinenler ne yapmaktadır?
Fetöcüler gazeteler basar, televizyon yayını yaparken, milletin beynini yıkarken bizim Atatürk’çü geçinenler ne yaptı?
Bugün bile tarikatların kaç tane televizyonu, gazetesi, basın yayın organları var.
Atatürk’çü geçinenlerin neyi var?
Atatürk’çü geçinenler arabesk mi takılmaktadırlar ??
Kendilerine acımakla meşguller bu konuda.
“Paramız yok, bize engel oluyorlar, destek olmuyorlar” vır vır vır bal yapmaz arı gibi!
Sorsan çok kitap okuyordur, moderndir, aydındır, çağdaş Türkiye’yi ve Cumhuriyet’i destekler filan.
Peki ne yaptın Cumhuriyet için?
Hiç !
Kitap okudu! Tebrikler çok faydan dokundu.
Hiç, bir araya gelip bir okul kuralım, köylere gidip zeki ama fakir çocukları bulup okutalım, eğitelim Cumhuriyet’e kazandıralım dediniz mi ?
Hayır !
Siz gölgede kahvenizi yudumlayıp kitabınızı okurken tarikatlar o çocukları Cumhuriyet’ten çaldı!
O çocukların geleceğini çaldı! Daha da çalmaya devam ediyorlar.
Hiç, dış destekti, emperyalizmdi, siyonizmdi demeyin.
Bu ülke sizin. Atatürk Cumhuriyet’i kurup size emanet etti.
Elin gâvuru...bilmem kimi gelip de senin ülkende yobazları, gericileri, hainleri destekleyip, okul ve televizyon açtırırken sen ne yaptın??
Bu ülkenin sahibi sen değil miydin?
Niye engel olmadın?
Niye daha iyisini sen yapmadın? Geçin bunları!
Çoğunuz anti emperyalistim der Marlboro ya da Parliament sigara içersiniz.
Atatürk bu gün çıkıp gelse ve şu manzaraya baksa, suratınıza tükürse yeridir.
Sorsa “Neden böyle oldu ?” diye, ne cevap verirdiniz ?
Doğrusu kendi adıma makul hiçbir mazeret bulamıyorum ben.
Atatürk yüzümüze tükürdükten sonra iki tane de tokat patlatsa yetmez.
Ne yapsa yetmez!
Her cezayı hak ediyoruz ama Cumhuriyet’i ve Atatürk’ü haketmiyoruz!
O halde, bu günden itibaren harekete geçelim.
Hak etmek için birşeyler yapalım.
Örneğin el birliği ile üniversite ve okullar kuralım.
Maaşlarımızdan bir sigara parası ayırıp bu okullara bağışlayalım.
Fakir ve zeki çocuklar Atatürkçü olarak yetişsin.
Emekli olup imkanı olanlar bu uğurda karşılık beklemeden çalışsın.
Bu okullara ve kurulacak medya organlarına maddi kaynak yaratalım.
Nasıl mı?
Örneğin mağazalar açalım.
Ürünlerin üreticiden tüketiciye direkt pazarlandığı.
Kendi üreticimizden, köylümüzden mümkün olduğunca az gübre ve ilaçla yetişmiş, doğal, yerli tohumdan üretilme ürünleri alalım ve bu mağazalarda satalım.
Hiç mi yok içinizde böyle bir mağaza için dükkanını yarı fiyatına kiraya verebilecek bir Atatürk’çü?
Hiç mi yok bu ürünleri sadece yakıt parasına taşıyacak bir Atatürk’çü ?
Hiç mi yok bu işler için zamanını, biraz da olsa parasını harcayabilecek bir Atatürk’çü ?
Uşak’ta gübresiz ve ilaçsız yetişen fasulye, nohut ve mercimek boş giden otobüslerle İzmir’deki İmece mağazasına uygun ücretle götürülemez mi?
Bir Atatürk’çü olarak bu mağazadan alışveriş yapıp kendi üreticinize destek olmaz mısınız?
Kendi sağlığınız için çocuklarınızın geleceği için GDO’suz yerli tohumdan üretilmiş bakliyatı almaz mısınız?
Üstelik aldığınız ürünün kim tarafından nasıl üretildiğini de göreceksiniz.
Üreticinin bilgileri, ürün paketi üzerinde olsa, sosyal medya hesabına girseniz ve nasıl birinden alışveriş yaptığınızı bilseniz, paranız nereye gidiyor bilseniz iyi olmaz mıydı?
Bu düzeni tarikatlar yıllarca yaptı ve daha da yapıyorlar.
Örneğin kendilerinden olan bir çiftçinin ürettiği fasulyeyi biri giderken İstanbul’a götürür.
Belirli aralıklarla yaptıkları toplantılarda bu tür ürünler parası karşılığı paylaşılır.
Bu ürünlerden de bir kısmını ihtiyaç sahiplerine verirler ve taraftar toplarlar.
Siz gölgede oturup, kahvenizi yudumlayıp, bir taraftan kitap okurken onlar çalışıyordur!
Gece gündüz çalışırlar, ölünceye kadar çalışırlar.
Siz onlardan daha çok çalışmadan, asla başaramayacaksınız!
Sakın bana kırılmayın gerçekler acıdır!
Hadi çalışmaya başlayalım.!
FACEBOOK YORUMLAR