Tüfekçi Bizim ne yapacağımızı kimseden öğrenmeye ihtiyacımız yok
Turizmci Deniz Emin Tüfekçi Size Türkçe olarak yaptığım bu konuşmayı umarım ilgililer, kamu yönetimi, siyasi otorite japonca olarak algılayıp yıllardır olduğu gibi hareketsiz, tepkisiz, anlamazdan gelip seyretmezler.
1 Aralıkta yapılan Türkiye Seyahat Acentaları Birliği (TURSAB) genel kurulunda bir konuşma yapan Turizmci Deniz Emin Tüfekçi sektörün içinde bulunduğu durumu özetledi.
Tüfekçi “Sayın başkan, divan kurulunun değerli üyeleri, değerli meslektaşlarım saygıdeğer konuklarımız, Faaliyet raporu ile ilgili konuşmama başlamadan önce, bu güne kadar görev yapan yönetim kurulu, denetim ve disiplin kurulu üyelerine, bölge başkanlarına ve yönetimlerine, birliğimizin profesyonel kadrosunda görev alan birçoğunu yakından tanıdığımız çalışanlara emeklerinden dolayı teşekkür ediyorum.
Bir önceki genel kurulda aramızda olup bu gün bu salona iş değişikliği yapmak zorunda kalan sayıları 300’ü geçen eski meslektaşlarımıza yeni işlerinde başarılar diliyorum. Aramızdan ölüm nedeni ile ayrılan değerli meslektaşlarımıza rahmet, yakınlarına sabır ve başsağlığı diliyorum, Türk turizminin mucizesini yaratanları görüyorum, tam 40 yıl oldu birliğimizin kuruluşundan bu yana, kuranlara teşekkür ediyorum, aramızdan ayrılan meslektaşlarımıza rahmet diliyorum.
40 yıldır bu işin içinde olan benden de büyükleri görüyorum. Bu salonda, Çetin ağabeyi, Hami'yi, Ethem'i görüyorum, alın terini görüyorum yüzlerinizde, her türlü zorluğu aşmanın kıvancını görüyorum, hepinizin alın teri göz nuru var bu 22 milyar dolarda, bu gün vardığımız 30 milyon turistte.
Değerli arkadaşlarım bu noktaya kendimizi öve öve gelmedik, tam aksine, ciddi özeleştirileri bu salonlarda yaptık, bu gün de eleştiriler, özeleştiriler yapılagelecek siz Türkiye turizmine sahip çıktığınızı göstermek için buradasınız. Burada yapılacak konuşmaları dinleyip dinlememek, kaale alıp almamak kuşkusuz siyasi otoritenin bileceği bir iştir, ama bu salonda yükselen sesler, alkışlar, öneriler, onay vermeler bilin ki tüm ülkede yankı bulacaktır, birileri haklılığımızı şimdi, birileri kim bilir iş işten geçtikten sonra anlayacaktır. Umarım burada oluşan görüşler alalede insanlar tarafından, ilgisiz, bilgisiz insanlar tarafından değil, Türk turizmini bu noktaya getirmiş insanlar tarafından kamu otoritesine ve kamuoyuna iletilmektedir.
Bizim ne yapacağımızı kimseden öğrenmeye ihtiyacımız yok, kamu otoritesi bizim için ne yapacak, bir planı var mı? önerisi var mı? biz bunu merak ediyoruz, ne umduğumuzu, neye ihtiyacımız olduğunu bu salonda iki yılda bir de olsa anlatıyoruz. Dinlemek için gelen bir politik irade burada mevcut değil, sayın Cumhurbaşkanı yok, sayın Başbakan 100 metre ötedeki bir salonda toplanan ''inovasyon haftası'' toplantısın da, 24 milyar dolar döviz getiren seyahat acentalarının kongresinde yok, 21 kongrede 41 yılda ilk kez bir turizm bakanı TÜRSAB'ın genel kuruluna gelme gereği bile duymamış, siyaset, iktidar turizmi, turizmciyi yok sayıyor. Sizi kaale bile almıyor, sadece Ulusoy yönetimini değil, muhalefeti de kaale almıyor.
Ne yaptı bu salonda toplanmış adamlar? Yıllarca ülke ülke dolaşıp Türkiye’yi tanıttılar, ürünlerini, tur programlarını, kültürümüzü, yat gezilerimizi dağlarımızı, el sanatlarımızı, ülkemizi tanıttılar, döviz aktı bu ülkeye döviz, kara para aklayıcılarına gösterilen şefkatin ilginin yüzde birini görmek bu seçkin topluluğun hakkı değil mi?
Yıllardır konuştuğumuz, çözüm beklediğimiz konular var, bu konuların çözüm noktası kuşkusuz ülkeyi yöneten siyasi kurumlar, partiler, iktidarlardır. Birlik olarak siyaseti etkileyip turizmi geliştirecek, bizim yaşam alanlarımızı koruyacak genişletecek, önümüzü açacak önerileri siyasete aktarmakta zaman zaman başarılı olsak da, geldiğimiz noktada hedefin çok gerisinde olduğumuzu tespit etmekte yarar var.
1970 li yıllarda turizmin alt yapısını inşa eden siyaset anlayışı, hem konaklama, kitle turizmi hem de bu işin motoru olan seyahat acentalarına ciddi destek vermiştir.
Seyahat acentaları 1994 yılına kadar getirdiği döviz miktarına göre değerlendirilip neredeyse hiç vergi vermiyorlardı, kurumlar vergisinden muaf tutulmuşlardı, bu mesleğin 20 yıldır içinde olan meslektaşlarım çok iyi hatırlayacaktır, bu seyahat acentalarının gelişmelerine ciddi katkı sağlamıştır. kazancımızı yeni yatırıma dönüştürme olanağı veriyordu bize, 94 yılında bu teşvik seyahat acentalarından kaldırıldı, 80 lerin sonundan bu yana konaklama sektörüne verilen parasal katkıların, teşviklerin o tarihten sonra onda biri bile seyahat acentalarına sağlanmadı.
Değerli meslektaşlarım, Konaklama sektörüne verilen destek özünde gerekli ve doğru bir politikanın eseriydi, şimdi o politikanın sonlandırılmasının zamanı gelmiştir.
Şimdi yapılması gereken teşviğin adresinin yeniden yazılmasıdır, seyahat acentalarının öneminin tekrar hatırlanmasıdır. Konaklama sektörünün sunduğu yatak miktarı yeter düzeye ulaşmıştır, bunun pazarlanması, satışa dönüşmesi önem kazanmaktadır, son yıllarda bunun yöntemi olarak ucuza pazarlama yolu benimsenmiştir.
Bu böyle devam edemez, etmemeli. Tanıtım ve pazarlama, bunun satışa dönüşmesi için mutlaka yapılması gereken şeydir. Bunu yapmadan devam edemeyiz, edersek ülke olarak çok ağır bedeller öder, yatırımlarımızı kaybeder, emek yoğun sektörde iş gücü kaybı ortaya çıkar ki bu ülkemizin sıkıntılarını derinleştirir, bizi de diğer sektörleri de sarsar.
Refaha ulaşmaya ihtiyacımız var, sıkıntıları aşmaya ihtiyacımız var, morale ihtiyacımız var ve bunun en etkin araçlarının başında turizm gelmektedir.
Değerli arkadaşlarım, biliyorsunuz ilişkilerimizin çok iyi olduğu bilinen, söylenen Kültür ve turizm bakanlığı müze giriş ücretlerinde seyahat acentalarına %50 indirimli bilet sağlamıştı, bunu hepimiz sevinçle karşılamıştık, %5 pay Türsab'a bırakılmıştı. Bu indirim ciddi ölçüde kaçak acentecilik faaliyetine darbe vurmuş, kendi başına tur düzenleyenler bu dezavantajı görerek seyahat acentesi ile işbirliği yolunu seçmişti.
Bilet fiyatları görünürde değişmemiş ancak bir önceki yıla göre aynı bileti daha pahalıya satın almaktayız.. Şimdi geldiğimiz nokta geçen yıllara göre daha iyi durumda değildir.
Müze ve örenyeri girişlerinde bu indirim %20 lere çekilmiş, bir çok yerde ise bu indirim tamamen kalkmıştır.
Bir doğrudan dönülmüş, yanlış adımlar marş marş gitmeye başlamıştır. Kaçak acentacılık faaliyetiyle ilgili polisiye önlem değil bu tür önlemler sorunu çözer.
Türkiye çok ciddi yatırımlara, bilgi birikimine karşın son 30 yılda turist başına gelirde bırakın artış sağlamayı, gittikçe azalan bir noktaya doğru gitmektedir.
Turist başına gelir noktasında 600 dolarlar civarında bir rakam telaffuz edilse bile turist başına verimlilikte ne yazık ki tüm zenginliğimize rağmen OECD ülkeleri arasında son sıralardayız, burada yapılması gereken asıl hesap her turistin gün başına bu ülkeye ne bıraktığıdır.
Bu gün bunun artırılması yönünde yeni bir hamlenin yapılması gerekiyor, bunun yolu 1994 yılına kadar var olan seyahat acentalarına yönelik teşviklerin daha da ileri boyuta taşınarak verilmesidir.
Özellikle otel satışlarında seyahat acentaları büyük ölçüde devre dışı kalmıştır, on line, internet üzerinden yapılan satışlar yıllık milyar dolarlar seviyesine ulaşmıştır.
Sadece İstanbul’daki otelleri pazarlayan 4-5 kuruluşun yıllık cirosu bir buçuk milyar euro düzeyine ulaşmıştır, bu ''on-line'' satış yapan kuruluşların-sadece İstanbul’daki otel odası satışından kaynaklanan- yıllık gelirleri 300 milyon euro civarındadır. Bu rakam bakanlığımızın tanıtım bütçesinin tam 3 katıdır. Bu para'' on- line'' olarak bu ülkeye giriş yapmadan uçup gitmektedir. Bu ülkenin turizmcileri, otelcileri veya acentacıları bu gelirden mahrumdur.
Bu konuda ulusal bir portal kurulması ve satışların bu portal üzerinden yapılması için ciddi bir kaynak gerekmektedir, bu kaynak bu şartlarda ancak kamu kesimi tarafından üstlenebilecek, karşılanabilecek bir kaynaktır..
Bu turizm portalının hayata geçmesiyle hem büyük ölçüde kaynaklarımız ülke içinde kalacak, hem sektörün geliri yükselecek, hem de bu sektöre böyle bir kaynak aktarımı seyahat acentalarının yanında konaklama sektörünü de çok rahatlatacaktır. Şimdi tüketiciye odaklı turizm politikalarını devreye sokarken acentacının refahını da sağlayacak politikaları, buna erişecek stratejileri, araçları, belirlemek lazım, taze bir başlangıç lazım.
Bunun bütün koşullarına sahibiz, bunun alt yapısı mevcuttur, seyahat acentalarının beklentisi budur, üzerinde düşünülmesi, tartışılması gereken konu budur.
Derhal harekete geçilmesi lazım, gecikmenin bedelini seyahat acentaları kadar hatta daha fazla olarak otelci, otel çalışanı, ulaştırma sektörü başta olmak üzere turizm ile ilintili tüm sektörler ödemek zorunda, durumunda kalacaktır. Son iki genel kurulumuzda Kültür ve Turizm bakanımız sayın Ertuğrul Günay'ın bakanımızın sözünü ettiği, çıkartılması için sözünü verdiği tüm sektörü bir araya getirecek, toplayacak yapı ile ilgili hiç bir somut adım atılmamıştır.
Yeni bakanımızın gündeminde turizm olmadığı da görülmektedir. Selçuklu beylikleri gibi her biri bir yanda otelcisi, yatırımcısı, uçakçısı, otobüsçüsü, rehberini bir çatı altında toplayacak beylikler döneminden Osmanlı imparatorluğuna geçiş aşamasına adım atılamamıştır. Kamu yönetimine sormak gerekir, Türkiye’nin turizm örgütlenmesi ile ilgili ne düşünüyorsunuz? KDV ile ilgili tekstile sağladığınız, konaklamaya sağladığınız indirimi seyahat acentalarının tüm faaliyetlerinden dolayı kesecekleri faturalar için uygulanması konusunda ne düşünüyorsunuz? Müze biletlerindeki indirim büyük ölçüde geri alınmış, sözler tutulmamış, turizmin finansmanı konusunda bir çalışma yapılmamış, Sultanahmet meydanı tamamen betonlaştırılmış, o bölgede iş yapan gurupları gönderen turizmcinin fikri sorulmak bir yana neredeyse varlığından rahatsız olunmuş, sokağında gezen yüz kişinin 80 inin turist olduğu bölgede içki satamaz olmuş işletmeciler. Umutlarımızı yeşerten, sorunlarımızın çözüleceğine yönelik beklentimizi yükselten bir tablonun olmadığını üzüntü ile hepimiz görüyoruz.
Başaran Ulusoy yönetimine alternatif bir yapılanmanın sözcülüğünü yapan Sayın Emin Çakmağı dinledikçe Başaran Ulusoy’un hala bu örgütün başında neden durduğunu daha iyi anladım.
Türsab başkanlığına aday olmaktan çok hükümet sözcüsü edasında konuşuyor.
Bakın bir tv yayınında şunları söylüyor; ''Kaçak acentacılık nedeniyle devletin 15 milyar dolar vergi kaybı vardır....''.Böyle bir vergi kaybının oluşması için en az 150 milyar dolarlık bir turizm girdisinin olması gerektiğinden bile habersiz bir başkan adayı beyefendi, ''Turizm girdimizin 30 milyar dolar olduğunu '' 2 dakika sonra aynı konuşmasında söyleyiverdi.
Bu da doğru olmayan bir rakam, bakanlık bile elli tane rakamla oynaya oynaya 17-18 milyar dolarlık geliri 22-24 milyar dolara çıkartabildi. Gerçeği herkes biliyor. ''37 milyon turist girdisi '' varmış, bu da külliyen yalan, bakanlık bile o kadar göçmen Suriyeli, İranlı, Iraklı, Somali’ye rağmen 31 milyondan fazlasını söyleyemiyor, turist sayısı 28 milyon civarında. Kişi başı turizm gelirimiz ise 800 dolar civarındaymış.
Bakanlık bile bu rakamı 680 dolarları gösterirken bu arkadaşımızın verdiği rakamlar onun dünyadan habersiz olduğunu ya da hükümet yalakalığı yapma yarışı içinde olduğunu gösteriyor. Gezi olaylarında 2 haziran tarihinde yazdıklarını dehşetle okudum, ''Göstericiler etrafı yakıp yıkmışlar....''.İki bakan, Sn.Ertugrul Günay ve Sn.Egemen Bağış bile bu konuda ciddi hata yaptıklarını kabul ederken bu kadar düşüşün nedenini bu beyefendi başka yerlerde arıyor. Size Türkçe olarak yaptığım bu konuşmayı umarım ilgililer, kamu yönetimi, siyasi otorite japonca olarak algılayıp yıllardır olduğu gibi hareketsiz, tepkisiz, anlamazdan gelip seyretmezler. Sizinle ülke turizminin önü açık olsun, yolumuz açık olsun, başarılar diliyorum, Saygılar sunuyorum, hoşça kalın, ilgiyle dinlediğiniz için ayrıca teşekkür ediyorum.
Haber Merkezi
FACEBOOK YORUMLAR