TRABZON'UN CENNET KÖŞESİ "HONOFTER YAYLASI" ALTIN MADENİ İÇİN FEDA EDİLECEK
Türkiye’nin cennet köşelerinden, Trabzon’un Düzköy İlçesi’ndeki doğası ve şenlikleriyle ünlü “Honofter Yaylası”nda altın aranması için harekete geçildi. Çayırbağı-Yusuflu Mahallesi sınırları içinde Koza Altın İşletmeleri A.Ş. tarafından tamamı 1.248.14 hektar arazideki 17.24 hektar alanda yapılması planlanan Kompleks Cevher Madeni (Ag-Altın, Cu-Bakır, Fe-Demir,Pb-Kurşun, Zn-Çinko ) Açık Ocak İşletmesi Projesi için ÇED raporu bekleniyor.
17 Kasım 2023 - 16:15 - Güncelleme: 18 Kasım 2023 - 14:25
Trabzon ili Düzköy ilçesi Çayırbağı’nda Koza Madencilik şirketi tarafından, maden ocağı projesinin uygulanması için Çevre Ve Şehircilik Bakanlığı’na başvuru yapılması üzerine ayağa kalkan bölge halkı büyük tepki gösterdi.
27 Ekim 2023 tarihinde ÇED süreci başlayan Koza Altın İşletmelerine dur demeye çalışan bölge halkı, ÇED raporu direnişlerini duyurmaya çalışıyor. 12 Kasım günü Çayırbağı’nda düzenlenen toplantıya; Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği (ÇYDD) Trabzon Başkanı Metin Serdar, Fatsa Çevre Platformu üyesi Osman Güvenalp, Derelerin Kardeşliği Platformu üyesi İhsan Hacıbektaşoğlu, Metalurji Yüksek Mühendisi Cemalettin Küçük, Çayırbağı Çevre Platformu sözcüsü Yakup Civelek, Tonya Çevre Platformu üyesi Bekir Uzun başta olmak üzere çok sayıda yöre halkı katıldı.
Düzköy Çevre ve Yaşam Platformu yaptığı açıklamada “Yaylalarımızı, Ormanlarımızı, Su kaynaklarımızı koruma ve gelecek nesillere aynı güzellikte bırakmak adına Honofter'de, Koza Madencilik Şirketi tarafından yapılması planlanan maden ocağına izin vermeyeceğiz” diyerek, Honofter Yaylası’nda doğa katliamının meydana geleceğine dikkat çeken yöre halkı tepkilerini şu sözlerle ifade ettiler:
“Maden sahası olarak belirlenen bölgede insanlarımız yaşamaktadır. Tarım ve hayvancılık yapılmaktadır. Honofter şenliğimiz asırlardır sürmekte olup bizim kültürümüzdür. Bölgede yamaç paraşütü sporu yapılmaktadır. Ayrıca endemik bitki türleri ( sadece o bölgeye özgü) mevcuttur. Görüldüğü üzere yaylamız ekonomik, sosyal, kültürel, tarihi açıdan oldukça zengindir ve korunması gerekmektedir. İnsanları mutludur. Olası bir maden sahası söz konusu olduğunda her şeyden önce tüm canlılar, kültürümüz, tarihimiz, tehlike altına girecektir. Trabzon ilinin su kaynakları bu bölgede bulunmaktadır. Suyumuz tehlike altına girecektir. Dünya’da su kaynakları yok olurken ve tehlike altındayken varolanları da riske atmak insanlık suçudur.İklim krizi günümüzün en büyük gerçeğidir. İklim krizini iyileştirmek üzere adımlar atılması gerekirken bu tarz belli bir kesimin sadece cebinin karlı çıkacağı işlere izin vermek kabul edilemez. Biz can diyoruz, proje sunan şirketlerin derdi ise sadece gelir elde etmektir. Canın ( insan,hayvan, bitki, doğa) mevzu bahis olduğu yerde kişisel çıkarlar konuşulamaz. Bu projenin engellemesi için herkesin desteğine ihtiyacımız var. Bu sorun bölge halkının değil hepimizin sorunudur ve sorumluluğundadır. Çocuklarımıza ve torunlarımıza sözümüzdür. Babalarımızdan dedelerimizden bize bıraķılan bu doğaya sahip çıkacağız.”
ÇED RAPORU GÜN SAYIYOR
Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği İl Müdürü Uğur Korkmaz, Trabzon Büyükşehir Belediye Başkanlığına, Düzköy Belediye Başkanlığına, DSİ 22. Bölge Müdürlüğüne, Trabzon İl Tarım ve Orman Müdürlüğüne ve Trabzon İl Kültür ve Turizm Müdürlüğüne yazı göndererek görüş istedi. 30 gün içerisinde konuyla ilgili geri dönüş yapmayan kurumun görüşünün de olumlu olarak kabul edileceği de yazıda yer aldı.
Honefter Yaylası'nın madencilik ile katledilmesine engel olmak isteyen yöre halı bir araya gelerek toplantı düzenledi. Düzköy'ün Çayırbağı bölgesinde 170 dönümlük alanda açık ocak olarak altın, gümüş, bakır, çinko, demir ve kurşun cevheri aramak isteyen Koza Altın’ın yıllık 78 bin ton cevher çıkarması söz konusu.
Maden aramalarının siyanür ile yapılacağı belirtilirken, bölge halkı yaylaları ve hayatları için endişeli. Bölgenin mera alanı olması ve yörenin içme suyunun buradan karşılanması yöre halkının maden işletmesinin karşısında durmasına neden oldu.
Tarım ve hayvancılıkla uğraşan bölge halkı, içme suyu ve temiz doğalarının altın işletmesi tarafından yok edilmemesini istedi. Bu kapsamda düzenli olarak toplantılar düzenleyerek bir araya gelen bölge halkı seslerini duyurmaya çalışıyor.
DÜZKÖY HALKI: “DOĞAMIZI KATLETMEYİN”
Honofter Yaylası’nın aynı zamanda hayvanlar için büyük bir otlak olarak kullanıldığını ve her yıl yaz aylarında şenlikler düzenlediklerini ifade eden yöre halkı maden projesi ile bunlardan tamamen mahrum olacaklarını vurguladılar.
Halkın yayladan kışlık gıda ihtiyacını karşıladığına da dikkat çeken Düzköylüler, yaşam biçimlerini şöyle aktardılar:
“Bir tarafında Beypınarı, bir kaç km.ötesi Otçullar Derneği, bu tarafta, yine bir kaç km.uzaklıkta Haçka Obası, diğer yönde Boğoç yaylası. Yaz ayları yöre köylüsü insanlarımız alır ineklerini, koyun ve keçilerini çıkarlar bu yaylalara. Geniş otlakları, çayır çimeni bu hayvanlara yem olur, karınlarını doyurur. Süt verirler, sütünden yağ yapılır, peynir yapılır. Kışlık nevalesi çıkar insanların. Yün verirler, et vermek için can verir bu hayvanlar... Otlar kesilir, biçilir, kışlık yem olur havanlara... Yöre insanları el ele tutuşur, büyük bir dairevi halka oluşturur, horon teperler birlikte. El ele tutuşan halkanın için de davullar, zurnalar, kemençeler ortak bir ritim ile, türküler eşliğinde horon teperler.. Kadınlar, genç kızlar, delikanlılar birlikte horon oynar.. Orada sevdalar yaşanır.. Çekilir Barabellum tabancalar, havaya hayalî bir hedefe sıkarlar mermilerini.. İnsanlar sevgiyle halka oluşturur, sevgilerini pekiştirir... Bu yaşam biçimidir bu yaylalar.. Ortada Honofter, çevresinde horon halkası gibi diğer köylerin yaylaları, obaları... Şenlikler içinde sevgi ile kucaklaşır insanlar. Şimdi cıkmış bir Koza firması, arkasındaki devlet gücü ile buralarda altın arayacak.. Buranın bizzatihi kendisi altın. Bu ne cüret be hey koza! Varın gidin işinize. Buradan size ekmek çıkmaz, altın hiç çıkmaz.. Buranın insanları uysaldır, devletine bağlıdır, saygılıdır.. Uysal dediysek, uysal koyun değildir. Bunu unutmayın, aklınızda bulunsun. .. Sonra demadi demeyin....”
BÜYÜKŞEHİR BELEDİYE MECLİSİ’NDE TEPKİ GÖSTERİLDİ
Trabzon Büyükşehir Belediyesi meclis toplantısında gündem dışı olarak Düzköy ilçesinde bulunan Honefter yaylasında siyanür ile altın arama çalışmaları yapılmak üzere Koza Altın İşletmeleri, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı'ndan ÇED raporunun başvurusu görüşüldü.
Toplantıda söz alan CHP Grup Başkan Vekili Turgay Şahin "Düzköy ilçesinde siyanür ile altın aranacağı belirtiliyor. Burada bir girişim başlatılmış. Trabzon Büyükşehir Belediyesi'ne ÇED raporu için bir başvuru var mı? Varsa ne aşamada ve Büyükşehir Belediyesi ne işlem yaptı?" sorusunu yöneltti.
Başkanvekili Atilla Ataman ise " İlçe teşkilatları da dâhil olmak üzere belediyemize vatandaşlarımızdan müracaat geldi bu konuda. Bu tür ÇED raporlarında kamu kurum cevapları alınıyor. Ama peşinen söyleyebiliriz ki bizim cevabımız rettir" diye cevapladı.Turgay Şahin yaptığı konuşmasında sözlerini şöyle sürdürdü:
“Cevher çıkarılması istenen saha yerleşim yerine çok yakındır. Mesafesi tahminen evlere 300 metre, 500 metredir. Şirketin burada yapacağı her türlü patlatma, taşıma işi yaşamı çekilmez kılacaktır. Yaylamızın su kaynağı patlamanın etkisiyle kaybolacaktır. Suyumuz yetersizdir. Maden sahasında çıkacak toz yağmurla yere inecek bütün merayı kirletecek. İneklerimiz yıllarca temiz merada otlatı. Bu kirli otu otlamayacaktır. maden açılırsa yaylamız özelliğini kaybedecektir. Cevher taşıma işi göstermeliktir. Karlı değildir. Tepkileri yenmek için ilk aşamadır. İşi başlattıktan bir süre sonra cevher zenginse cevherin zehirli kimyasallarla ayrıştırılması yerinde yapılacaktır. Bölge hassas ve kırılgandır. Madenciliği kaldıracak bir bölge değildir. Madencilik bize zarar vereceği gibi vahşi hayvanlara kurda kuşa da zarar verecektir. Patlatmadan krkan hayvanlar bölgeyi terkedecektir. Doğa bir bütündür. Doğada denge bozulursa geri dönüşü zor kayıplarımız olacak. Bunlar özel bir şirketin para kazanma hırsına feda edilecek değerler değildir. Özel şirket ve avaneleri her türlü kurnazlığı yapacaktır. Siyanürü bal diye sunacaktır. Şimdi siyanür yok ama yarın olmayacağının garantisini vermiyor. Rus harbinde şehitlerimizin kanları o çimenlerdedir.”
METİN SERDAR: “FATSA NE HALDE GİDİP GÖRÜN”
Kendisi de yöre halkından olan ÇYDD Tabzon Şubesi Başkanı Metin Serdar, bölgenin doğasını ve yaşamını bitirecek projeye karşı mücadeleyi birlikte yürütmek için toplandıklarını söyledi. Gözünü para hırsı bürümüş şirketlerin maden projesine izin vermemek için sonuna kadar mücadele edeceklerinin altını çizen Serdar, yöre halkını bu konuda birlik olmaya davet etti.
Türkiye'nin bir çok bölgesinde maden projelerine karşı halkı bilgilendiren ve mücadelelerine ortak olan TMMOB Yönetim Kurulu eski üyesi ve Metalurji Yüksek Mühendisi Cemalettin Küçük, siyanürlü maden projesinin sadece Çayırbağı ve Düzköy'deki köyleri değil bütün Trabzon'u etkileyeceğini belirterek şöyle konuştu:
"Ben çevre aktivisti değilim, toplumsal sorumluluğu olan bir mühendisim" diyerek sözlerine başlayan Küçük, en basit taş ocağının bile bulunduğu yerdeki yaşamı büyük ölçüde etkilediğine dikkat çekerek "Fatsa'daki madenin o bölgeyi ne hale getirdiğini gidip göreceksiniz. Suların ne olduğunu öğreneceksiniz. Arkanızdaki Gümüşhane'yi gidip göreceksiniz. Gümüşhane'de 10 yıl önce yaptığım bilgilendirme toplantılarına katılan bir kişinin eşi de gelini de gırtlak kanseri oldu. Bunları maden açılmadan önce defalarca anlatmıştık. Gidip orada yaşanılanları öğreneceksiniz" dedi.
MADEN AÇILMASINA İZİN VEREN TEK ÜLKE TÜRKİYE
Karadeniz'in tamamının kimyasal alana çevrilmeye çalışıldığını belirten Küçük, sözlerine şöyle devam etti:
"Bir madenin çeşidinin, nerede ne kadar olduğunun önemi yok. Önemli olan çıkarılmasına kim izin veriyor. Bugün dünyada maden işletmesinin açılmasına en çok izin veren ülke Türkiye'dir. Bunun için de 1985 yılından başlayarak günümüze kadar Maden Yasası dahil bir çok yasada çok değişiklik yapılmıştır. İşletmelerin önünü açan, vatandaşların da önünü kapatan yasa ve yönetmelikler sırasıyla uygulamaya konmuştur. ÇED sürecinde önceden halkın görüşü alınıyordu. Katılım aşamasında toplantılara izin verilmediği için bir değişiklik daha yaptılar, 'halkı bilgilendirme' oldu toplantıların adı. Kafkaslar'dan başlayıp Küre Dağları'nın arkasına kadar bakır, kurşun, çinko vardır. Bunların olduğu yerde de altın ve gümüş bir arada bulunur. Siz bunu ekonomik değer olarak varsayar, doğa ile ilişkisini yok sayarak işletmeye kalkarsanız maden dersiniz. Oysa bunların hiçbiri maden değildir. Mesela Almanya'nın yer altında rezervi belli olan altın miktarı, Türkiye dahil bütün Avrupa ülkelerinin toplamının 4'te 1'i kadar. Buna rağmen kendi ülkelerinde 1 gram maden işletmezler. Çünkü en önemli zenginlik doğal kaynaklardır. Bizim gibi ülkelerde maden faaliyeti yaparlar, karşı gelenleri de Alman ajanı ilan ederler. Bugünkü siyasal iktidar önce yabancılarla, bugün yerli işbirlikçileriyle ya da yandaşlarıyla kolaylıklar sağlayarak bu izinleri alabiliyor ve yurdumuzun dört bir yanını delik deşik ederek zehirleyebiliyor."
GÜVENALP: “DÜZKÖY FATSA GİBİ OLMAMALI”
Fatsa'daki altın madenine karşı mücadele eden Fatsa Çevre ve Yaşam Platformu Sözcüsü Osman Güvenalp de şunları aktardı:
“Şirketin madeni çalıştırmak için bütün yer altı sularını kullanacaktır ve bölgede içilebilir su bırakılmayacaktır. Her gün siyanürlü sulamalar yapılacak. Buharlaşan kimyasal madde evinizin önünde otururken çise olarak, yağmur olarak başınıza yağacak. Bizim yağdı. Biz meyve-sebze yiyemiyoruz. Aramıza nifak sokarak, köyleri karşı karşıya getirdiler. Kurban kestiler, et dağıttılar, kumanya dağıttılar. Sonra da ikna edebildiklerini köylerinden yolladılar. Köylülere işgalci dediler. Yarın burada da aynısını yapmayı deneyecekler."
Osman Güvenalp, siyanür havuzu kurulduğu takdirde bölgede hayat olamayacağını, Fatsa’daki olayların Düzköy'de de meydana geleceğine dikkat çekerek şunları söyledi:
"Siyanür havuzları aşırı yağışlarda taşacak, dereye karışacak, susuz kalacaksınız. Size tankerle su getirecekler, bize getirdiler. Gelin Fatsa'ya ben neler olduğunu göstererek size anlatayım. Ben Fatsa merkezde çay bile içmiyorum. Çünkü kimyasallar akıyor. Bölgede sağlık taraması talebimize bile cevap vermediler. Orada çalışanlar hastalandı, Fatsa'da değil Samsun'da bizim bilmediğimiz yerlerde hastaneye yatırıldılar. 5-6 çalışanın da öldüğü bilgisi geldi. Yaşamınız, sağlığınız ve geleceğiniz için onları buraya sokmayın."
AVUKAT ÖZKAN: “YAPACAĞIMIZ HER ŞEY MEŞRUDUR”
Çevre avukatı Haktan Özkan da çevre mücadelelerinde hukukun nasıl kullanıldığına yönelik bilgiler verdi. Yürütmeyi durdurma için açılan davalarda mahkeme sonucu beklenmeden şirketlerin hareket ettiğinin altını çizen Özkan, "Çünkü yargısal süreçle uğraşırken yapacağı faaliyeti yapıp mahkemeye de utanmadan 'zaten yapılacak yapıldı' diyorlar. Burada da köylüler hukuk benim arkamdan gelir, öncelik benim mücadelemdir derse her türlü sonuç çıkar mahkemeden. Dolayısıyla verilecek en büyük beyan halkın yaşam alanı mücadelesidir. Bu meselede yapacağımız her şey meşrudur" diye konuştu.
CİVELEK: “YAŞAM ALANLARIMIZI ONLARA VERMEYECEĞİZ”
Çayırbağı Çevre Platformu Sözcüsü Yakup Civelek, yöre halkı olarak daha önce verdikleri mücadeleleri anımsatarak, "Yaklaşık 10 gündür akşamları başımı yastığa koyduğumda ne yapacağımızı düşünüyorum. Geçmişte Çayırbağı Çevre Platformu olarak taşocağı, çimento fabrikası kurulmaması ve ormanlarımızın talan edilmemesi için mücadele ettik ve başarılı olduk. Birileri yaşam alanlarımız hakkında sırça köşklerinden kararlar veriyor. Asla yaşam alanlarımızı onlara vermeyeceğiz. Gerçekten mücadele etmemiz gerekiyor. Onlara, bırakın maden aramayı bu coğrafyaya bakmalarını bile yasaklıyoruz" dedi.
İHSAN HACIBEKTAŞOĞLU: “OMUZ OMUZA MÜCADELE EDECEĞİZ”
Derelerin Kardeşliği Platformu'ndan İhsan Hacıbektaşoğlu da maden meselesinin sadece Çayırbağı ve Düzköy'ün değil, tüm bölgenin meselesi olduğunu vurguladı. Son yıllarda özellikle Karadeniz Bölgesi'nin maden alanında yağmaya açıldığını ifade eden Hacıbektaşoğlu şunları söyledi:
"Yeşil Yol Projesi'ni aslında madenlerin sevkiyatı için açtıklarını söylemiştik. Bugün bunun gerçek olduğu ortaya çıkıyor. Fatsa'da olanları gördük. Bu mevzu sadece Düzköy'ün mevzusu değil, ben Of'tan geldim, benim de mevzum. Of'taki mesele de aynı şekilde sizlerin meselesidir. Yan yana omuz omuza mücadele edeceğiz. Başka şansımız yok."
Bölge sakinlerinden Mustafa Bektaş da madene karşı olduklarını ve kesinlikle izin vermeyeceklerini söyledi. Yaşam alanlarını sonuna kadar savunacaklarını kaydeden Bektaş, "Ben bu köyde doğdum büyüdüm. Burada açılacak olan madene karşıyız. Maden şirketlerinin girip de abad ettiği bir yer gösterebilir misiniz? Ya da bu şirketlerin talan etmediği bir bölge? Hangi bölgenin halkının refahını artırdılar? Biz bunların farkındayız. Memleketimizi sahip bırakmayacağız, topraklarımızı koruyacağız" diyerek tepki gösterdi.
DÜZKÖY'ÜN TARİHİ GEÇMİŞİ
Yörelsel adı "Haçka" olan yerleşim yeri 1944 yılında bucak olmuş, 1961 yılında ismi değiştirilerek "Düzköy" adıyla belediye yapılmıştır. Akçaabat ilçesine bağlı belediyeyken 9 Mayıs 1990 tarih ve 3644 sayılı yasa gereğince ilçe statüsüne kavuştu.
Trabzon'un merkez ilçesi olan Ortahisar ilçesine 40 km uzaklıktadır. Tepecik, Yeni Mahalle, Cevizlik, Orta Mahalle, Büyük Mahalle ve Düzalan olmak üzere altı merkez mahallesi dışında Aykut, Alazlı, Çal, Çayırbağı, Çiğdemli, Gökçeler, Küçüktepe ve Taşocağı ilçenin çevre mahallelerini oluşturur.
Dağınık bir yerleşim yapısına sahip olan ilçede her aile evini kendi tarla ya da bahçesinin bir kenarına yapmıştır. Mezarlıkların dahi bu dağılıma uygun olduğu ilk bakışta anlaşılabilir. Bu dağınık yerleşim arazi yapısından kaynaklanmakta olup, hizmetlerin maliyetini artırır.
Nüfus hareketleri açısından yayla ve mezralar (yöresel isimlendirme: mezere) önem taşımaktadır. Halkın büyük bir bölümü Nisan ayından sonbahar başlarına kadar mezra ya da yaylalara göç eder.
27 Ekim 2023 tarihinde ÇED süreci başlayan Koza Altın İşletmelerine dur demeye çalışan bölge halkı, ÇED raporu direnişlerini duyurmaya çalışıyor. 12 Kasım günü Çayırbağı’nda düzenlenen toplantıya; Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği (ÇYDD) Trabzon Başkanı Metin Serdar, Fatsa Çevre Platformu üyesi Osman Güvenalp, Derelerin Kardeşliği Platformu üyesi İhsan Hacıbektaşoğlu, Metalurji Yüksek Mühendisi Cemalettin Küçük, Çayırbağı Çevre Platformu sözcüsü Yakup Civelek, Tonya Çevre Platformu üyesi Bekir Uzun başta olmak üzere çok sayıda yöre halkı katıldı.
Düzköy Çevre ve Yaşam Platformu yaptığı açıklamada “Yaylalarımızı, Ormanlarımızı, Su kaynaklarımızı koruma ve gelecek nesillere aynı güzellikte bırakmak adına Honofter'de, Koza Madencilik Şirketi tarafından yapılması planlanan maden ocağına izin vermeyeceğiz” diyerek, Honofter Yaylası’nda doğa katliamının meydana geleceğine dikkat çeken yöre halkı tepkilerini şu sözlerle ifade ettiler:
“Maden sahası olarak belirlenen bölgede insanlarımız yaşamaktadır. Tarım ve hayvancılık yapılmaktadır. Honofter şenliğimiz asırlardır sürmekte olup bizim kültürümüzdür. Bölgede yamaç paraşütü sporu yapılmaktadır. Ayrıca endemik bitki türleri ( sadece o bölgeye özgü) mevcuttur. Görüldüğü üzere yaylamız ekonomik, sosyal, kültürel, tarihi açıdan oldukça zengindir ve korunması gerekmektedir. İnsanları mutludur. Olası bir maden sahası söz konusu olduğunda her şeyden önce tüm canlılar, kültürümüz, tarihimiz, tehlike altına girecektir. Trabzon ilinin su kaynakları bu bölgede bulunmaktadır. Suyumuz tehlike altına girecektir. Dünya’da su kaynakları yok olurken ve tehlike altındayken varolanları da riske atmak insanlık suçudur.İklim krizi günümüzün en büyük gerçeğidir. İklim krizini iyileştirmek üzere adımlar atılması gerekirken bu tarz belli bir kesimin sadece cebinin karlı çıkacağı işlere izin vermek kabul edilemez. Biz can diyoruz, proje sunan şirketlerin derdi ise sadece gelir elde etmektir. Canın ( insan,hayvan, bitki, doğa) mevzu bahis olduğu yerde kişisel çıkarlar konuşulamaz. Bu projenin engellemesi için herkesin desteğine ihtiyacımız var. Bu sorun bölge halkının değil hepimizin sorunudur ve sorumluluğundadır. Çocuklarımıza ve torunlarımıza sözümüzdür. Babalarımızdan dedelerimizden bize bıraķılan bu doğaya sahip çıkacağız.”
ÇED RAPORU GÜN SAYIYOR
Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği İl Müdürü Uğur Korkmaz, Trabzon Büyükşehir Belediye Başkanlığına, Düzköy Belediye Başkanlığına, DSİ 22. Bölge Müdürlüğüne, Trabzon İl Tarım ve Orman Müdürlüğüne ve Trabzon İl Kültür ve Turizm Müdürlüğüne yazı göndererek görüş istedi. 30 gün içerisinde konuyla ilgili geri dönüş yapmayan kurumun görüşünün de olumlu olarak kabul edileceği de yazıda yer aldı.
Honefter Yaylası'nın madencilik ile katledilmesine engel olmak isteyen yöre halı bir araya gelerek toplantı düzenledi. Düzköy'ün Çayırbağı bölgesinde 170 dönümlük alanda açık ocak olarak altın, gümüş, bakır, çinko, demir ve kurşun cevheri aramak isteyen Koza Altın’ın yıllık 78 bin ton cevher çıkarması söz konusu.
Maden aramalarının siyanür ile yapılacağı belirtilirken, bölge halkı yaylaları ve hayatları için endişeli. Bölgenin mera alanı olması ve yörenin içme suyunun buradan karşılanması yöre halkının maden işletmesinin karşısında durmasına neden oldu.
Tarım ve hayvancılıkla uğraşan bölge halkı, içme suyu ve temiz doğalarının altın işletmesi tarafından yok edilmemesini istedi. Bu kapsamda düzenli olarak toplantılar düzenleyerek bir araya gelen bölge halkı seslerini duyurmaya çalışıyor.
DÜZKÖY HALKI: “DOĞAMIZI KATLETMEYİN”
Honofter Yaylası’nın aynı zamanda hayvanlar için büyük bir otlak olarak kullanıldığını ve her yıl yaz aylarında şenlikler düzenlediklerini ifade eden yöre halkı maden projesi ile bunlardan tamamen mahrum olacaklarını vurguladılar.
Halkın yayladan kışlık gıda ihtiyacını karşıladığına da dikkat çeken Düzköylüler, yaşam biçimlerini şöyle aktardılar:
“Bir tarafında Beypınarı, bir kaç km.ötesi Otçullar Derneği, bu tarafta, yine bir kaç km.uzaklıkta Haçka Obası, diğer yönde Boğoç yaylası. Yaz ayları yöre köylüsü insanlarımız alır ineklerini, koyun ve keçilerini çıkarlar bu yaylalara. Geniş otlakları, çayır çimeni bu hayvanlara yem olur, karınlarını doyurur. Süt verirler, sütünden yağ yapılır, peynir yapılır. Kışlık nevalesi çıkar insanların. Yün verirler, et vermek için can verir bu hayvanlar... Otlar kesilir, biçilir, kışlık yem olur havanlara... Yöre insanları el ele tutuşur, büyük bir dairevi halka oluşturur, horon teperler birlikte. El ele tutuşan halkanın için de davullar, zurnalar, kemençeler ortak bir ritim ile, türküler eşliğinde horon teperler.. Kadınlar, genç kızlar, delikanlılar birlikte horon oynar.. Orada sevdalar yaşanır.. Çekilir Barabellum tabancalar, havaya hayalî bir hedefe sıkarlar mermilerini.. İnsanlar sevgiyle halka oluşturur, sevgilerini pekiştirir... Bu yaşam biçimidir bu yaylalar.. Ortada Honofter, çevresinde horon halkası gibi diğer köylerin yaylaları, obaları... Şenlikler içinde sevgi ile kucaklaşır insanlar. Şimdi cıkmış bir Koza firması, arkasındaki devlet gücü ile buralarda altın arayacak.. Buranın bizzatihi kendisi altın. Bu ne cüret be hey koza! Varın gidin işinize. Buradan size ekmek çıkmaz, altın hiç çıkmaz.. Buranın insanları uysaldır, devletine bağlıdır, saygılıdır.. Uysal dediysek, uysal koyun değildir. Bunu unutmayın, aklınızda bulunsun. .. Sonra demadi demeyin....”
BÜYÜKŞEHİR BELEDİYE MECLİSİ’NDE TEPKİ GÖSTERİLDİ
Trabzon Büyükşehir Belediyesi meclis toplantısında gündem dışı olarak Düzköy ilçesinde bulunan Honefter yaylasında siyanür ile altın arama çalışmaları yapılmak üzere Koza Altın İşletmeleri, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı'ndan ÇED raporunun başvurusu görüşüldü.
Toplantıda söz alan CHP Grup Başkan Vekili Turgay Şahin "Düzköy ilçesinde siyanür ile altın aranacağı belirtiliyor. Burada bir girişim başlatılmış. Trabzon Büyükşehir Belediyesi'ne ÇED raporu için bir başvuru var mı? Varsa ne aşamada ve Büyükşehir Belediyesi ne işlem yaptı?" sorusunu yöneltti.
Başkanvekili Atilla Ataman ise " İlçe teşkilatları da dâhil olmak üzere belediyemize vatandaşlarımızdan müracaat geldi bu konuda. Bu tür ÇED raporlarında kamu kurum cevapları alınıyor. Ama peşinen söyleyebiliriz ki bizim cevabımız rettir" diye cevapladı.Turgay Şahin yaptığı konuşmasında sözlerini şöyle sürdürdü:
“Cevher çıkarılması istenen saha yerleşim yerine çok yakındır. Mesafesi tahminen evlere 300 metre, 500 metredir. Şirketin burada yapacağı her türlü patlatma, taşıma işi yaşamı çekilmez kılacaktır. Yaylamızın su kaynağı patlamanın etkisiyle kaybolacaktır. Suyumuz yetersizdir. Maden sahasında çıkacak toz yağmurla yere inecek bütün merayı kirletecek. İneklerimiz yıllarca temiz merada otlatı. Bu kirli otu otlamayacaktır. maden açılırsa yaylamız özelliğini kaybedecektir. Cevher taşıma işi göstermeliktir. Karlı değildir. Tepkileri yenmek için ilk aşamadır. İşi başlattıktan bir süre sonra cevher zenginse cevherin zehirli kimyasallarla ayrıştırılması yerinde yapılacaktır. Bölge hassas ve kırılgandır. Madenciliği kaldıracak bir bölge değildir. Madencilik bize zarar vereceği gibi vahşi hayvanlara kurda kuşa da zarar verecektir. Patlatmadan krkan hayvanlar bölgeyi terkedecektir. Doğa bir bütündür. Doğada denge bozulursa geri dönüşü zor kayıplarımız olacak. Bunlar özel bir şirketin para kazanma hırsına feda edilecek değerler değildir. Özel şirket ve avaneleri her türlü kurnazlığı yapacaktır. Siyanürü bal diye sunacaktır. Şimdi siyanür yok ama yarın olmayacağının garantisini vermiyor. Rus harbinde şehitlerimizin kanları o çimenlerdedir.”
METİN SERDAR: “FATSA NE HALDE GİDİP GÖRÜN”
Kendisi de yöre halkından olan ÇYDD Tabzon Şubesi Başkanı Metin Serdar, bölgenin doğasını ve yaşamını bitirecek projeye karşı mücadeleyi birlikte yürütmek için toplandıklarını söyledi. Gözünü para hırsı bürümüş şirketlerin maden projesine izin vermemek için sonuna kadar mücadele edeceklerinin altını çizen Serdar, yöre halkını bu konuda birlik olmaya davet etti.
Türkiye'nin bir çok bölgesinde maden projelerine karşı halkı bilgilendiren ve mücadelelerine ortak olan TMMOB Yönetim Kurulu eski üyesi ve Metalurji Yüksek Mühendisi Cemalettin Küçük, siyanürlü maden projesinin sadece Çayırbağı ve Düzköy'deki köyleri değil bütün Trabzon'u etkileyeceğini belirterek şöyle konuştu:
"Ben çevre aktivisti değilim, toplumsal sorumluluğu olan bir mühendisim" diyerek sözlerine başlayan Küçük, en basit taş ocağının bile bulunduğu yerdeki yaşamı büyük ölçüde etkilediğine dikkat çekerek "Fatsa'daki madenin o bölgeyi ne hale getirdiğini gidip göreceksiniz. Suların ne olduğunu öğreneceksiniz. Arkanızdaki Gümüşhane'yi gidip göreceksiniz. Gümüşhane'de 10 yıl önce yaptığım bilgilendirme toplantılarına katılan bir kişinin eşi de gelini de gırtlak kanseri oldu. Bunları maden açılmadan önce defalarca anlatmıştık. Gidip orada yaşanılanları öğreneceksiniz" dedi.
MADEN AÇILMASINA İZİN VEREN TEK ÜLKE TÜRKİYE
Karadeniz'in tamamının kimyasal alana çevrilmeye çalışıldığını belirten Küçük, sözlerine şöyle devam etti:
"Bir madenin çeşidinin, nerede ne kadar olduğunun önemi yok. Önemli olan çıkarılmasına kim izin veriyor. Bugün dünyada maden işletmesinin açılmasına en çok izin veren ülke Türkiye'dir. Bunun için de 1985 yılından başlayarak günümüze kadar Maden Yasası dahil bir çok yasada çok değişiklik yapılmıştır. İşletmelerin önünü açan, vatandaşların da önünü kapatan yasa ve yönetmelikler sırasıyla uygulamaya konmuştur. ÇED sürecinde önceden halkın görüşü alınıyordu. Katılım aşamasında toplantılara izin verilmediği için bir değişiklik daha yaptılar, 'halkı bilgilendirme' oldu toplantıların adı. Kafkaslar'dan başlayıp Küre Dağları'nın arkasına kadar bakır, kurşun, çinko vardır. Bunların olduğu yerde de altın ve gümüş bir arada bulunur. Siz bunu ekonomik değer olarak varsayar, doğa ile ilişkisini yok sayarak işletmeye kalkarsanız maden dersiniz. Oysa bunların hiçbiri maden değildir. Mesela Almanya'nın yer altında rezervi belli olan altın miktarı, Türkiye dahil bütün Avrupa ülkelerinin toplamının 4'te 1'i kadar. Buna rağmen kendi ülkelerinde 1 gram maden işletmezler. Çünkü en önemli zenginlik doğal kaynaklardır. Bizim gibi ülkelerde maden faaliyeti yaparlar, karşı gelenleri de Alman ajanı ilan ederler. Bugünkü siyasal iktidar önce yabancılarla, bugün yerli işbirlikçileriyle ya da yandaşlarıyla kolaylıklar sağlayarak bu izinleri alabiliyor ve yurdumuzun dört bir yanını delik deşik ederek zehirleyebiliyor."
GÜVENALP: “DÜZKÖY FATSA GİBİ OLMAMALI”
Fatsa'daki altın madenine karşı mücadele eden Fatsa Çevre ve Yaşam Platformu Sözcüsü Osman Güvenalp de şunları aktardı:
“Şirketin madeni çalıştırmak için bütün yer altı sularını kullanacaktır ve bölgede içilebilir su bırakılmayacaktır. Her gün siyanürlü sulamalar yapılacak. Buharlaşan kimyasal madde evinizin önünde otururken çise olarak, yağmur olarak başınıza yağacak. Bizim yağdı. Biz meyve-sebze yiyemiyoruz. Aramıza nifak sokarak, köyleri karşı karşıya getirdiler. Kurban kestiler, et dağıttılar, kumanya dağıttılar. Sonra da ikna edebildiklerini köylerinden yolladılar. Köylülere işgalci dediler. Yarın burada da aynısını yapmayı deneyecekler."
Osman Güvenalp, siyanür havuzu kurulduğu takdirde bölgede hayat olamayacağını, Fatsa’daki olayların Düzköy'de de meydana geleceğine dikkat çekerek şunları söyledi:
"Siyanür havuzları aşırı yağışlarda taşacak, dereye karışacak, susuz kalacaksınız. Size tankerle su getirecekler, bize getirdiler. Gelin Fatsa'ya ben neler olduğunu göstererek size anlatayım. Ben Fatsa merkezde çay bile içmiyorum. Çünkü kimyasallar akıyor. Bölgede sağlık taraması talebimize bile cevap vermediler. Orada çalışanlar hastalandı, Fatsa'da değil Samsun'da bizim bilmediğimiz yerlerde hastaneye yatırıldılar. 5-6 çalışanın da öldüğü bilgisi geldi. Yaşamınız, sağlığınız ve geleceğiniz için onları buraya sokmayın."
AVUKAT ÖZKAN: “YAPACAĞIMIZ HER ŞEY MEŞRUDUR”
Çevre avukatı Haktan Özkan da çevre mücadelelerinde hukukun nasıl kullanıldığına yönelik bilgiler verdi. Yürütmeyi durdurma için açılan davalarda mahkeme sonucu beklenmeden şirketlerin hareket ettiğinin altını çizen Özkan, "Çünkü yargısal süreçle uğraşırken yapacağı faaliyeti yapıp mahkemeye de utanmadan 'zaten yapılacak yapıldı' diyorlar. Burada da köylüler hukuk benim arkamdan gelir, öncelik benim mücadelemdir derse her türlü sonuç çıkar mahkemeden. Dolayısıyla verilecek en büyük beyan halkın yaşam alanı mücadelesidir. Bu meselede yapacağımız her şey meşrudur" diye konuştu.
CİVELEK: “YAŞAM ALANLARIMIZI ONLARA VERMEYECEĞİZ”
Çayırbağı Çevre Platformu Sözcüsü Yakup Civelek, yöre halkı olarak daha önce verdikleri mücadeleleri anımsatarak, "Yaklaşık 10 gündür akşamları başımı yastığa koyduğumda ne yapacağımızı düşünüyorum. Geçmişte Çayırbağı Çevre Platformu olarak taşocağı, çimento fabrikası kurulmaması ve ormanlarımızın talan edilmemesi için mücadele ettik ve başarılı olduk. Birileri yaşam alanlarımız hakkında sırça köşklerinden kararlar veriyor. Asla yaşam alanlarımızı onlara vermeyeceğiz. Gerçekten mücadele etmemiz gerekiyor. Onlara, bırakın maden aramayı bu coğrafyaya bakmalarını bile yasaklıyoruz" dedi.
İHSAN HACIBEKTAŞOĞLU: “OMUZ OMUZA MÜCADELE EDECEĞİZ”
Derelerin Kardeşliği Platformu'ndan İhsan Hacıbektaşoğlu da maden meselesinin sadece Çayırbağı ve Düzköy'ün değil, tüm bölgenin meselesi olduğunu vurguladı. Son yıllarda özellikle Karadeniz Bölgesi'nin maden alanında yağmaya açıldığını ifade eden Hacıbektaşoğlu şunları söyledi:
"Yeşil Yol Projesi'ni aslında madenlerin sevkiyatı için açtıklarını söylemiştik. Bugün bunun gerçek olduğu ortaya çıkıyor. Fatsa'da olanları gördük. Bu mevzu sadece Düzköy'ün mevzusu değil, ben Of'tan geldim, benim de mevzum. Of'taki mesele de aynı şekilde sizlerin meselesidir. Yan yana omuz omuza mücadele edeceğiz. Başka şansımız yok."
Bölge sakinlerinden Mustafa Bektaş da madene karşı olduklarını ve kesinlikle izin vermeyeceklerini söyledi. Yaşam alanlarını sonuna kadar savunacaklarını kaydeden Bektaş, "Ben bu köyde doğdum büyüdüm. Burada açılacak olan madene karşıyız. Maden şirketlerinin girip de abad ettiği bir yer gösterebilir misiniz? Ya da bu şirketlerin talan etmediği bir bölge? Hangi bölgenin halkının refahını artırdılar? Biz bunların farkındayız. Memleketimizi sahip bırakmayacağız, topraklarımızı koruyacağız" diyerek tepki gösterdi.
DÜZKÖY'ÜN TARİHİ GEÇMİŞİ
Yörelsel adı "Haçka" olan yerleşim yeri 1944 yılında bucak olmuş, 1961 yılında ismi değiştirilerek "Düzköy" adıyla belediye yapılmıştır. Akçaabat ilçesine bağlı belediyeyken 9 Mayıs 1990 tarih ve 3644 sayılı yasa gereğince ilçe statüsüne kavuştu.
Trabzon'un merkez ilçesi olan Ortahisar ilçesine 40 km uzaklıktadır. Tepecik, Yeni Mahalle, Cevizlik, Orta Mahalle, Büyük Mahalle ve Düzalan olmak üzere altı merkez mahallesi dışında Aykut, Alazlı, Çal, Çayırbağı, Çiğdemli, Gökçeler, Küçüktepe ve Taşocağı ilçenin çevre mahallelerini oluşturur.
Dağınık bir yerleşim yapısına sahip olan ilçede her aile evini kendi tarla ya da bahçesinin bir kenarına yapmıştır. Mezarlıkların dahi bu dağılıma uygun olduğu ilk bakışta anlaşılabilir. Bu dağınık yerleşim arazi yapısından kaynaklanmakta olup, hizmetlerin maliyetini artırır.
Nüfus hareketleri açısından yayla ve mezralar (yöresel isimlendirme: mezere) önem taşımaktadır. Halkın büyük bir bölümü Nisan ayından sonbahar başlarına kadar mezra ya da yaylalara göç eder.
FACEBOOK YORUMLAR