TOPLUMSAL BİR TRAVMANIN İÇERİSİNDEYİZ
“Afetler, kişinin hayatı boyunca katlanabileceği en travmatik olaydır ve bu deneyim uzun dönemde kişinin ruh sağlığını önemli ölçüde etkileyebilir” diyen İstanbul Okan Üniversitesi Hastanesi Psikiyatristi Bölümünden Dr. Öğr. Üyesi Sezai Uyar, afetlerin etkilerini anlayabilmek için toplumsal olarak yaşanan travmanın etkileri ve bu süreçte ruh sağlığı için yardım almanın önemini açıkladı.
28 Şubat 2023 - 18:10
Tüm Türkiye’yi yasa boğan Kahramanmaraş merkezli depremin ardından yaraların sarılmaya çalışıldığı bu günlerde, “afetin toplumda yarattığı etkileri fark etmeliyiz ve bununla doğru şekilde başa çıkmalıyız” diyen Psikiyatri Uzmanı Dr. Öğr. Üyesi Sezai Uyar; “afetlerde yaşanan toplumsal travmaların etkilerini azaltabilmek için ilk önce yüksek risk gruplarını tespit etmeliyiz ve bu riskli gruplardan başlayarak ruh sağlığı tedavi planlaması yapmalıyız” dedi.
En çok risk altında bulunanların ise; yaralılar, çocuklar, kadınlar, önceden travması olanlar,
yakınlarını kaybedenler ve kurtarma personelleri olduğunu vurgulayarak afet sonrasında bu
gruplarda görülebilecek psikiyatrik sorunların önüne geçilmesine yönelik olarak önemli
uyarılarda bulundu.
‘Depremden Sonra 4 Evreden Oluşan Bir Sürece Girdik’
Depremden sonra toplumsal olarak yaşanan psikolojik sürecin 4 evreye ayrıldığını belirten
Dr. Öğr. Üyesi Uyar, bu evreleri şu sözlerle açıkladı;
“Depremin hemen sonrasında toplumsal olarak genellikle güçlü bir işbirliği ve dayanışma
içerisinde hareket ettiğimiz birinci evreye gireriz. Depremi izleyen birkaç hafta ile birkaç aylık dönemi kapsayan süreçte ikinci evreyi yaşarız. Buna uyum evresi deriz, biz şuan bu
evredeyiz. Bu aşamada, yorgunluk, baş dönmesi, baş ağrısı, bulantı gibi belirtilerle
doktorlara başvurular artmaya başlar. Öfke, huzursuzluk ve toplumdan uzaklaşma görülür.
“İnsanlar bu dönemde duygusal dengesizlikler yaşayabilmektedir” diyen Dr. Öğr. Üyesi Uyar, afetzedeler ve toplumdaki diğer kişilerin yaşayabileceği fiziksel ve psikolojik etkileri sıraladı;
Yorgunluk
Baş dönmesi
Bulantı
Titreme
Mide rahatsızlıkları
Uyku bozukluklar
Ağlama isteği
Anksiyete
Depresyon
Yas
Kararsızlık
Konsantre olamama
Dikkat dağınıklığı
“Bizi bekleyen üçüncü evre ise bir yıla kadar uzayabilir. Bu evrede onarma çalışmalarının en iyi şekilde yerine getirilmesi beklentisi içerisinde olacağız. Depremim üzerinden geçen birkaç yıllık süre ise dördüncü evre, yani son evrededir ve afetzedeler ancak bu evrede yaşam ile bütünleşebilecekler.”
Afetten kurtulma süreci ikinci bir afettir”
“Afeti gören herkes etkilenir. Kayıp ve travmalar herkesi doğrudan etkiler. Ayrıca, afete
maruz kalan topluluğun bir parçası olmakta birçok kişide duygusal izler bırakır. Afeti gören,
tanıklık eden herkes bir anlamda kurbandır. Basın yoluyla ikinci elden yoğun afet deneyimine maruz kalmak bile kişileri etkiler” sözleriyle tüm ülkemizin depremden ne kadar
etkilendiğinin altını çizen Dr. Öğr. Üyesi Uyar sözlerine şu ifadelerle devam etti;
“Afeti yaşayan ve hayatta kalanların afetten kurtulma süreci "ikinci afet" olarak tanımlanır. Afet, günlük hayatı birçok yönüyle etkilediği için afetten sağ kalanlar birden çok sayıda problemle karşı karşıya kalır. İnsanların, yitirdiği yakınları, geçici barınak, giysi ve yiyecek temini, ulaşım imkânı, mali destek için başvuru, işsizlik sigortası, gelir vergisi yardımı, tıbbi bakım alınması, yıkım için yardım, temizlik, kazı çalışmaları vb. ihtiyaçları olabilir. Geçici yerleşim yerinin temini gibi temel ihtiyaçların karşılanması esnasında birçok sorunla karşılaşılır.”
Birçok İnsan Ruh Sağlığı Hizmetlerine İhtiyacı Olduğunu Düşünmüyor
“Deprem sonrasında birçok afetzede ruh sağlığı hizmeti almak için başvuruda bulunmayacak çünkü toplumumuzda ruh sağlığı hizmetleri demek delilikle eşdeğer görülüyor. Afetten kurtulan birine ruh sağlığı alanında yardım önermek onur kırıcı görülüyor zaten afetzede halkımız da hala eski yaşantılarını bir araya getirme gayreti içinde birçok problemle uğraşıyor. Kısacası tüm bu süreçte ruh sağlığı desteği eksik kalıyor.”
Yardım Almaktan Çekinmeyin
Ruh sağlığı görevlilerinin afetlerde stres reaksiyonları, bunlarla başa çıkma becerileri ve
uygun kaynaklar konusunda tüm toplumu eğitmesi gerekiyor. Diğer bir ifadeyle, halkımızı
afetin etkileri, kendi kendine yardım müdahaleleri ve ek bir yardım için nereye başvurulacağı bilgisi toplumun tümüne ulaştırılmalıdır.
“Ruh Sağlığı Planı”, İl Afet Planı’nın Bir Parçası Olmalıdır
Afetlerde ruh sağlığı hizmetlerinin toplumun ihtiyaçlarına göre düzenlenmesinin oldukça
önemli olduğunun altını çizen Dr. Öğr. Üyesi Uyar bu konudaki görüşlerini şu cümlelerle dile
getirdi;
“Ruh sağlığı programı hazırlanırken, toplumun demografik ve karakteristik özellikleri göz
önüne alınmalıdır bu nedenle afetlerde ruh sağlığı hizmetleri sunan diğer organizasyonlarla
koordinasyonu sağlamak, toplumun afet döneminde ruh sağlığı ihtiyaçlarına efektif yanıtlar
vermek amacıyla afetlerde ruh sağlığı planı, İl Afet Planı’nın bir parçası olmalıdır. Genel olarak çevremizde ve sosyal medya üzerinde ücretsiz olarak ruh sağlığı hizmeti vermek
isteyen gönüllüler, klinikler vb. olduğunu görüyoruz. Bu alanda gönüllü olarak hizmet veren
herkese teşekkür ediyorum ancak bu gönüllülerin kaçı AFAD, Belediyeler ve Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmet İl Müdürlükleri ile organize şekilde hareket edebiliyor.
Son olarak afetlerden sonra psikososyal alanda toplumun çoğuna yararlı olunması isteniyorsa afetlerde geleneksel yöntemlerin yararının çok az olduğu asla unutulmamalıdır. Başarılı bir müdahale için geleneksel metotlar bir kenara bırakmalı, insanlara karşı ruh sağlığı ile ilgili etiketlemelerden vazgeçilerek, aktif olarak gezici hizmet verme yaklaşımı uygulanmalıdır.”
En çok risk altında bulunanların ise; yaralılar, çocuklar, kadınlar, önceden travması olanlar,
yakınlarını kaybedenler ve kurtarma personelleri olduğunu vurgulayarak afet sonrasında bu
gruplarda görülebilecek psikiyatrik sorunların önüne geçilmesine yönelik olarak önemli
uyarılarda bulundu.
‘Depremden Sonra 4 Evreden Oluşan Bir Sürece Girdik’
Depremden sonra toplumsal olarak yaşanan psikolojik sürecin 4 evreye ayrıldığını belirten
Dr. Öğr. Üyesi Uyar, bu evreleri şu sözlerle açıkladı;
“Depremin hemen sonrasında toplumsal olarak genellikle güçlü bir işbirliği ve dayanışma
içerisinde hareket ettiğimiz birinci evreye gireriz. Depremi izleyen birkaç hafta ile birkaç aylık dönemi kapsayan süreçte ikinci evreyi yaşarız. Buna uyum evresi deriz, biz şuan bu
evredeyiz. Bu aşamada, yorgunluk, baş dönmesi, baş ağrısı, bulantı gibi belirtilerle
doktorlara başvurular artmaya başlar. Öfke, huzursuzluk ve toplumdan uzaklaşma görülür.
“İnsanlar bu dönemde duygusal dengesizlikler yaşayabilmektedir” diyen Dr. Öğr. Üyesi Uyar, afetzedeler ve toplumdaki diğer kişilerin yaşayabileceği fiziksel ve psikolojik etkileri sıraladı;
Yorgunluk
Baş dönmesi
Bulantı
Titreme
Mide rahatsızlıkları
Uyku bozukluklar
Ağlama isteği
Anksiyete
Depresyon
Yas
Kararsızlık
Konsantre olamama
Dikkat dağınıklığı
“Bizi bekleyen üçüncü evre ise bir yıla kadar uzayabilir. Bu evrede onarma çalışmalarının en iyi şekilde yerine getirilmesi beklentisi içerisinde olacağız. Depremim üzerinden geçen birkaç yıllık süre ise dördüncü evre, yani son evrededir ve afetzedeler ancak bu evrede yaşam ile bütünleşebilecekler.”
Afetten kurtulma süreci ikinci bir afettir”
“Afeti gören herkes etkilenir. Kayıp ve travmalar herkesi doğrudan etkiler. Ayrıca, afete
maruz kalan topluluğun bir parçası olmakta birçok kişide duygusal izler bırakır. Afeti gören,
tanıklık eden herkes bir anlamda kurbandır. Basın yoluyla ikinci elden yoğun afet deneyimine maruz kalmak bile kişileri etkiler” sözleriyle tüm ülkemizin depremden ne kadar
etkilendiğinin altını çizen Dr. Öğr. Üyesi Uyar sözlerine şu ifadelerle devam etti;
“Afeti yaşayan ve hayatta kalanların afetten kurtulma süreci "ikinci afet" olarak tanımlanır. Afet, günlük hayatı birçok yönüyle etkilediği için afetten sağ kalanlar birden çok sayıda problemle karşı karşıya kalır. İnsanların, yitirdiği yakınları, geçici barınak, giysi ve yiyecek temini, ulaşım imkânı, mali destek için başvuru, işsizlik sigortası, gelir vergisi yardımı, tıbbi bakım alınması, yıkım için yardım, temizlik, kazı çalışmaları vb. ihtiyaçları olabilir. Geçici yerleşim yerinin temini gibi temel ihtiyaçların karşılanması esnasında birçok sorunla karşılaşılır.”
Birçok İnsan Ruh Sağlığı Hizmetlerine İhtiyacı Olduğunu Düşünmüyor
“Deprem sonrasında birçok afetzede ruh sağlığı hizmeti almak için başvuruda bulunmayacak çünkü toplumumuzda ruh sağlığı hizmetleri demek delilikle eşdeğer görülüyor. Afetten kurtulan birine ruh sağlığı alanında yardım önermek onur kırıcı görülüyor zaten afetzede halkımız da hala eski yaşantılarını bir araya getirme gayreti içinde birçok problemle uğraşıyor. Kısacası tüm bu süreçte ruh sağlığı desteği eksik kalıyor.”
Yardım Almaktan Çekinmeyin
Ruh sağlığı görevlilerinin afetlerde stres reaksiyonları, bunlarla başa çıkma becerileri ve
uygun kaynaklar konusunda tüm toplumu eğitmesi gerekiyor. Diğer bir ifadeyle, halkımızı
afetin etkileri, kendi kendine yardım müdahaleleri ve ek bir yardım için nereye başvurulacağı bilgisi toplumun tümüne ulaştırılmalıdır.
“Ruh Sağlığı Planı”, İl Afet Planı’nın Bir Parçası Olmalıdır
Afetlerde ruh sağlığı hizmetlerinin toplumun ihtiyaçlarına göre düzenlenmesinin oldukça
önemli olduğunun altını çizen Dr. Öğr. Üyesi Uyar bu konudaki görüşlerini şu cümlelerle dile
getirdi;
“Ruh sağlığı programı hazırlanırken, toplumun demografik ve karakteristik özellikleri göz
önüne alınmalıdır bu nedenle afetlerde ruh sağlığı hizmetleri sunan diğer organizasyonlarla
koordinasyonu sağlamak, toplumun afet döneminde ruh sağlığı ihtiyaçlarına efektif yanıtlar
vermek amacıyla afetlerde ruh sağlığı planı, İl Afet Planı’nın bir parçası olmalıdır. Genel olarak çevremizde ve sosyal medya üzerinde ücretsiz olarak ruh sağlığı hizmeti vermek
isteyen gönüllüler, klinikler vb. olduğunu görüyoruz. Bu alanda gönüllü olarak hizmet veren
herkese teşekkür ediyorum ancak bu gönüllülerin kaçı AFAD, Belediyeler ve Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmet İl Müdürlükleri ile organize şekilde hareket edebiliyor.
Son olarak afetlerden sonra psikososyal alanda toplumun çoğuna yararlı olunması isteniyorsa afetlerde geleneksel yöntemlerin yararının çok az olduğu asla unutulmamalıdır. Başarılı bir müdahale için geleneksel metotlar bir kenara bırakmalı, insanlara karşı ruh sağlığı ile ilgili etiketlemelerden vazgeçilerek, aktif olarak gezici hizmet verme yaklaşımı uygulanmalıdır.”
FACEBOOK YORUMLAR