TOHUMDA İHRACAT İTHALATI GEÇTİ

Tohum ihracatının ithalat miktarını geçtiği bilgisini veren Türkiye Tohumcular Birliği Başkanı Savaş Akcan’dan müjde gibi haber geldi. Sektörün başarısını paylaşan Akcan Tohum’da emparyalist zincirin kırıldığını söyledi.

TOHUMDA İHRACAT İTHALATI GEÇTİ
24 Kasım 2022 - 18:56
Growtech Tarım Fuarı kapsamında düzenlenen basın toplantısında
konuşan Türkiye Tohumcular Birliği Başkanı Savaş Akcan önemli
açıklamalarda bulundu.

Growtech Tarım Fuarı kapsamında düzenlenen basın toplantısında
konuşan Türkiye Tohumcular Birliği Başkanı Savaş Akcan önemli
açıklamalarda bulundu.

Yılın ilk yedi ayında 150 milyon dolarlık tohum ihracatı yapıldığını
buna karşılık ithalat miktarının 137 milyon dolarda kaldığını söyleyen
Akcan bunun bir başarı hikayesi olduğunu belirterek yıl bittiğinde
bunun ihracat lehine daha da artacağına dikkat çekti.
Tohum konusunda artık emperyalizmin zincirinin kırıldığını, Türk
tohumculuğunun sağlıklı beslenme konusunda Türkiye’nin ve
bölgenin güvencesi olduğunu anlatan Akcan sektörle ilgili güncel
bilgileri paylaştı.

GDO’lu tohum, hibrit tohum, hormonlu ürün gibi konularda çok fazla yanlış bilgi olduğunu söyleyen Akcan, sertifikalı tohum karşıtı söylemlere de cevap vererek şu görüşleri aktardı:

‘’Dünyada en stratejik sektörlerin başında tarım ve gıda geliyor. Bu
gerçeği; iklim değişikliği, küresel ısınma, kuraklık, pandeminin
etkileri ve Rusya-Ukrayna savaşı ile hepimiz çok daha iyi anladık.
Millî ekonominin temeli tarım, tarımsal üretimin en önemli ve
stratejik ögesi ise tohumdur. O zaman tohumu ve tohumculuk
sektörünü de aynı bakış açısı ile değerlendirmek gerekiyor.
İklim değişiklikleri, teknolojik gelişmeler ve pandemi nedeniyle
farklılaşan üretim ve tedarik koşulları tohumluğun bu misyonunu hem
güçlendiriyor hem de dönüştürüyor. Değişen gıda güvenliği ve
güvencesi anlayışının tarımsal üretime etkisi tarladan, bahçeden yani
tohumluktan başlıyor."

"Tohumculuk sektörü ise, her biri ayrı ekonomik etkinlik dalı olan;
bitki ıslahı, yetiştiricilik, sanayi, dağıtım, pazarlama ve satış ile
ihracat-ithalat süreçlerini kapsayan dev bir sektör.
2008 yılının sonunda kurulan ve bugün 71 bin üyeye ulaşan Türkiye
Tohumcular Birliği olarak konu alanımız bildiğiniz gibi sadece tohum
değil, "tohumculuk sektörü" adı altında meyve fidancılığını,
fideciliğini ve süs bitkilerini de kapsayan geniş bir yelpazede hizmet
veriyoruz.
Tohumculuk sektörünün gelişimindeki en önemli parametrelerden biri
sertifikalı tohumluk üretimi ve kullanımındaki artıştır.
Türkiye’de 2000 yılında 145 bin ton olan üretim, 2007 yılında 325 bin
tona, Birliğimizin kuruluşu, özel sektörün gayreti ve sertifikalı tohum
kulanım ve üretim desteklerinin etkisi ile 2010 yılında 497 bin tona
yükselmiş, 2017 yılında 1 milyon tonu aşmış, 2021 yılında ise 1
milyon 325 bin ton olmuştur."

"Birliğimizin kurulduğu 2008 yılından bu yana, 15 yılda, sertifikalı
tohum üretimi % 800 arttı.
Bununla birlikte fide, fidan ve süs bitkisi üretimlerinde de büyük
artışlar görüldü.
2016 yılında yaklaşık 138 milyon adet olan meyve fidanı üretimi 2021
yılında 279 milyon adede, 4 milyar adet olan sebze fidesi üretimi 5
milyar 500 adede yükselmiş, ayrıca 200 bin adet artışla 1 milyar 710
bin adet süs bitkisi üretilmiştir."


"Yerli ve milli üretimimizin, ihtiyacımızı karşılama oranı, stratejik
ürünlerde %100’ün üzerinde, diğer ürünlerde ise %100’e çok yakındır.
Aynı başarı dış ticarette de yaşandı. Fidanda ve süs bitkilerinde zaten
ihracatımız ithalattan fazlaydı.
2021 yılı sonunda fidanda %415, süs bitkilerinde %300 dış ticaret
fazlamız vardı."

"2022 yılının ilk 9 ayında tohum ihracatımız 150.8 milyon dolar,
ithalatımız ise 137.8 milyon dolar oldu.
Yani tohumda da ilk kez ihracat ithalatı geçti.
Tohumculuk sektörü 2018 yılından itibaren dış ticaret fazlası veren,
toplamda ihracatın ithalatı karşılama oranı 2021 yılı sonu itibarıyla
%130 olan bir sektör konumuna geldi.
Toplam ihracatımız 370 milyon dolar, dış ticaret fazlamız 88 milyon
dolar olarak gerçekleşti."

"Bugün 121 ülkeye tohum ihracatı yapıyoruz ve bu ülkelerin içinde
tohumculukta dünya lideri olan ABD, dünya ikincisi olan Çin, 3.sü
olan Fransa da var.
İhracat yapmadığımız Avrupa ülkesi yok. Türk cumhuriyetleri, Orta
Doğu, Körfez Ülkeleri ve Afrika’ya 2021 yılı sonu itibariyle 350
milyon dolarlık ürün sattık.
Tabii ki dış pazarın isteklerine uygun üretim yapıp ihraç edebilmek
için ülkemizde üretemediğimiz tohumları ithal ediyoruz. Bugün
tohumculuk sektörlerini bizden yüz yıl önce geliştirmeye başlamış
ülkeler için de aynı şey geçerli.
Ancak ‘dışa, ithalata, ya da bazı ülkelere bağımlılık’ gibi bir durum
söz konusu bile değil."

"Tohum ve diğer üretim materyalleri (fide, fidan) üretim girdileri
arasında yer alır. Ancak unutulmamalıdır ki; bu materyaller aynı
zamanda tarımsal ürünlerdir.
Son bir yılda ortalama olarak gübreye %234, tarım ilaçlarına %106,
tarımsal sulamada kullanılan elektriğe %140, mazota %221 zam geldi.
İşçilik maliyetleri arttı. Dövizdeki yükseliş odaklı oynaklık zaten her
günün konusu olmaya başladı.
Ayrıca tohumluk üretiminin ek maliyetleri de vardır. Deneme, tescil,
sertifikasyon gibi iş ve işlemlerin ciddi bedelleri vardır. Yani bir
kilogram buğday tohumu üretmek, bir kilogram buğday üretmekten
çok daha maliyetlidir."

"Gübresiz, ilaçsız hatta susuz tarım yapabilirsiniz. Veriminiz çok düşer
ama yine de ürün elde edebilirsiniz. Ama tohumsuz üretim
yapamazsınız.
Biz bu anlayışla tohumculuk sektörü olarak girdi maliyetlerindeki
artışı en az oranda satış fiyatlarına yansıtan sektörüz. Son bir yıldaki
artış oranımız, girdi maliyetlerimizin artışının ortalamasının 3'te 1'i
kadar. Tohum ve diğer dikim materyallerine son bir yılda %66 zam
geldi."

"Tarım ve Orman Bakanlığı özellikle son 2 yılda buğday, arpa, kuru
fasulye, mercimek, nohut ve patates gibi ürünleri yetiştiren çiftçilere
verdiği sertifikalı tohum kullanım desteklerini artırdı. Oransal olarak
baktığımızda bu artışlar %50 ila %108 olarak değişiyor ancak dekara
başına 50 – 60 TL’lik desteklerden söz ediyoruz.
Maliyet artışları karşısında bu destekler yetmiyor. Sertifikalı tohumda
üretim, fidanda ise hem üretim hem kullanım destekleri hiç artmıyor.
Bu desteklerin artmasını istiyoruz.
Ayrıca süs bitkilerinden alınan KDV’nin de %18’den %8’e düşmesi
sektörümüz için en önemli konulardan biridir.
Hepinizin bildiği gibi, ülkeler sadece tarımda değil her alanda ürettiği
bilgi, teknoloji ve yenilikler ölçüsünde söz sahibidirler."

"Tarımda da söz sahibi olabilmek için bilgi ve teknoloji üretme
mecburiyeti vardır. İstenen düzeyde bilgi ve teknoloji üretebilmek için
ise AR-GE çalışmalarına gerekli yatırımlar yapılmalıdır.
Ancak, ülkemizde AR-GE'ye yapılan harcamalar GSYH’nin ne yazık
ki %1’i kadardır.
Bu oran G.Kore’de %5, Japonya’da %4, ABD’de %3, OECD
ülkelerinde ise ortalama %2.5 ve AB ülkelerinde ortalama %2’dir.
Görüleceği gibi ülkemiz bu alana gerekli bütçeyi henüz ayırabilmiş
değildir.
Özellikle iklim değişikliği, kuraklık ve pandeminin yeni gereklilikleri
tohumculuk sektöründen beklenenleri artırmaktadır."

"Tarımın tohumla başladığı gerçeğinden de hareketle tohumculuk
konusundaki AR-GE çalışmaları en üst seviyeye çıkarılmalıdır.
Tarımın en önemli girdisi olan tohum ve stratejik bir sektör olarak
ortaya çıkan tohumculuk sektöründe milli politikaların geliştirilmesi
için çalışılmalıdır.
Sertifikalı tohum karşıtı söylemlere geçmek istiyorum. Ne yazık
ki; sertifikalı tohum kullanımının yaygınlaşmasının çok uluslu
şirketlerin ve büyük marketlere ürün satan tedarik zincirlerinin işine
yarayacağını söyleyenler var.
Dikkatinizi çekmek isterim ki; uzun vadede bitkisel ürünlerde üretim
miktarları artıyor.
Hepimizin bildiği gibi ülkemizde ekilen tarım alanları ürün gruplarına
göre ya aynı kalıyor ya da azalıyor. O zaman bu üretim artışlarını nasıl
sağlayabiliyoruz?
Üretim yapılan alan azalıyor, üretim artıyorsa, bu birim alandan daha
çok verim aldığımızın göstergesi olmuyor mu? Bu nasıl gerçekleşiyor?"

"Tabii ki en başta daha verimli çeşitlerin geliştirilmesiyle, sertifikalı
tohum üretiminin ve kullanımının yaygınlaşmasıyla ve modern
yetiştirme tekniklerinin kullanılmasıyla bu verim artışı sağlanıyor.
Sertifikalı tohum; kayıt altına alınmış, tarımsal, teknolojik ve
morfolojik özellikleri tanımlanmış, hastalık ve zararlılara toleranslı,
çimlenme oranı yüksek, verimin %25’e kadar artmasını sağlayan
tohum demektir.
Sertifikalı tohumluk kullanmak kalite artışı demektir. Tarımsal
sanayinin ihtiyacı olan standartlara uygun ürün demektir.
Üreticinin ürününün pazarlarda ve borsalarda yüksek fiyatla satılması
ve çiftçimizin daha çok kazanması demektir."

"Hibrit tohumlar da, hibrit olmayanlara göre verimi %100’e kadar
arttırabilir.
Ülke nüfusunun hızla artmaya devam ettiği ve üretimin de aynı hızla
artması gerektiği gerçeğinden hareketle sertifikalı tohumlukların çok
uluslu şirketlerin ve büyük marketlere ürün satan tedarik zincirlerinin
işine yaradığını savunmanın ne kadar mantıksız bir durum olduğu
kolayca anlaşılacaktır.
Ayrıca üstün vasıflı çeşitlere ait sertifikalı tohumluklar, iç tüketimdeki
ürün kalitesinin iyileştirilmesinde olduğu kadar ihracata yönelik
üretim amacıyla da kullanılmaktadır."

"Tohumculuk sektörü, toplam tarımsal ihracatımıza ve millî gelire olan
katkısıyla değerlendirilmelidir.

Ülkemizin yaş meyve-sebze ihracatı sürekli artmaktadır. Bu artışta
kaliteli tohumlukların ve çoğaltım materyallerinin kullanılmasının
payı çok büyüktür. Sertifikalı tohum, fide ve fidanlarla üretim
yapmadığımızda bu ihracat rakamlarına ulaşmak mümkün değildir.

Ülkemizde 2010 yılında yürürlüğe giren 5977 sayılı Biyogüvenlik
Kanunu ile GDO’lu ürünlerin ithalatı ve Türkiye’de üretimi
yasaklanmıştır. Yasağa uymayanlara 12 yıla kadar hapis cezası
öngörülmektedir. Sadece hayvan yemi olarak kullanılması için bazı
ürünlerin (mısır ve soya) izin verilen genleri taşımaları kaydıyla
Biyogüvenlik Kurulu kararı ile ithalatı yapılmaktadır."

"Türkiye’de GDO’lu tohum üretilmesi, GDO’lu tohum ithal
edilmesi mümkün değildir.
“Türkiye’de GDO’lu tohum var” diyenlerden, kuruluş tarihimiz
olan 2008’den bu yana, yani 15 yıldır, tek bir tane GDO’lu tohu
göstermelerini bekliyoruz. Defalarca duyurduk. Henüz bir örnek
gelmedi.
Bir de hiçbir ilgisi olmadığı halde GDO ile karıştırılan hibrit
teknolojisi var. Hibrit tohumlar GDO’lu sanılıyor. Hibrit doğada
kendiliğinden de olabilen bildiğiniz melezlemedir. Hibrit tohumlarla
elde edilen ürünlerin sağlık riski taşıdığını kanıtlayan bilimsel çalışma
yoktur.
Aynı konu bağlamında kelime anlamı da ilgi çektiği için gündeme
gelen ‘hibrit tohumlar kısırdır, insanlarda da kısırlık yapar’ efsanesi de
var. ‘Hibrit tohumlar kısırdır, aynı üründen alınan tohum tekrar
ekildiğinde çimlenmez.’ iddiası tamamen yanlıştır.
Hibrit tohum ilk yıl ekildikten sonra tarladan o üründen alınan tohum,
ikinci yıl ekilirse çimlenir ve bir ürün meydana gelir. Ancak açılma
dediğimiz olay nedeniyle bu ürün birinci yılda alınan verim ve kaliteyi
bulamaz. Bu nedenle iyi bir ürün alabilmek için hibrit tohumların her
yıl yenilenmesi tavsiye edilir."

"Hibrit tohumların insanlarda kısırlık yaptığına dair bir bilimsel
araştırma sonucu yoktur.

Tohumculuk sektörü, yerel çeşitlere (biz teknik olarak kullanmayı
uygun görmesek de popüler olan ifadesiyle; ata tohumlara) karşı
değildir.
Ülkemizin ekolojik koşullarına uygun, yüksek verimli ve kaliteli
çeşitlerin geliştirilebilmesi için en önemli ıslah materyali, yerel
genetik kaynaklarımız ve yerel çeşitlerimizdir. Bu kaynaklar binlerce
yıllık süreçte olumsuz birçok şarta karşı dayanıklılık geliştirdikleri
için günümüzde en önemli ıslah materyali ve gelecekte
karşılaşabileceğimiz birçok problemi aşmada önemli bir anahtardır.
Genetik kaynaklar ve yerel çeşitlerin toplanması, tanımlanması,
muhafaza edilmesi ve değerlendirilmesi herkesten önce bizim
sektörümüz için olmazsa olmaz bir ihtiyaçtır."

"Yerel çeşitlere karşı olmayı bir kenara bırakalım, biz Türkiye
Tohumcular Birliği olarak gen kaynaklarımız ve yerel çeşitler
konusundaki hassasiyetimizi gösteren bir sosyal sorumluluk
projesi yürütüyoruz. 2016 yılında başlayan “Tohumun İzinde”adlı
projemizin amacı; ülkemizin gen kaynaklarının ve yerel çeşitlerinin
toplanması, muhafazası ve değerlendirilmesi konusunda; mevzuatın
iyileştirilmesi için öneriler getirilmesi, toplama, muhafaza ve
değerlendirme çalışmalarının desteklenmesi, bu konularda ve
biyokaçakçılık konusunda farkındalık yaratmaktır.
Şu ana kadar ülkemizin dört bir yanında 324 yerel çeşidi gen
bankalarımıza kazandırdık."

"Tohumun İzinde, bu alanda kamu dışı kaynaklardan maddi
olarak desteklenen ilk ve tek projedir.
Öte yandan kamuoyunda ticari tohumluklar yerine tamamen yerel
çeşit tohumluklarının kullanılması gerektiği gibi yaklaşımlar vardır.
Hemen belirteyim; tohumun yerel çeşit tanımına uygun şekilde
ticarileşme imkânı bulmasına sektörümüzün itirazı olamaz. Yerel
çeşitler Anayasamıza göre tabii servettir. Tabii servetlerin özel
mülkiyete konu edilmesi mümkün değildir. Şirketlere verilemez.
Yerel çeşitlerin tohumlarını üretmek ve bu tohumlardan ürün
elde etmek zaten serbesttir."

"Yerel tohumlarla elde edilen ürünlerin ticaretinde de kısıtlama yoktur.
Ancak turistler ve sığınmacılarla birlikte yaklaşık 100 milyonluk
nüfusu gerektiği gibi doyurabilmek, tarımsal ürün ve gıda ihracatını
artırabilmek sadece yerel çeşitlerle mümkün değildir. Aynı alandan
daha çok verim ve kaliteli ürün almak için yerel çeşitleri ıslah ederek
yeni çeşitlerin geliştirilmesi ve kullanılması şarttır.
Islah ve diğer AR-GE çalışmaları güçlü sermaye ve yoğun emek ister.
Bu nedenle geliştirilen çeşitlerin ticari olmasından başka bir yol
yoktur.
Başka bir gündem konusu ise üreticimizin, çiftçimizin kendi
tohumluklarını kullanıp, kullanamayacağına ilişkindir."

"5553 sayılı Tohumculuk Kanunu’na göre sanılanın aksine
çiftçilerimizin kendi tohumluklarını üretmeleri yasaklanmamıştır.
Ticarete konu olmamak ve şahsi ihtiyaç miktarı ile sınırlı kalmak
kaydıyla, çiftçiler arasında yapılacak tohumluk yasak değildir.
Çiftçilerin kendi ürettikleri veya çoğalttıkları tohumlukları ticarete
konu etmedikleri sürece kullanmaları mümkün hâle gelmiştir."

"Yerel çeşit adı altında ürünlerin; kontrolden geçmeden, tohum kalite
standartlarına uygunluğu tespit edilmeden, tohumla geçen hastalık
etmenleri yönüyle kontrol yapılmadan satılması, çiftçimizi ve tohum
kullanıcıyı mağdur edebileceği ve ülke üretimini olumsuz etkileyeceği
için ticarete konu edilmemektedir."

"Bu gereklilik gıda güvenliği ve güvenilirliğinin sağlanması için çok
önemlidir. Ancak bu yerel çeşitlerin Kanun’a uygun olarak üretilip
ticarete sunulmasında hiçbir engel bulunmamaktadır.
Düzenlemenin amacı; yerel tohumların yayılmasını önlemek değil,
verimli, kaliteli ve sağlıklı üretim yapılmasını sağlamaktır.
Yerel tohumlarla üretim yapan ve ürünlerini pazarlayan çiftçilerimizin
cezalandırılması ya da suçlu muamelesi görmesi mümkün
değildir."

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum