"THE MEG"
Turteltaub’un yönettiği filmin senaryosunu Dean Georgaris ve Jon Hoeber ile Erich Hoeber kaleme aldı. Film Steve Alten imzalı en çok satan MEG adlı romana dayanıyor.
Jason Statham (“Spy”, “The Fate of the Furious”, “The Expendables” filmleri) ve ödüllü Çinli aktris Li Bingbing (“Transformers: Age of Extinction”, “Forbidden Kingdom”, “The Message”) Jon Turteltaub’un (“National Treasure” filmleri) yönettiği bilimkurgu aksiyon gerilim “Meg Derinlerdeki Dehşet”te başrolleri paylaşıyorlar.
Uluslararası bir sualtı gözlem programının parçası olan bir derin deniz denizaltısı devasa bir yaratığın saldırısına uğrar ve Pasifik Okyanusu’nun en derin kesiminde dibe oturur… üstelik içinde hapis kalmış mürettebatıyla. Zaman daralırken, eski derin deniz kurtarıcısı Jonas Taylor (Jason Statham) kendi kendini mahkum ettiği sürgünden vizyoner bir Çinli okyanus bilimci olan Dr. Zhang (Winston Chao) tarafından çekip çıkartılır; mürettebatı tek başına kurtarabileceğini düşünen kızı Suyin’in (Li Bingbing) itirazlarına rağmen. Fakat mürettebatın kurtulması için her üçünün ve hatta okyanusun görünürde durdurulamaz olan bu tehdidi durdurmak için birlikte çaba göstermesi gerekecektir. Soyunun tükendiğine inanılan 23 metre uzunluğundaki tarih öncesi bir köpekbalığı türü olan Megalodon (Meg) gayet canlıdır… ve avlanmaktadır.
Jonas, beş yıl önce de aynı dehşet verici yaratıkla karşılaşmış ama kimseyi kendine inandıramamıştır. Şimdi, Suyin’le birlikte çalışan Jonas’ın korkularıyla yüzleşmesi ve okyanusların derinlerine geri dönebilmek için kendi hayatını tehlikeye atması gerekecektir… çünkü tüm zamanların en büyük yırtıcısıyla bir kez daha karşı karşıya gelecektir.
“Meg Derinlerdeki Dehşet”in diğer başrol oyuncuları:: Rainn Wilson (TV dizisi “The Office”), Ruby Rose (“John Wick: Chapter 2”, TV dizisi “Orange is the New Black”), Winston Chao (“Skiptrace”, “Kabali”), Page Kennedy (TV dizisi “Rush Hour”), Jessica McNamee (“Battle of the Sexes”, TV dizisi “Sirens”), Ólafur Darri Ólafsson (“The BFG”, yakında gösterime girecek “Fantastic Beasts: The Crimes of Grindelwald”), Robert Taylor (“Kong: Skull Island”, TV dizisi “Longmire”), Sophia Cai (“Somewhere Only We Know”), Masi Oka (TV dizisi “Hawaii Five-0”, “Heroes”) ve Cliff Curtis (“The Dark Horse”, TV dizisi “Fear the Walking Dead”).
KAMERA ARKASI
Kostüm tasarımcısı Amanda Neale oyuncu kadrosunun giydiği dalgıç kıyafetlerinin üretimini “içinde çalıştığımız farklı ortamlar belirledi” diyor ve ekliyor: “Üç ayrı kalınlıkta suni kauçuk kullandık: Açık deniz için 7 mm; tank için 5 mm; ve suyun dışındaki sahneler için 2 mm. Ayrıca, doku ve renklerde de denemeler yaptık çünkü suyun altına girdiğinizde renkler canlılığını biraz kaybeder. Siyah kauçuk üzerinde kırmızı ve limon yeşilinin canlılığı özellikle hoşuma gitti. Oyuncuların yüz çevresinde ışığın daha iyi yansıması için dalgıç kıyafetlerinin önüne serigrafi yaptık”.
“Meg Derinlerdeki Dehşet”te yer alan diğer iki tekne çekimi Hauraki Körfezi’nde gerçekleştirildi. Körfezde çekim yaparken, set olarak kullanılan teknelerin haricinde, küçük bir destek filosuna da gerek duyuldu çünkü karadan kilometrelerce uzağa insanları getirip götürmek lojistik açıdan rantabl olmazdı. Küçük filoda 15 metrelik bir Techno vinçle donatılmış bir kamera teknesinin yanı sıra; saç ve makyaj, kostüm, aksesuar, yeme içme departmanları ve güvenlik dalgıçları için tekneler mevcuttu.
SUDA ÇEKİM YAPMAK
“Meg Derinlerdeki Dehşet”in bir kısmı açık denizde çekilirken, okyanusta kayıt yapmak kaçınılmaz olarak çeşitli zorluklar getirdi. Bunlar yapım üzerinde çok büyük etki yaratabilirdi. Yapım ekibi söz konusu engellerin bir kısmını aşmak için Auckland-Yeni Zelanda’daki yeni Kumeu Film Stüdyoları’nda iki dev tank inşa ederek, ana çekimlerin büyük bir kısmı için güvenli bir alternatif yarattılar. Açık havada yer alan tank su yüzeyi görevi gören, yaklaşık 2,5 milyon litre su kapasiteli bir tanktı. Kapalı alandaki dalış tankının ise çapı 18 metre, derinliği beş metreydi ve 1,26 milyon litre su kapasitesine sahipti. Tanklar artık Yeni Zelanda sinema endüstrisi altyapısının kalıcı birer parçası.
“Elbette” diyor Turteltaub, “her şeyi okyanusun ortasında çekebilmek çok daha iyi olurdu. Büyüyü bozmak istemem ama elinizde insan yapımı dev bir göl varken, yine suda olup, her şeyi daha iyi kontrol edebilirsiniz”.
Her iki tankın suları da Özel Efektler ekibi tarafından bulunmuş Ozone isimli bir sistemle filtrelendi. Murrell bunu şöyle açıklıyor: “Bu sistem suyu çok nötr ve berrak yapıyor. Suda çekim yapmanın yarattığı sorunlardan biri, eğer su bulanıksa onu temizleyememeniz. Görsel efektlerle pek çok şey yapabilirsiniz ama önce kamerada görmediğiniz bir şeyi sonradan efektle netleştiremezsiniz. Bu kadar ılık ve berrak bir açık hava tankı çok nadir bulunur, yani bu çok büyük bir artıydı”.
Turteltaub son olarak şunu kaydediyor: “Denizde çekim yapmak maceralı ve eğlenceli ama doğa üzerinde pek az kontrole sahipsiniz. Deniz bir dalgalı, bir durgun. Hava bir gün rüzgarlı ve yağmurlu, bir gün sakin ve yağışsız... Yine de her şeye değer çünkü hikaye için olması gereken öğelerle iç içesiniz. Herkes için heyecan verici bir deneyimdi.
HABER: Emel Seçen
FACEBOOK YORUMLAR