TARİHİNİ BİLMEYEN ULUSLAR YOK OLMAYA MAHKÛMDUR:

22 KASIM 1921 (İngiliz Yüksek Komiseri Rumbold’un Sadrazam A. İzzet Paşa’ya açıklaması: “Misak-ı Millî kabul edilemez.”)

TARİHİNİ BİLMEYEN ULUSLAR YOK OLMAYA MAHKÛMDUR:
24 Kasım 2018 - 00:23

Biri Bize Sorarsa: Misakı Millî Nedir?

Misak-ı Millî ya da Millî Misak (Günümüz Türkçesi ile Millî Yemin ya da Ulusal Ant), Türk Kurtuluş Savaşı'nın siyasî manifestosu olan altı maddelik bildirinin adıdır.

İstanbul'da toplanan son Osmanlı Mebusan Meclisi tarafından 28 Ocak 1920'de oybirliği ile kabul edilmiş ve 17 Şubat'ta kamuoyuna açıklanmıştır. Bildiri, I. Dünya Savaşı'nı sona erdirecek olan barış antlaşmasında Türkiye'nin kabul ettiği asgari barış şartlarını içerir.

Özellikle Müdafa-i Hukuk Cemiyeti üyesi milletvekillerinin yoğun çabasıyla gizli bir oturumda kabul edilmiştir. Belge daha önce Mustafa Kemal Paşa tarafından hazırlanmış, İstanbul’a Meclisi Mebusan’a katılmak üzere İstanbul’a giden Müdafaai Hukukçu milletvekillerinin eline tutuşturulmuştur.

Bildiri mecliste Ahd-ı Millî Beyannamesi adıyla kabul edilmiş, ancak daha sonra "Misak-ı Millî" olarak anılmıştır. Her iki deyim Ulusal Yemin anlamına gelir. Bugünkü Türkiye Cumhuriyeti'nin sınırları, bazı ayrıntılar hariç, Misak-ı Millî ilkeleri doğrultusunda oluşmuştur.

***.

Misakı Millî şöyledir:

Aşağıda imzası bulunan Meclis-i Mebusan üyeleri, devlet ve ulusun geleceğinin haklı ve sürekli bir barışa ulaşması için katlanabileceği özverinin en üst sınırını içeren aşağıdaki esasların bütün olarak sağlanmasının mümkün olduğunu ve adı geçen esaslar dışında kalıcı bir Osmanlı saltanat ve topluluğunun varlığının imkânsız olduğunu kabul edip onaylamışlardır.

Madde 1 – Osmanlı Devleti’nin, özellikle Arap çoğunluğun oturduğu ve 30 Ekim 1918 tarihli ateşkesin imzalandığı sırada düşman ordularının işgali altında bulunan topraklarının geleceği, halkın özgürce açıklayacağı oylarına uygun olarak belirlenmelidir. Adı geçen ateşkes kapsamında din, ırk ve soyca bir olan, birbirine karşı karşılıklı saygı ve özveri duyguları ile dolu, geleneksel ve toplumsal hukukla, çevre koşullarına tümüyle saygılı olan Osmanlı İslâm çoğunluğunun bulunduğu toprakların tümü, hiçbir nedenle ayırım kabul etmez bir bütündür.

Madde 2 – Genel oylamayla ana vatana katılmış olan Elviye-i Selâse’de (Üç liva – Kars, Ardahan ve Artvin) halkın ilk özgür kaldığı zaman yeniden özgür oya başvurulmasını kabul ederiz.

Madde 3 –Batı Trakya’nın hukuksal durumunun saptanması da burada oturan halkın tam bir özgürlükle açıklayacakları oylarla belirlenmelidir.

Madde 4 –Osmanlı hükümetinin merkezi olan İstanbul kenti ile Marmara Denizi’nin güvenliği her türlü tehlikeden uzak bulunmalıdır. Bu kural saklı tutulmak koşuluyla, Akdeniz ve Karadeniz Boğazları’nın ticaret ve ulaşıma açık tutulması hakkında ilgili devletlerin bizimle birlikte verecekleri karar geçerlidir.

Madde 5 – İtilaf Devletleri ile hasımları arasında ve kimi devletlerin katılımı ile kabul edilen azınlıklar hukuku, komşu ülkelerdeki Müslüman halkın da aynı hukuktan yararlanmaları koşuluyla tarafımızdan desteklenecek ve uygulanacaktır.

Madde 6 – Ulusal ve ekonomik gelişmenin gerçekleşebilmesi ve daha çağdaş düzenli bir yönetimin kurulmasında başarılı olabilmek için her devlet gibi bizim de gelişmenin gereklerini yerine getirmede özgürlük ve tam bağımsızlığa ulaşmamız yaşam ve var olma temelimizdir. Bu nedenle, siyasal, adlî, malî gelişmemize engel olan kayıtlara karşıyız. Ortaya çıkacak borçlarımızın ödenme koşulları da bu ilkelere aykırı olmayacaktır.

***

İtilaf devletleri bu şartları kabul etmediler. İstanbul’u işgal altına aldılar.

Misak-ı Millî'nin ana hatları Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk'ün Kurtuluş Savaşı'nı organize etmek için Anadolu'da gerçekleştirdiği Erzurum ve Sivas kongrelerinde şekillendirilmiştir.

Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında yer alan "Türk vatanı ve milletin bölünmezliği" ilkesinin millî ve hukukî dayanağı, hâlâ yaşayan "Misak-ı Millî" ruhudur.

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum